1 MAYIS’LAR HEP MÜCADELEDİR

Son Güncellenme Tarihi: Mayıs 1, 2021 / 14:11

1 Mayıs, insanlığın en damıtılmış hali, işçilerin, emekçilerin sözü ve eylemidir.
1 Mayıs işçilerin, emekçilerin kendileri olma halidir. Sözleri çoğunlukla engellendiği için eylemle hayatı düzgün bir hizaya sokmak isteyişlerinin iradesidir 1 Mayıs.

Burjuvazi ve onun düzeninin bütün baskı, sömürü politikalarına, oyunlarına boyun eğmemenin emeğin birliğini, yaşamın dirliğini savunanların günüdür 1Mayıs.
Emek hayattan, hayat emekten doğandır. O yüzden 1 Mayıs hem emek hem hayattır. Hem emeği hem de hayatı savunmaktır.
İnsan olmak kendisinde ötekini bulmaktır. Bunu en iyi somutlayan işçilerdir, emekçilerdir. Hayatı salt kendileri için değil, bütün insanlık için ışıyan bir güneş gibi her zaman aydınlatmaya çalıştılar.
Dünya emperyalist –kapitalist düzeni insanlığı ve gezegenimizi büyük bir yıkım ve yok oluş kriziyle yüz yüze bıraktı. Bütün doğal yaşam alanlarına kâr ve meta anlayışıyla saldıran kapitalist üretim tarzının yarattığı Covid-19, var olan krizi daha da derinleştirdi. Dünyada ve ülkemizde eşitsizlik, ayrımcılık, adaletsizlik, işsizlik, yoksulluk daha da arttı. Böylesi bir kriz sarmalında işçi sınıfının 8 saatlik iş günü talepli direnişinden doğan 1 Mayıs bugün her zamankinden daha fazla mücadele, dayanışma ve birlik günüdür.
Küresel kapitalist düzenin bütün yerküreye taşıdığı krizden canı yananların talepleri de dünya çapında ortaklaştı. Emekçilerin ve ezilenlerin ortak talepleri daha belirgin artık. İşten çıkarmaların durdurulması, güvenceli çalışma hakkı, herkese gelir desteği, aşıda patentin kaldırılması, herkese aşı, başta sağlık ve eğitim olmak üzere her alanda kamu hizmeti, ücretlerin, emekli maaşlarının ve sosyal yardımların yükseltilmesi, çalışma saatlerinin düşürülmesi, işlerin adil paylaşımı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı gibi.
Talepler bunlarla da sınırlı değil elbette. Düzen bir yandan insanların ekmeğini küçültürken, yoksulluğu, işsizliği büyütürken, gelir adaletsizliğini derinleştirirken diğer yandan özgürlük ve demokrasi alanlarını da daraltıyor. Pandemi gerekçelendirilerek denetim, gözetim, güvenlik, otoriterlik eğilimleri güçlendiriliyor. İş, aş taleplerine daha fazla hak ve özgürlük talepleri de ekleniyor.
Dünya emperyalist- kapitalist sisteminin içerisinde yer alan ülkemizde bu krizin bütün sonuçlarını fazlasıyla yaşıyor. Bir önemli fark, düzen krizine eşlik eden bize özgü bir rejim krizinin de yaşanıyor oluşu. Bu rejim krizinin nedeni tek adam anlayışına dayalı Başkanlık Sistemidir. Bütün krizlerin çözümü olarak hile ve baskı yöntemleriyle halka dayatılan bu sistemin bizzat kendisinin bir kriz kaynağı olduğu geçen zamanda iyice anlaşıldı.18 günlük tam kapanma kararını sosyal ve ekonomik bir destekten yoksun bir biçimde yürürlüğe sokan iktidar işsizliği, yoksulluğu, açlığı büyütüyor. İnsanları kendi kaderleri ile baş başa bırakıyor. Yaşam ve geçim kaygısı içerisinde insanlarımız adeta nefessiz kalıyor. Kapalı alanlarda pandemi koşullarında saatlerce çalıştırılan işçi sınıfının açık havada 1 Mayıs’ı kutlaması yasaklanıyor.
Evet, pandemi dehşetini yaşadığımız bu zaman diliminde yine en korunaksız emekçiler, işçiler. Yine onlar çalışıyor, hastalık ve ölümle savaşıyorlar. Pandemi ile mücadelede sahada en önde olanlar onlar. Dünya çapında ortaya konulan veriler de Covid’in öncelikle bir işçi sınıfı hastalığı olduğunu ortaya koyuyor.
1 Mayıs’ta işçi sınıfı ilk ortaya çıktığı zaman içinde nasıl ağır ve uzun çalışma koşullarını düzeltmek, dünyayı insanlık için daha eşit, özgür, yaşanılabilir kılmak için büyük adımlar atmışsa şimdi de bu pandemik eşitsizlikleri gidermede de tüm dünyada ortak hareket başlatarak güçlü bir ses ve eylem ortaya koyacaktır. Hayat bunu dayatıyor ve şimdi 1 Mayıs daha da enternasyonalisttir.
Sömürü, eşitsizlikler, adaletsizlikler sürdükçe 1 Mayıs bizi mücadeleye hep davet edecektir. O davet hep sürecek o davete uyanlarda hep olacaktır. Ta ki sömürüsüz, sınıfsız, sınırsız bir dünya oluşana dek.

Alper Taş

23 Nisan 1967; Subaşı, Pazar, Rize doğumlu siyasetçidir. Özgürlük ve Dayanışma Partisi eski genel başkanıdır.

Üniversiteye kadar olan öğrenimini Pazar’da tamamladı. Şimdiki adı İletişim Fakültesi olan İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Gençlik yıllarında devrimci gençlik mücadelesinin örgütleyicileri arasında yer aldı. Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kuruluşunda bulundu. Partide Beykoz ilçe yöneticiliği, İstanbul İl Örgütü yöneticiliği, İstanbul İl Başkanlığı, Parti Meclisi üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. 20 Haziran 2009 tarihinde yapılan 6. Olağan Büyük Kongre’de Genel Başkanlığa seçildi.

11 Haziran 2012 tarihinde yapılan ÖDP Kongresi’nde eş başkanlık modelinin kabul edilmesi neticesinde Bilge Seçkin Çetinkaya ile birlikte eş başkanlığa seçildi. 13 Mart 2016 tarihinde ÖDP’de liderlik modelinin Başkanlar Kurulu olarak kabul edilmesi üzerine 5 kişilik Başkanlar Kurulu üyeliğine seçildi. 2019 Türkiye yerel seçimlerinde Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nden istifa ederek Cumhuriyet Halk Partisi’ne katıldı ve Beyoğlu belediye başkan adayı olduysa da seçilemedi. Seçimlerden sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa ederek yeniden Özgürlük ve Dayanışma Partisi üyesi oldu.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimleri için kurulan aralarında kamuoyunun yakından tanıdığı akademisyen, sanatçı, gazeteci, hukukçu, yazar ve siyasetçi gibi 226 önemli ismin bulunduğu Sosyalist Güç Birliği’nin kuruluşunda yapılan ortak açıklamaya imzasını atmıştır.

Füsun Taş ile evli olup İstanbul’da yaşamaktadır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top