2050’DE 200 MİLYON İKLİM MÜLTECİSİNE HAZIR OLUN!

Üzüntümüz derin, isyanımız büyük. Doğayı, kuşu, ağacı, insanı seven herkesle aynı acıyı paylaşıyoruz. İhmal, sabotaj, küresel ısınma adı her ne olursa olsun organize olmuş, her felakete hazırlıklı bir yönetim biçimiyle tüm güçlüklerle baş edilebilir.

Bu konunun uzmanları, orada yaşayan insanlar, alandan fotoğraf, video paylaşan, hakkıyla işlerini yerine getiren gazeteciler, sanatçılar canhıraş vatandaşın isyanını, doğanın, hayvanların çığlığını aktarmaya devam ediyor. Ağlayarak, hüzünle, içimiz acıyarak seyrettik görüntüleri. Pek çoğumuz yanan bölgelere yardım etmek için organize oldu.  Bölgede bulunan vatandaşlara, görev alan itfaiye erlerine, yardıma koşan komşu ülkelere (her ne kadar iktidar küresel yardım çağrısını suç saysa da!) minnettarız. Bu hafta sayfamızda doğayla ilgili kitapları mercek altına alacağız.

New York magazine köşe yazarı David Wallace-Wells, ‘Yaşanmaz Bir Dünya Isınma Sonrasında Hayat’ kitabında son bilimsel çalışmalardan faydalanarak bizleri yakın geleceğimizle tanıştırıyor. O geleceğin nasıl olacağını, ısınmanın küresel politikayı nasıl dönüştüreceğini, böyle bir dünyada teknolojinin ve doğanın ne anlama geleceğini ve kapitalizmin sürdürülebilir olup olmayacağını tartışıyor.

AĞAÇLARIN AZALMASININ ATMOSFERE OLUMSUZ ETKİSİ

Bilimsel çalışmalar dünyanın bugün içinden geçtiğimiz kitlesel yok oluştan önce beş kitlesel yok oluş daha yaşadığını ortaya koyuyor. Wells kitabında bu kitlesel yok oluşların dinozorların öldüğü yok oluş dışında diğerlerinin sera gazlarından kaynaklanan iklim değişikliğinin sonucu olduğunu aktarıyor. “450 milyon yıl önce bütün türlerin yüzde 86’sı yok oldu; ondan 70 milyon yıl sonra yüzde 75’i, 100 milyon yıl sonra yüzde 96’sı, 50 milyon yıl sonra yüzde 80’i gitti, 150 yıl sonra da yine yüzde 75’i öldü.”  Wells bugün atmosfere hatırı sayılır derecede daha büyük bir hızla karbon eklediğimizi, çoğu tahmine göre o zamankinden on kat daha hızlı olduğunu vurguluyor. “Birçokları küresel ısınmayı Sanayi Devrimi’nin başlangıcından bu yana biriken ve artık ödenme zamanı gelen bir tür ahlaki ve ekonomik borç olarak görüyor. Oysa gerçekte fosil yakıtların yakılmasıyla atmosfere bırakılan karbonun yarısından fazlası sadece geçtiğimiz otuz yıl içinde salındı.” Wells topyekûn önlemler alınmazsa dünyanın beklenenden daha fazla ısınacağını ve bu ısınmanın tüm canlıların yaşamını tehdit edeceğini bilimsel araştırmalar ışığında yazıyor. 

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2050’de 200 milyon iklim mültecisi olacak. Çok değil, daha 1997’de Kyoto Protokolü imzalandığında, küresel ısınmada iki derecelik bir artış felaketin eşiği olarak kabul ediliyordu: Sel altında kalan şehirler, kıtlık, sıcak hava dalgaları ve salgınlar… BM bugünkü gibi hareket edersek, 4,5 derecelik bir sıcaklık artışı görebileceğimizi söylüyor. Wells bunun Paris Anlaşması’nın altında kalmayı hedeflediği 2 derecelik facia eşiğinin iki katından da fazla bir ısınma olduğunu aktarıyor. Sıcaklığın yükselmesi orman yangınlarının artması bu nedenle ağaç sayısının azalması anlamına geliyor. Ağaçların azalması da karbon emiliminin azalmasına neden oluyor. Bu atmosferde daha fazla karbon birikmesinin sebebi.

2100’e gelindiğinde ısınmanın IPCC’nin (Hükümetler Arası İklim Değişim Paneli) dört derece artacağı öngörülüyor. “Bu Amerika’nın batısında bugün olduğundan on altı kat daha büyük arazilerde yaşanacak orman yangınları ve sular altında kalacak yüzlerce şehir demek.” Wells sıcaklık artışının Hindistan ve Ortadoğu’da insanları dışarı adım atamayacak duruma getireceğini söylüyor ve bu artışların iklim mültecileri yaratacağını, insanların yaşadıkları bölgeleri terk edeceğini belirtiyor.

KOLEKTİF SORUMLULUK ALINMALI

İklim krizi sadece yoksul ülkelerin değil, zengin ülkelerin de sorunu. Wells bu nedenle kolektif sorumluluk alınması gerektiğini vurguluyor ve havadan karbon çekebilecek karbon yakalama teknolojisi, atmosferde asılı kalacak gazlarla gezegeni soğutabilecek jeomühendislik projeleri sayesinde gezegenin kurtarılabileceğine ve bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğine işaret ediyor.

ORMANSIZLAŞTIRMA POLİTİKALARI

Ormansızlaştırma politikaları gezegene daha fazla karbon salınmasına neden oluyor. Kitapta Amazon’daki ağaçların tüm gezegendeki ormanların her yıl emdiği karbonun dörtte birini emdiği belirtiliyor. Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro’nun ormansızlaştırma politikası gezegene ciddi ölçüde karbon salınmasına neden olacak. Et üreticilerine, madencilere, inşaat firmalarına yarayacak yok oluş tüm gezegeni tehdit ediyor. Çünkü kapitalizm doğası gereği doğayla ‘barışık’ olamıyor ve doğaya saldırıyor.

Bunun için haftanın kitaplarında da yer verdiğimiz ‘Küçülme Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı’ kitabı önemli. Kitapta günümüzde hızlı yoksullaşma, artan eşitsizlikler ve toplumsal-ekolojik felaketlerin azgelişmişliğin sonucu olduğu yargısının yanlış olduğu, sorunun siyasi ve iktisadi görüşlerin aksine büyüme kaynaklı olduğu vurgulanıyor. Gelecek hafta bu kitabı daha detaylı aktarmaya çalışacağım.

Dünyayı bekleyen iklim krizine ilişkin bilimsel gerçekler ışığında akılcı politikalarla gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak umuduyla…

YANGINDAN BORÇ ÇIKARAN DEVLET

Geçtiğimiz haftalarda İletişim Yayınları’ndan çıkan Havva Ezgi Doğru’nun yazdığı ‘Çılgın Projelerin Ötesinde TOKİ, Devlet ve Sermaye’ kitabını ele almıştık. Yangının hemen sonrasında TOKİ’nin yayınladığı köy evi projesi ve AKP’li Gündoğmuş Belediye Başkanı’nın açıklamaları tepkiye yol açmıştı.

Evlerini, canlarını, hayvanlarını kurtarmak isteyen insanlar için Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren “Evleri kullanılmaz hale gelen vatandaşlarımız için TOKİ tarafından 20 yıl ödemeli ev yapılacak. Çok eski evi olanlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler” demişti. Hepimizin kanını donduran açıklamaların ardından yangın bölgesinde Cumhurbaşkanı’nın evi yanan insanlara krediyle ev alabileceklerini söylemesi yaşadığımız garabeti gözler önüne seriyor.

Doğru’nun kaleme aldığı kitap sadece konut meselesinin ekonomi-politiğini değil, Türkiye’de devlet rejiminin toplam ekonomi-politiğini anlamak için de önemli bir çalışma. Yazımda kitabın TOKİ’nin yapılanmasını, yıllar içinde geçirdiği süreci, toplu konut üretiminin devletin vatandaşını borçlandırarak adeta bir ekonomi aygıtı haline nasıl geldiğini anlatmıştım. Bu vesileyle yeniden hatırlatmak istedim.

Haftanın çok satanlar listesini D&R, idefix, hepsiburada, Remzi Kitabevi, Penguen Kitabevi, ve Amazon Türkiye listelerinden yola çıkarak derledik.

  1. Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli
  2. Hayat Kaybettiğin Yerden Başlar, Miraç Çağrı Aktaş
  3. Kayıp Tanrılar Ülkesi, Ahmet Ümit
  4. Yaşamak Sakinlik İster, Özgür Bacaksız
  5. Hazan, Ayşe Kulin

AĞAÇ DİKEN ADAM

Jean Giono

Everest Yayınları

Jean Giono'nun sevilen kitabı ‘Ağaç Diken Adam’, yaşamının son otuz yılını, yüzlerce hektarlık çorak bir alanı tek başına yeniden ağaçlandırmaya adayan ve bunu başaran olağanüstü bir karakterin hikâyesi. Doğanın, insan emeğini nasıl da fazlasıyla ödüllendirdiğinin etkileyici bir kanıtı.

KÜÇÜLME

Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı

Giacomo D’Alisa, Federico Demaria ve Giorgos Kallis

Metis Yayınları

Metis Yayınları’ndan çıkan kitap, büyümenin aksine küçülmek gerektiğine işaret ediyor. Toplumların gelişmişliği ve esenliği çoğu iktisatçı ve siyasi tarafından büyüme kavramıyla açıklanıyor. Günümüzde hızlı yoksullaşma, artan eşitsizlikler ve toplumsal-ekolojik felaketler de egemen söyleme göre azgelişmişliğin sonucu. Bu kitap ise bu soruların nedeninin tam da büyüme olduğunu, büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve adaletsiz olduğunu vurguluyor.

AĞAÇTAKİ KIZ

Şebnem İşigüzel

Can Yayınları

Şebnem İşigüzel’in kaleme aldığı ‘Ağaçtaki Kız’ kitabı bir özgürlük ve aşk hikâyesi. Kitap aynı zamanda manzaraya hasret kalanların, aşkın, âşıkların, arkadaşlıkların, vicdan sahibi insanların, hayallerin, yere çakılmanın romanı.

DÜNYAYA ORMAN DENİR

Ursula K.Le Guin

Metis Yayınları

Ursula Le Guin, Dünyaya Orman Denir kitabı için "Yazmak çoğunlukla zor ama keyifli bir iştir benim için; bu öyküyü yazması kolaydı ama pek keyifli değildi. Ülserli bir patronun sekreterine mektup yazdırması gibi yazdırdı kendini bana” diyor.

ÇINAR AĞACI VE YÜRÜYEN KÖŞK

İlknur Güntürkün Kalıpçı

Uçan Fil

Minik kitap kurtları da doğa sevgisi ve koruma bilinciyle büyüsün diye bu hafta doğayla ilgili kitaplara yer veriyoruz. İlk sırada hepimiz için ibretlik olan gerçek bir hikâye var: Çınar Ağacı ve Yürüyen Köşk. İstanbul’dan Bursa’ya giden Atatürk, Yalova
açıklarında sahilde gördüğü kocaman, yeşil mi yeşil çınar ağacından çok etkilenmiş ve yanına bir ev yapılmasını istemiş. Bu isteği üzerine hemen minik bir köşk yapılmış ve Atatürk yaz aylarını orada geçirmeye başlamış. Bir sonraki yıl çınarın dalları uzadıkça uzamış, bir de köşke değince, bahçıvan dalları kesmeye karar vermiş. Bunu gören Atatürk karşı çıkmış ve çok şaşırtıcı bir çözüm bulmuş: Köşkün yerini değiştirmek! Peki ama nasıl?

DOĞANIN SESİ KISILDI

Ece Varol

Doğan Egmont Yayıncılık

Çığlıkları gökyüzüne kadar uzanıyordu Doğa Ana’nın. Oysa onu duyan yoktu. Öyle bağırdı, öyle duyurmaya çalıştı ki kendini, sonunda yoruldu, sustu. Olanları ise kimse umursamadı. Küçük Damla hariç… Doğa Ana’nın mucizelerine yakından şahit olmuştu ve bu duruma mutlaka bir çözüm bulmalıydı.

MAVİ MİNİK KAMPÇI

Ayşe Bakırcı Yücer

Sıfırdan Yayınları

Kahramanımız Mavi babasıyla birlikte kampa gider. Yapraklardan kaydırak, ağaç dallarından yelkenli yapmayı keşfeder ve kampçılığı öğrenir. Kitabın yazarı Ayşe Bakırcı Yücer, anaokulu öğretmeni ve doğa eğitimcisi. Yücer kitaba eklediği doğa rehberiyle çocuklarla oynanabilecek kamp oyunlarını da paylaşıyor.

DOĞA KİTABI – BİTKİLER, HAYVANLAR VE GEZEGENİMİZ

Marianne Taylor

Maya Kitap

Doğa Kitabı, çevremizle yeniden bağlantı kurmamızı sağlıyor. Kuş göçlerinden yaprak örneklerine bakarak ağaçları adlandırmaya, beneklerine bakarak mantar türlerini ayırt etmeye, orman meyvelerini ve kaya oluşumlarını tanımaya kadar pek çok konuyu ele alıyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eda Yılmayan Arşivi