Besim Güçtenkorkmaz

Besim Güçtenkorkmaz

29 DURAKLI NOSTALJİ TRENİ

Cumhuriyetin kurulmasından sonra, Atatürk ve kurmaylarının en önemli hedeflerinden birisi de sanayi hamlesini gerçekleştirmekti. Bu ülke demir ağlarla örülmeli ve bir yandan ulaşım kolaylaştırılırken, diğer yandan da sanayi hamlesini gerçekleştirecek ağır ekipmanlar bir yerden diğer tarafa trenlerle kolayca taşınabilmeliydi.

Bir demir çelik fabrikası kurulması lazımdı. Zonguldak’ta çıkarılan maden kömürü ile enerji sorununun çözülmesi planlandı. Getirilen Rus mühendisler, maden kömürünün kok kömürüne dönüştürülmesi ile büyük bir enerji yakalanacağını belirtince, iş Türkiye’yi ileri medeniyetler seviyesine taşıyacak, sanayileşmeyi hızlandırılacak demir-çelik fabrikasının nerede kurulacağına geldi.

10 haneli Karabük köyü, 1927 yılında çıkarılan bir yasa ile demir-çelik fabrikası alanı olarak belirlendi ve inşaatına başlandı. Karabük iki nedenden dolayı seçilmişti. Birincisi Filyos ve Araç adlı akarsuların kesişme yerindeydi ve fabrikanın su ihtiyacı buradan çok ekonomik olarak karşılanabilirdi. İkincisi ise oldukça çukurda kalan bir alandı ve düşman uçakları tarafından bombalanma tehdidinden uzaktı… Ama en önemli özelliği Zonguldak kömürüne yakın olmasıydı.
Kömüre giden bir de demiryoluna ihtiyaç vardı. Türkiye’de yabancılar tarafından yapılan ve işletilen birçok demiryolu bulunuyordu. Bu demiryolları Cumhuriyet’in ilanından sonra yabancılardan satın alınmış ve demiryolları işletmesine bağlanmıştı. Ankara-Sivas demiryolunun Kırıkkale yakınındaki Irmak İstasyonundan kuzeye, Zonguldak’a yani kömüre doğru bir demiryolu planlandı. Karabük’ten de geçen bu yolun ihalesi Danimarkalı bir şirkete verildi. Demiryolu hattı, uzunca bir süre Karadeniz’e dökülen Filyos Çayının vadisini takip edecek, dağların arasından kıvrılarak tünellerden geçecekti.

Zonguldak kömürü bu arada Ankara’ya da evlerde kullanılmak üzere getirilecekti ama asıl amaç, kömürün Karabük Demir Çelik Fabrikasına vagonlarla ulaşmasıydı. Karabük ile Zonguldak arasında 29 istasyondan oluşan demiryolu ile Karabük Demir Çelik Fabrikası hemen hemen aynı tarihlerde tamamlandı. Açılışını, 1937 yılında Başbakan İsmet İnönü yaptı. Trenlerle ilk kömür geldi ve fabrika çalıştı. Fabrika ilk olarak tren rayları üretmeye başladı. Üretilen raylar yurdun dört bir yanına taşınıyor ve Türkiye, dört bir baştan demir ağlarla örülüyordu. Sanayi hamlesi Atatürk gözlerini kapatmadan başlamıştı.

Karabük- Zonguldak arasındaki 29 tren istasyonun çok önemli görevleri vardı… Kömürle yüklü yük katarlarının yanı sıra, trene yolcu taşıyan 3 veya 4 vagon da takılıydı… Tren her istasyonda duruyor, ya madene gidecek işçileri bu duraklardan topluyor ya da madenden dönen yorgun işçileri evlerine gitmeleri için indiriyordu.
O yıllarda kimse madenlerde çalışmak istemiyordu. Önce Sırp madenciler geldiler çalışmak için. Sonra 1 sene madende çalışmayı kabul eden hapishanelerdeki mahkûmların cezalarından iki yıl düşürülerek mahkûmlar kullanıldı. Yöre halkı madenlere çok ilgisizdi. İşçi bulmak için, mükellefiyet kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre, yöredeki herkes artık madende çalışmak zorundaydı. Her aileden bir kişi yılda 4 ay madende çalışmaya mecbur tutuldu. Erkek nüfus azdı. Kimse madene inmek istemiyor, tarlasında bağ bahçe işleri ile uğraşmayı tercih ediyordu. Madene işçi bulabilmek için bir yasa daha çıkarıldı. Madene girenler askerlikten de muaf olmuştu.
29 durak madencilerle dolup taşıyor, kömürle kaynayan fabrika kazanlarında üretilen demir ve çelik ile Türkiye yeni baştan imar ediliyordu. Ateş tuğlaları imal edilen fabrikalar da Karabük’te kuruldu.
Büyük dramların da yaşandığı, acıların çekildiği Karabük ile Zonguldak arasındaki tren yolunda şimdi hâlâ trenler çalışıyor. Danimarkalıların yaptığı yolda 19 durak, tarihin derinliklerinden fışkıran, oldukça sessiz kalmış taş istasyon binaları ile meraklı misafirlerini ağırlıyor.

Bir zamanlar Türkiye’ye gelen yabancı konukların, Türkiye’nin tüten en önemli bacası olarak gezdirildiği Karabük Demir Çelik Fabrikası ve tarihi tren yolu, bugün sessiz sakin yolcularını ağırlıyor. Gezerken çok beğendiği için Prenses Süreyya’nın adı verilen yol üzerindeki orman epey bakımsız kalmış. İran Şahı’nın kaldığı Zonguldak’taki oda müze haline getirilmiş.

Artık işçiler de binmiyor trene. O zaman çalışmaya zorlanan insanların çocukları, şimdi özelleştirilen kömür madenlerinin kapısında iş için kuyrukta bekliyor. Kömür ise sadece gece trenleri ile hâlâ gelmeye devam ediyor Karabük’e.
29 duraklı nostalji yolu ise görevini en iyi şekilde tamamlamış olmanın gururuyla, seyahat meraklılarını günde üç sefer yapan nostalji treni ile taşımaya devam ediyor. Küre Dağlarını delip geçen bu trenin penceresinden dışarıya bakanlar, Filyos Çayının kıyısından akıp giden yolda yemyeşil ormana dalarak geçmişin, Cumhuriyet’i kuranların, yaşatanların, büyütenlerin eserleri ile övünüyor.

YAKIN MESAFEDEKİ HAZİNELER

Bu trene binecekleri, yol üzerindeki duraklarda inmeleri halinde, yakın mesafeler giderek görebilecekleri çok değerli hazineler de bekliyor.
İşte onlardan bazıları…

KARABÜK: İpekyolu üzerindeki Safranbolu evleri, Mencilis Mağarası (derinliği 3 kilometre), Bulak ve Tokatlı Kanyonları, Tokatlı Kanyonu üzerindeki cam teras, Eskipazar’da Hadrianapolis Antik Kenti, Eflani’de Ortakçı, Bostancı ve Esencik göletleri, Yenice’de Şeker Kanyonu, Yenice Ormanlarındaki trekking ve dağ bisikleti yolları, Sorgun Yaylası.
BARTIN: Bartın Irmağı, İnkumu Plajı, Lav Kayalıkları, Fırınlı Kalesi, Amasra’da plaj, kale ve müzesi, Kuşkayası Yol Anıtı, Bakacak Tepesi, Antik Liman, Yeraltı Çarşısı, Kurucaşile’de Küre Dağları Milli Parkı, Ulus’ta Yedi Ocaklı Değirmen ve Ulukaya Şelalesi.

ZONGULDAK: Maden Müzesi, müze haline getirilen maden ocakları, Gökgöl Mağarası ve mitolojide Kerberos’un (3 başlı canavar) yaşadığına inanılan Cehennemağzı Mağarası başta olmak üzere çok sayıda mağara, Çaycuma’da Filyos Çayı deltasındaki kuş cenneti, Tieion Antik Kenti ve kalesi,

KARADENİZ EREĞLİ: Alemdar Gemisi Müzesi, Herakles Sarayı, Güneşli ve Kayalıdere şelaleleri, Alaplı’da yaylalar, Devrek’te Yedigöller Milli Parkı ve Baston atölyeleri, Kilimli’de Radar Tepesi, Gökçebey’de Çanakçılar Arkeoloji Müzesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Besim Güçtenkorkmaz Arşivi