İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

3 Harfliler history!


Reyiz: faiz sebep enflasyon sonuç, dedi.
Faiz inecek, enflasyon düşecek, dedi.
Hem zaten Nas var, bize ne oluyor, dedi.

Nebati: ekonomi gözlerdeki ışıltıdır, dedi.
Epistemolojik kopuş, nöro ekonomi, dedi.
Hem zaten bizim niyetimiz yüksek enflasyonla yüksek büyüme yapmak, tercihimiz bu, dedi.

Bu teoriyle Dolar fırladı, enflasyon roketledi, doğal olarak önce,elektrik, gaz, benzin, sonra maliyetler, sonra fiyatlar arttı.

En başta olayı dış güçlere yaslayalım dediler. Olmadı.
Tam olarak oturmadı. Adam oradan bizim etiketleri nasıl değiştirsin?

Dünya batıyor, kriz her yerde.. Ortalıkta savaş var dediler.
Lakin savaşın ortasındaki Ukrayna ve Rusya ve hatta Suriye’de enflasyon ve pahalılığın bizden çok çok az olduğu anlaşıldı..
Haliyle başka arayışlar başladı.

Önce hal esnafı, peşinden soğanı patatesi depolayan üreticiler, daha sonra pazarcılar suçlandı. Pahalılığın sebebi bunlar denildi.
Millet bıyık altından güldü.
Yine olmadığını anladılar.

Fırıncılara göz diktiler.
‘Ekmeğin fiyatının yüzde üç yüz artmasının sebebi neden fırıncılar olmasın’dı.. “Bu millet sadece ekmekle beslendiği için bu iktidar 20 yıldır başımızda”, diyen Ekmek Üreticileri Patronları Sendikası Başkanı Kolivar’ı silivri’ye attılar.
Kolivar: “Silivri o kadar da soğuk değil, benim ev daha soğuk!” dedi.
Düşünün, adam fırın işçileri değil, fırın patronlarının sendikasının başkanı.
O da tutmadı!

Suçlanmayan sadece marketler kalmıştı.
Öyle yağma yok! En sonunda sıcak yumurta, marketlerin avucuna bırakıldı.
‘Üç harfliler’ gibi cin bir buluş ile, kendi elleriyle sulayıp büyüttükleri, özel yasalarını bizzat elleriyle çıkardıkları kankalarını mindere çektiler, el ense tırpanıyla boyunduruğa alıp, oturak kündesine getirdiler.
Nasıl olduysa dün kolkola oldukları marketlerin ne hırsızlıkları, ne fetöcülükleri kaldı.

Bahçeli, sol elini yukarı aşağı sallayarak, havada pastırma dilimleme hareketi eşliğinde "Zincir marketlerde gün aşırı yapılan zamların toplumsal huzurumuza tahammülsüzlük olduğu kanaatindeyim. Zincir marketlerin FETÖ'yle irtibatı araştırılması gerekmekte. Bu açgözlülere müsamaha gösterilmemelidir” dedi.

Konuşmasını; -100 binin üzerinde çalışanı olan marketler için- bir Bahçeli klasiği olan: “Kapatılmalıdır!” repliği ile bitirdi.

Üç harflilerden birinin CEO’su ve aynı zamanda üç harflilerin federasyonunun da başkanı Galip Aykaç “FETÖ’cü” suçlamasına fena bozuldu. Öğlen yemeğinde yürek yemiş olmalı ki: “Bre ahlaksızlar, bre densizler, sizlere bundan sonra sizin tonunuzla cevap vereceğim!” diye heyheylendi. “Domates, tarladan bedava alınsa; markete gelene kadar 7,5 Lira oluyor” cümlesi hiç duyulmazken, diğer bütün söylediklerinden sigaya çekildi!

Evvelemirde Bahçeli’nin ‘inayeti’ ile hapisten salıverilen ve müteşekkirliğini, kendisine bir antika kılıç hediye ederek gösteren bir suç örgütü lideri bu sözlerin Bahçeli’ye söylendiğini varsayarak: “Galip Aykaç denen şahıs, seni ve senin gibi sıyırtmaları uyarıyorum. Tuttuğunuz köşe başları mezarınız olur!”
demek suretiyle ince ayar verdi.

Bu arada, fırsat bu fırsat, ekmek üreticileri federasyonu başkanı da Aykaç’a çattı. “Görevinden istifa etsin, özür dilesin, marketlerine zinhar ekmek vermem!” dedi. Belli ki başka bir fırın örgütü başkanı Kolivar’ın başına gelenlerden sonra “konum gönderme” ihtiyacı duyuyordu.

Hatta, başka bir üç harfli market sahibi; Aslında kendi üst örgütlerinin lideri olarak, bizzat marketleri savunan Aykaç’a, “büyüklerimize horozlanıp bizim başımızı da derde sokacaksın, istifa et, git başımızdan” mealinde, iç kulvardan atak yaptı.

MHP’li ve AKP’li belediyelerinin bulunduğu yörelerde, Aykaç’ın marketlerine zabıtalar baskın yaptı. Bazı marketler kapatıldı.
Bazılarına maskeli şahıslar tarafından saldırı yapıldı. Camlarına taş atıldı. Pencerelerine de boyayla “Devlet Baba!” yazıldı.

Çakıcı ile bir foroğrafı da servis edilen, üç harfli değil yedi hafli başka bir market zincirinin yöneticisinden: “B..’in CEO’su denen Cino, devlet büyüklerimize hadsizlik yapmıştır. Kardeşlerim ona haddini bildirecektir!” şeklinde açıklama yaptı..

Gelişmeler üzerine Aykaç:
Biyerlerden istifa ettiğini bildirdi. Büyüklerinden özür diledi. Bahçeli'ye yönelik olarak da, “Maksadım asla kendisini kırmak değildi. Kusura bakmasınlar lütfen!” diye nazikçe mahcubiyetlerini iletti.

Aykaç özür dileyip sahneden çekilirken; diğer üç harfliler uyanık davranıp hızla iktidardan yana pozisyon almak suretiyle kendisini “aforoz” edince, aslında iktidarın hiç de istemediği bir sonuç gerçekleşti..

Elinden, zamlardan sorumlu tutabileceği bir günah keçisi daha kaçıp gitmiş oldu.

Şimdi geriye sadece bu malum market zincirinden alışveriş edenlerin FETÖ’cü ilan edilmeleri kaldı.

Yok canım!..
O kadar da olmaz, diyorsunuz değil mi?
Görürsünüz!

Matematik ihlali


Bakan Soylu’nun; Avrupa’ya ders vermek amaçlı, Kapıkule sınırlarını açmamız sırasında, 212 kilometrelik Yunanistan sınırını aşabilen mülteci sayısını günlük, net rakamlarla vermesi ile başlayan matematik ihlali süreci İBB’deki terörist sayısı sorunsalı ile devam etti.

Soylu: “Bu akşam itibariyle Türkiye sınırları içindeki terörist sayısı 197’ye düştü!” şeklindeki net açıklamanın ardından “İBB’de çeşitli terör örgütlerine mensup 557 terörist çalışıyor!” şeklinde yeni bir açıklama yapınca, matematik bilimini bir öksürüktür tuttu ki o kadar olur.

Bu sayısal trend şimdi de yakalanan uyuşturucu suçluları sayısı ile devam ediyor.

İçişleri Bakanı Soylu:“Haftada 5000 uyuşturucu suçlusu yakalıyoruz!” şeklinde net bir açıklama yapınca hesabı yapmak yine bize düştü.
Senede 52 hafta olduğuna göre, bir yılda: 5000 çarpı 52 eşittir 260 bin suçlu yakalanmış oluyor.
Uyuşturucu satıcılarına ceza veren yasa “10 yıldan az olmamak üzere hapis cezası…” cümlesi ile başladığı dikkate alınırsa ve bu mücadele, hadi öncesini boş verelim, son iki yıldan beri sürdürülüyor olsa bile iki yıldan bu yana 520 bin suçlunun ceza evlerinde olması gerekiyor.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere:
Devletin kendi rakamlarına göre halen kapasitesi 275.843 olan 384 ceza infaz kurumunda toplam 317.368 tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

Bunların hepsini uyuşturucu suçlusu saysak bile Süleyman Soylu’nun 2 yılda yakaladığı 520 bin kişiyi yerinde bulamıyoruz.
Koskoca içişleri Bakanı yalan söylemeyeceğine göre, bu durumda uyuşturucu suçlularını birileri, yakalanır yakalanmaz arka kapıdan serbest bırakıyor.
Bu yalansa öteki doğru!
Bu doğruysa öteki yalan!
Var biraz da sen oyalan!

Kedi fıkrası


Kışa hazırlık için, mevsimi geçmeden yuvasına, kan ter içinde ceviz taşıyan sincap, villanın bahçesindeki çimlerde sere serpe yatmış güneşlenen kediyi görünce, “Oooh beyim!” demiş, “Hayat size güzel. Suyunuzu her gün tazeliyorlar, yemeğinizi saatinde ayağınıza getiriyorlar. Bütün gün yatıp tüylerinizi yalayarak güneşleniyorsunuz. Acaba sahibinizle bir konuşsanız, beni de sizin ekibe alsa!”

Kedi yattığı yerden doğrulup: Bu dediklerin doğru ama işin ufak tefek olumsuz yanları da var” diye cevap vermiş.
Sincap gülmüş, “Yahu her şey ortada işte, üstelik her akşam sizi kucaklarına alıp seve seve bitiremiyorlar! Olumsuz yanları dediğin ne olabilir ki?”

Kedi, derin bir iç çekmiş, dinle demiş: Evet yediğimiz tavuklu yemler önümüzde, yemediğimiz balıklı yemler arkamızda ama “Altı yavrum oldu, hepsini bir daha asla göremeyeceğim, bilmediğim yerlere dağıttılar. Yüzlerini bir ay bile zor görebildim. Çünkü şu çitlerin dışına çıkmam zinhar yasak. Karımı kısırlaştırdılar, yetmezmiş gibi beni de hadım ettiler. Ama seni de sevdiklerini biliyorum. Yarın konuşayım hemen başla!” diye cevap verince sincap:
“Aman!” demiş, “Ben vejeteryanım! karım vegan, çoçukların da ne olacağı belli değil!”

Altı çizilesi


Bir mafya ile bir devleti birbirinden ayıran yegane şey hukuktur.
İkisi de güç kullanır. Salim Şen / Hukukçu

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi