32. ANKARA FİLM FESTİVALİ SONA ERDİ !

Festivalin ulusal uzun metraj yarışmasına, “Anadolu Leoparı” damga vurdu. Film dört dalda jürinin teveccühüne mazhar olurken; özellikle en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi kadın ödülleri dallarında sürpriz yaptı...

Ankara Film Festivali 12 Kasım Cuma gecesi CerModern’de yapılan ödül töreniyle sona erdi. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen 32. Ankara Film Festivali’nde kapanış töreninde ödüller sahiplerini bulurken, gecenin suncusu Ünsal Ünlü parlak zekası ve esprileriyle ödül gecesine renk kattı.

ERDEM TEPEGÖZ “GÖLGELER İÇİNDE” FİLMİ DİKKAT ÇEKİCİYDİ !

Festivalde özellikle Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması programında yer alan filmlerin bir kısmı, daha önce Adana Altın Koza ve Antalya Altın Portakal Film Festivallerinde de gösterilmişti. Bu filmler hakkında da, daha önce Gazete Pencere Pazar okuyucularıyla görüşlerimizi paylaşmıştık. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda Erdem Tepegöz’ün yönettiği “Gölgeler İçinde” filmini, Ankara Film Festivali’nde izleme olanağı buldum. Erdem Tepegöz, filmin yapımcıları Umut Özçorlu ve Figen Ermek Özçorlu ve filmin oyuncularından Emrullah Çakay ile, film sonrası gerçekleşen söyleşide amacını açıklarken izleyicilerin sorularını da yanıtladı.

Erdem Tepegöz filmi hakkında şunları söyledi: Senaryo yazarken içimde temel bir sorum vardı; “Neyin içindeyiz?” Dünya da benim için böyle bir metafordu. Dünyadayız, nereden geldiğimizle ilgili bir sürü felsefi ve bilimsel yorumlarımız var. Nereye gittiğimizle ilgili kesin olmayan bir sürü düşünce üretiyoruz. Bunları aslında neyin içindeyiz diye sorgularken plastiğe dökmenin post-apokaliptik ve bilim kurgusal metinlerde zamansız, mekânsız bir dünyada bu sorulara plastik üzerinden cevap aramanın daha kolay olacağını fark ettim. Aslında amacım cevap bulmak değildi, sorduğum soruları film aracılığıyla izleyicilerle paylaşmaktı.

Filmin oyuncularında Emrullah Çakay ise film hakkındaki görüşlerini şöyle açıkladı: Öncelikle bizim oyuncu ekibinin tamamı için aynı şeyi söyleyebilirim gerçekten oraya gittiğinizde etkilenmemek mümkün değildi. Çekim yapılırken birileri çalışmaya devam ediyordu, uyum sağlama sürecinde bir anda kendimizi balçığın içinde işçilerle beraber bulduk. Her hafta hayatını biri kaybediyordu ama çok normal bir şeydi, geleneği olmuştu. Döndükten sonra 3-4 ay o süreci hatırlayarak ve kendimizi toparlayarak geçirdiğimizi biliyorum.

Filmin yapımcısı Umut Özçorlu ise filmin çekim süreci hakkında şöyle konuştu: İlk başta tabii mekânı bulmakla başladı bütün işleyiş. Birçok yerde fabrikalar bulduk ama bulduğumuz yerler terk edilmiş ve çalışmıyordu. Ama Gürcistan’daki bu mekân şaşırtıcı bir şekilde çalışıyordu. Gerçekten yarım metre çamurun içerisinde çalışıldı. Böyle bir filmi yapmış bir yapımcı olarak en gurur duyduğum şey; sağlam gittik, sağlam geldik. Gerçekten çok tehlikeli yerlerde çalışıldı.

“Gölgeler İçinde” (2020), ülkemiz sinemasında son yıllarda gerçekleştirilen ilginç ve distopik dünyasıyla öne çıkan bir yapım. Tepegöz, ilk uzun metrajlı filmi “Zenne” ile adından söz ettiren  bir yönetmen olmuştu. Yönetmenin ikinci uzun metrajlı filmi “Gölgeler İçinde” filminin basık atmosferine ve Tepegöz’ün yanıtlarını aradığı sorulara mekan oluşturmak açısından Gürcistan önemli bir işlev taşımış. Bu sorular içinde önemli olanı ise duvarın arkasında ipleri kimlerin kontrol ettiğiyle alakalıydı. Tepegöz ya duvarın arkasında kimse yoksa diyerek, yaşadığımız kaotik çağda gerçeğin arkasındaki gerçekliğe ilişkin seyirciyi düşünmeye davet etti...

Diğer yandan filmin distopik dünyasını yönetmenin arzuladığı bir atmosfere dönüştürme açısından görüntü yönetmeni Hayk Kirakosyan’ın oldukça başarılı bir atmosfer oluşturmaya imza attığını, mekanın kendi yapay aydınlatma kaynaklarını da kullanarak, onların baskın renginin etkisini de filme başarıyla yansıttığını ekleyelim. Diğer yandan küresel yapımlarda da rol alan, filmin başrol oyuncusu Numan Acar’ın oyunculuk performasının da altını çizelim.

“SARDUNYA”NIN TRAVMATİK DÜNYASI !

Festivalde uzun metraj film yarışmasındaki bir diğer film ise Çağıl Bocut’un yönettiği “Sardunya” oldu. Urla’da eşini kaybettikte sonra küçük kızı Yasemin (İrem Taşdemir Akcan) ve kanser hastası olduğunu bilmeyen ablasıyla Nur (Zeyno Eracar) ile yaşamakta olan Dr. Nadir’in (Ali Seçkiner Alıcı) yaşamı, felç geçirmesi sonrasında üniversite öğrencisi büyük kızı Defne’nin kendisini görmek için eve gelmesiyle değişir.

Filmin gösterimi sonrasında seyircilerin sorularını yanıtlayan yönetmen Çağıl Bocut, filmi hakkında şunları söyledi: Filmin benzeri bir hikâye bizim başımızdan geçti. Tabii burada çok daha fazla dramatik öğeler mevcut ama babamız felç geçirmişti, biz apar topar İzmir’e dönmüştük aynı zamanda yapımcım olan abim Çağlar ile beraber. Tam Türkiye’den bir baba işte, otoriter, otoritesi sorgulanmayan, işte sevecen ama daha köşeli diyebileceğimiz bir babamız vardı. O dönemde felçle beraber kırılma yaşandı ve daha başka birini gördük biz o sırada, ondan etkilendik açıkçası. O sıra ben soruları oluşturmaya başlamıştım kafamda. Baba evlat ilişkisi, sağlık bürokrasisi, hastalıklara karşı tutumumuz, sınıfsal olarak ailenin incelenmesi, kutsallaştırılan aile kavramı üzerine düşünmeye başlamıştım. Ondan sonra bir senaryo aşaması süregeldi. Baba-oğul hikâyeleri Türkiye’de çok fazla anlatılıyor, bir de sıkıldık erkek kahramanlardan. O yüzden baba-kız hikâyesi olsun diye bir dönüşüm yaşadık.

Filmin başrol oyuncusu Ali Seçkiner Alıcı ise film hakkındaki düşüncelerini şöyle açıkladı: Ben de bir babayım, bir tane kız evladım var. Baba fikriyatı bizde, topraklarımızda çok erkek egemen ve feodal bir yerden hareket ettiği için hepimiz de aşinayız... Benim oyuncu yorumu açısından çok büyük katkım olduğunu söyleyemem canlandırmanın dışında, Çağıl’ın çok yüksek detayla çalışılmış tasarımıydı. Filmin ön hazırlıkları neredeyse 3 yıl falan sürdü yanılmıyorsam...

YÖNETMEN KENDİ YAŞAM ÖYKÜSÜNDEN ESİNLENMİŞ

Yönetmen Çağıl Bocut, babasıyla yaşadığı başından geçen benzeri bir durumdan etkilenerek filmini tasarladığı için duruma vakıf şüphesiz... Diğer yandan kendisi anlattığı dünyayı iyi bildiği için, filmi izleyen seyircide de aynı etkinin oluşacağını varsaymış olmalı... Ama evdeki hesap çarşıya uymamış. Gelenekçi ve feodal ilişkilerle harmanlanmış Türk aile babasının ve onun otoriter ilişkilerinin, filminde ciddi travmalar yaşayan ailenin ilişkilerinin labirentlerini açıklamakta yetersiz kaldığını, hatta seyircide genç yaşına karşın sevgisiz ve duyarsız Defne karakterini hangi koşulların biçimlendirdiği hakkında daha fazla ipuçları oluşturmayı tercih etmemiş.

Yönetmen Çağıl Bocut filminin finalinde altını çizdiğimiz olguları açıklama çabasına girişse de, baba kız arasındaki travmayı yansıtması açısından anlatısına yabancılaştığı hissiyatı oluştururken; kendi yaşamından etkilenerek sorduğu kimi soruların karşılığının da şematik kalmasının önüne geçememiş. Diğer yandan Defne karakterini canlandıran ve film boyunca yüz ifadesi hiç değişmeyen İlayda Elif Elhih’in oyunculuk performansının filmin dramatik yoğunluğu açısından vasat kaldığını vurgulamadan geçmeyelim.

Festivalin ulusal uzun metraj yarışmasına, “Anadolu Leoparı” damga vurdu. Filmin başrol oyuncusu Uğur Polat, gösterim sonrasında şöyle konuştu: Biz Ankara’ya vefa filmi çektik. Bu filmden yolu geçen hemen hemen herkesin bir şekilde Ankara’yla buluşması var. Ankara’ya bir vefa borcumuz vardı, onu yaptık...

Ankara Film Festivali jürisi ise, filmin Ankara’ya olan vefa borcunu karşılıksız bırakmadı ve film dört dalda jürinin teveccühüne mazhar olurken; en iyi görüntü yönetmeni ve en iyi kadın ödülleri sürpriz oldu. Erdem Tepegöz’ün yönettiği “Gölgeler İçinde” filmindeki distopik atmosferi kuran Hayk Kirokasyan’ın, en iyi görüntü yönetmeni ödülüne uzanamaması şaşırtıcı olurken, en iyi kadın oyuncu ödülünü alan İpek Türktan’ın canlandırdığı sekreter Gamze karakteri İpek Türktan’ın belirttiği gibi: Biraz daha pasif dururken ters köşe yapan bir karakterdi...

32. Ankara Film Festivali’nde ödül kazanan filmler ve sanatçıları da okuyucularımıza anımsatalım: En İyi Kısa Film Ödülü “Stiletto” (Can Merdan Doğan), En İyi Belgesel Film Ödülü

 “Bekleyiş” (Aslı Akdağ), SİYAD En İyi Film “Çatlak” (Fikret Reyhan), En İyi Özgün Müzik “Gölgeler İçinde” (Greg Dombrowski), En İyi Görüntü Yönetmeni “Anadolu Leoparı” (Nick Cook), En İyi Kurgu “Okul Traşı” (Sercan Sezgin, Ferit Karahan, Hayadeh Safiyari), En İyi Sanat Yönetmeni “Gölgeler İçinde” (Arman Ghazaryan), En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu “Lacivert Gece” (Güliz Gençoğlu), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu “Okul Traşı” (Ekin Koç), En İyi Kadın Oyuncu “ Anadolu Leoparı” (İpek Türktan), En İyi Erkek Oyuncu “Anadolu Leoparı” (Uğur Polat), Onat Kutlar En İyi Senaryo “Sen Ben ve Lenin”, En İyi Yönetmen “Çatlak” (Fikret Reyhan), Mahmut Tali En İyi İlk Film “Sardunya” (Çağıl Bocut), En İyi Film “Anadolu Leoparı” (Emre Kayiş).

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi