50+1’in Peşinde

Son Güncellenme Tarihi: Aralık 3, 2022 / 01:02

İktidara oy vermek niyetinde görünmeyen çoğunluktan iktidarı değiştirmek için gereken 50+1’i çıkarabilmek muhtemel ama garanti değil. Çok büyük bir ihtimalle seçimlere de bu halin işaret ettiği riskle, bu riski kesinkes iptal etmeden gideceğiz.

2023 seçimlerinde iktidarın değişmesini arzulayanların cevaplaması gereken büyük soru malum: İktidara oy vermek niyetinde görünmeyen yüzde 60’a yakın seçmen çoğunluğundan iktidarı değiştirmek için gereken 50+1 nasıl çıkarılacak? 50+1’lik seçmen desteğine denk düşen üst-aktör ya da kolektif irade, hangi aktörlerin hangi program ya da hangi fikir etrafında bir araya gelmesiyle oluşacak? Soru bu.
İktidara oy vermek niyetinde olmayanların oy verecek görünenlerden epey fazla olması aksi bir izlenim uyandırsa da, seçimlere şunun şurasında bir kaç ay kalmış olmasına rağmen duyana “hah bu” dedirtecek türden bir cevabın henüz verilememiş oluşu, önümüzde duranın kolay bir soru olmadığını gösteriyor. Şimdiye kadar verilmiş üç büyük cevabın işe yaramazlığının belli olması da öyle.
İşe yaramazlığı belli olmuş üç cevap şunlar: 1. Erdoğan ve Bahçeli’nin başını çektiği muhafazakâr milliyetçi blokun karşısında 50+1, merkezinde CHP’yle İYİ Parti’nin olduğu seküler milliyetçi blokla bulunur. 2. Cumhur İttifakı karşısında 50+1, seküler milliyetçilerle ‘muhalif muhafazakârların’ bir araya geldiği 6’lı Masa İttifakı’yla bulunur. 3. Milli ve yerli rejim karşısında 50+1, HDP’li Kürtlerin, seküler milliyetçilerle muhalif muhafazakârların bir araya geldiği 6’lı Masa İttifakı’na dışarıdan destek vermesiyle bulunur.

Kapanan Yollar
2019 yerel seçimlerinde alınan sonuçları yanlış okumanın verdiği özgüvenle ciddi ciddi tartışılan ilk cevaba göre, Erdoğan ve Bahçeli’nin karşısına onlar gibi yüzde 40 kadar bir seçmen desteğine sahip seküler-milliyetçi blokla çıkılır, iki blokun arasında kalan ve çoğunluğunu HDP’li Kürtlerle muhalif muhafazakârların oluşturduğu yüzde 20’lik seçmenin büyük kısmı da neredeyse doğal olarak seküler milliyetçi blokla hareket eder, 50+1 bulunurdu. Ne var ki, gidişat iki blokun arasında kalanların büyük kısmının Erdoğan’la Bahçeli’nin muhafazakâr milliyetçi blokunu ve milli-yerli rejim hayalini seküler-milliyetçi bir blok ya da hayalle yenme fikrine ikna olmadığını gösterdi. Muhalif muhafazakârlarla Kürtlerin cazibesine kapılmaması, seküler-milliyetçi hayalle 50+1’i bulma önerisini geçersizleştirdi.
Kesinkes değilse de ikinci cevap da geçersizleşmiş görünüyor. İkinci cevaba göre, hayat pahalılığının vardığı seviye iktidar blokuna verilen desteği azaltırken, muhalif muhafazakârların CHP-İYİ Parti blokuna katılması iktidarla muhalefet arasındaki farkı açacak ve 50+1 bulunacaktı. Ne var ki, geride kalan aylar bu cevabın da geçersiz olabileceğini gösterdi. Kalabalıkların yüksek enflasyonla yaşamaya alışması, Erdoğan’ın bilhassa dış siyasette yaptığı hamlelerle “yaparsa Erdoğan yapar” imajını canlandırıp AK Parti’den uzaklaşanları cezbetmesi, buna mukabil muhalif muhafazakârların CHP-İYİ Parti blokuna katılmasıyla oluşan 6’lı Masa’nın Cumhur İttifakı’na benzer bütünlüklü ve yönetebilir bir aktör olduğu izlenimi vermemesi iki blok arasındaki farkın açılmasını engelledi. HDP’nin muhtemel ortak adaya desteğinin herhangi bir garantisi olmadığının kesinleşmesiyle 50+1’in 6’lı Masa için de kolayca erişilebilir olmadığı belli oldu.
Geçersizleşmiş görünen bu ikinci cevapla iç içe geçse de ayrı bir cevap gibi ele alınmayı hak eden üçüncü cevap da geçersizleşmiş, geçersizleşmediyse de çalışmayabilir görünüyor. Üçüncü cevap da şu: İçeriği netleştirilip kamuoyuyla açıkça paylaşılmamış bir Türkiye vizyonu vaadi karşılığında HDP 6’lı Masa’nın ortak adayını destekler ve 50+1 bulunur. Ne var ki, ne HDP’nin 6’lı Masa’yı belirsiz ve taahhüt altına alınmamış bir vaat karşılığında desteklemesi, ne de bu türden bir vaadin netleştirilip taahhüt altına alınmasına İYİ Parti’nin ve hatta CHP’nin razı gelmesi mümkün görünüyor. Bu da 50+1’i bulmanın üçüncü yolunun da sağlam olmadığını gösteriyor.

Açık Yollar
Peki, sonuç ne? Bu üç yolun kapalı olması neye işaret ediyor? 50+1’i bulmak mümkün mü değil, yoksa bulmak için yeni bir yola mı ihtiyaç var? Net bir cevabım yok. Kanaatim şu: Ne yeni bir yol bulunamazsa 50+1’e erişmek imkânsız ne de 50+1’i garanti kılan bir yeni yol mümkün. Başka deyişle, hatırı sayılır bir belirsizlik, bir açıklık halinde olduğumuzu düşünüyorum. Şimdiye kadar ‘yolunda gitmeyen’ şeylerin yolunda gitmeye başlamasıyla yeni bir yola ihtiyaç kalmaksızın 50+1’e erişilebileceği gibi, 50+1’i garanti eden bir yeni yol mümkün olmayabilir. İzah edeyim.
İlkiyle başlıyayım. “Nasılsa kazanıyoruz”, “kimi aday göstersek o 50+1’i bulur” türünden hesap bilmezlikler bir tarafa, muhalefetin ya da 6’lı Masa’nın yukarıda sözünü ettiğim ikinci ve üçüncü yollardan birinde ya da ikisinde birden kalarak 50+1’i bulması halen muhtemel. Dediğim üzere, şimdiye kadar ‘yolunda gitmeyen’ şeyler yolunda gitmeye başlarsa.

Mesela, hayat pahalılığı seçimlerden önce bir kısmıyla alışılmış görünen dozun üzerine aniden çıkarsa bir miktar seçmen bir anda muhalefete sığınıp 50+1’i mümkün kılabilir. Ya da Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem (GPS) ve anayasa değişikliği önerilerinin uyandırmadığı heyecanı muhalefet, “iktidar olursak nasıl ve kimle yöneteceğiz” sorusuna vereceği cevapla uyandırabilir ve ara bölgedeki seçmen 6’lı Masa’ya doğru sert bir hareket yaparak 50+1’i erişilir kılabilir. Diğer bir ihtimal, 6’lı Masa GPS, anayasa değişikliği önerileri ya da yol haritasıyla yapamadığı seçmene güven ve ümit hissi verme işini ‘uygun’ adayda ortaklaşarak yapabilir ve 50+1’e ulaşılabilir. 6’lı Masa’nın yaydığı ‘beceremeyebilirler’, ‘dağılabilirler’, ‘uyumsuzlar’ duygularını nötralize edebilecek bir ‘uygun’ aday 50+1’i rahatlıkla mümkün kılabilir. Son olarak, 6’lı Masa’yla HDP, net ve aşikâr edilmiş bir vizyonda uzlaşamasa bile Erdoğan’a duyulan öfke HDP’yi ya da HDP’den bağımsız olarak seçmenini muhalefetin ortak adayını desteklemeye sevk edebilir ve 50+1’e bu şekilde de erişilebilir. Özetle, yeni bir yola filan gerek kalmadan da muhalefet 50+1’i bir araya getirebilir ve Erdoğan’ı iktidardan edebilir. Lakin, şurası da açık: Bunların hiçbiri olmayabilir ve 50+1’e erişememe riski seçim gününe kadar devam edebilir.
Diğer taraftan, 50+1’i garanti eden bir yeni yol da sahiden olmayabilir ya da inşa edilemeyebilir. Geçersizleşen üç yolun gösterdiği şu: Mevcut şartlarda, iktidara oy vermek niyetinde görünmeyen yüzde 60 kadarlık seçmenden iktidarı değiştirmek için gereken 50+1’i çıkarabilmenin en ya da aslında tek garantili yolu 6’lı Masa’yla HDP’nin mümkünse uzak, hiç değilse yakın bir gelecek vizyonunda buluşmaları ve bu vizyonu temsil eden bir adayda ortaklaşmaları. Ne var ki, ne İYİ Parti ne de CHP, kendilerine göre ‘anlaşılır’ sebeplerle, HDP’yi de ikna edecek türden bir buluşmaya yatkın. Diğer bir deyişle, teorik olarak mümkün görünen bir dördüncü yol siyaseten mümkün görünmüyor. Dolayısıyla, 50+1’i bulmanın garantili yolu aslında yok gibi.
Kapalı ve açık yollara dair bütün bu söylediklerim şunu gösteriyor: İktidara oy vermek niyetinde görünmeyen çoğunluktan iktidarı değiştirmek için gereken 50+1’i çıkarabilmek muhtemel ama garanti değil. Çok büyük bir ihtimalle seçimlere de bu halin işaret ettiği riskle, bu riski kesinkes iptal etmeden gideceğiz.

Salim Yol
Durumun değişeceği yok ama sadece 50+1’i garanti ettiği için değil, 2023 sonrası Türkiye’nin salim bir yer olmasına büyükçe bir katkı yapabileceğine ve aslında az da olsa olabileceğine inandığım için dördüncü yol üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Dördüncü yolun esası şu: Türkiye’nin seküler, milliyetçi, muhalif muhafazakâr ve Kürt damarlarının temsilcilerinin bir Türkiye fikri etrafında bir araya gelmesi, Cumhur İttifakı’nın yerli ve milli rejim fikrinin karşısına demokratik bir rejim fikriyle çıkmaları. Bu da şu demek: Dördüncü bir yol için Türkiye’nin bu dört damarının her birinin bir kısmıyla kendinden feragat ettiği bir Türkiye fikrine, bir miktar törpülenmeye razı olması gerekiyor.
İlk bakışta imkânsız görünmekle birlikte, bu türden bir feragat ya da törpülenme aslında çoktan gerçekleşmiş durumda. Seküler damarın temsilcisi olarak CHP büyük kısmıyla Kılıçdaroğlu’nun gayretleriyle sekülerliğini törpülemiş ve muhafazakârla olan mesafesini azaltmış, bir kısım muhafazakâr da ‘kendilerinden olanların’ her illetine razı gelmemek olgunluğunu göstererek CHP’yle aynı masaya gelmiş durumda. Başka deyişle, 6’lı Masa zaten bir miktar feragat, bir miktar törpülenmeyle mümkün olabilmiş. Benzer bir feragatin milliyetçi ve Kürt damarlar arasında olabilmesi zor, burası açık. Ne var ki, hem salim bir Türkiye imkânı karşılıklı feragatten geçtiğinden hem de az ve karşılıksız da olsa, bir miktar feragat bu sahada da zaten gösterildiği için bu imkânsızlık haline teslim olunması zorunlu değil. Kürt damarının asli temsilcisi olarak HDP’nin ‘demokratik özerklikten’ yerel demokrasi perspektifine çekilmesi, feragatin bu sahada da gerçekleşmiş olduğuna işaret ediyor. Burada mesele milliyetçi damarın muhalefetteki temsilcilerinin bu feragati ‘tanıyıp’, ‘teslim edip’ kendi feragatlerini yapıp yapmayacakları ya da muhalefetteki diğer aktörler tarafından bir tür feragate davet edilip edilmeyecekleri. Olur da bu feragat devresi tamamlanırsa, bütün zorluğuna rağmen, dördüncü yol da mümkün olabilir görünüyor.

Seçime selamet vaat eden bu dördüncü yola düşmeden ve 50+1’i bulamamak riskinden uzaklaşmadan gireceğimize aşağı yukarı kani olduğumu tekrar ederek bitireyim. Erdoğan’ın ‘her şeye rağmen’ iktidarını devam ettirebilecek kadar seçmen desteğine sahip olmasına şaşırıp, seçmenlere Erdoğan’ın ‘aslında’ ne yaptığını anlatmayı esas siyaset olarak benimseyenlere ve bunca şeye rağmen 50+1’in halen cepte olmamasına şaşıranlara bir son hatırlatmada bulunarak: 50+1’in cepte olmamasının kök sebebi, Erdoğan’ın milli ve yerli rejim rejimine karşı, ülkeye, seçmenlere gerçek bir alternatif, salim bir yol önerilememiş olması olabilir.

Mesut Yeğen

1964’te Siverek’te doğdu. Ankara Atatürk Lisesi’nden mezun oldu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden lisans (1986) ve yüksek lisans (1989), Essex Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden doktora (1994) derecesini aldı. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı. Halen İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyesidir. Türk milliyetçiliği, Kürt sorunu ve Türkiye’de yurttaşlık meseleleri üzerine çalışmaktadır. Yayımlanmış kitapları şunlardır: Devlet Söyleminde Kürt Sorunu (İletişim, 1999), Müstakbel Türk’ten Sözde Vatandaşa: Cumhuriyet ve Kürtler (İletişim, 2006), Son Kürt İsyanı (İletişim, 2011), İngiliz Belgelerinde Kürdistan (Dipnot, 2012).

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top