“A Yüzü Akustik kendimce yeni bir sayfa açma çabası aslında”

Türkiye’nin en önemli müzisyenlerinden biri olan Demirhan Baylan 4 şarkıdan oluşan A Yüzü Akustik adlı albümünü yayınladı. Baylan’ın 2000’lerde yayınladığı albümlerden bir seçme yaptığı, sanatçının, “şarkıların ilk demo halleriymiş ve bunu arkadaşlarıma elden bir kasetle veriyormuş duygusunu yakalamaya çalıştım. Tam gençlik yıllarımda olduğu gibi,” dediği şarkılar en ‘saf’ ve ‘çıplak’ haliyle dinleyiciyle buluşuyor.

Sizi en son geçen yıl çıkardığınız Pandora ve Hayat Budur’la dinlemiştik. Neler yaptınız o arada? Şu an nasılsınız? Nasıl gidiyor?

Geçen sene aynı zamanda Yaratan, Cahil Kurşunlar, Yapay Zeka Bunalımda şarkılarımı yayınlamıştım. 2022'in ilk günlerinde de Everest'i yayınladım. En son olarak da A Yüzü Akustik var. Hala hayattayım, dünyanın gidişatını seyrediyorum.

Yeni albümünüz A Yüzü Akustik’teki şarkılar 2000’lerdeki albümlerdeki parçalarınızın yeni versiyonları. Neden o zamanlara gitmek istediniz?

Ürettiğim her şarkıda kendimce net bir referans noktası tespit etmeye, mimariyi onun üstüne kurmaya çalışırım. Her zaman dinleyici tarafından anlaşılması gerekmiyor. Ne yaparsam yapayım, ne söylersem söyleyeyim herkesin kendi istediğini duyacağı gerçeğiyle barışığım. Şarkılarım gerek kendi kurguları, gerekse paylaşım maceralarında dinleyiciye olduğu kadar bizzat bana da hizmet etsin isterim. Çoğunlukla da bu hizmet kendi düşünce dünyamda, varoluşumu anlama çabamda bazen bir not defteri, bazen bir ayna işlevi görüyor. A Yüzü Akustik kendimce yeni bir sayfa açma çabası aslında. Daha önce yaptığım işlerden farklı olarak kayıt teknolojisinin avantajlarından, bir çok enstrüman kullanıp çok katmanlı kompozisyonlar oluşturmaktan uzak, enstrüman ve vokal maharetleri göstermeye çalışmayan, olabilecek en çıplak haliyle şarkıları ele almaya çalıştım. Hikayeciliğin en temel, heyecan verici tarafını kendime hatırlatmayı denedim. Umarım bir sonraki çalışmamda farklı bir bakış açısının kapısını açmama yardımcı olur.

Albümdeki şarkıları, “Şu an içinde bulunduğum duygu durumunun bir yansıması olarak,” tarif ediyorsunuz. Biraz açar mısınız bunu? Zira şarkılarda boş vermişlik de var, sorgulama da, hayal kırıklıkları da…

Bu şarkılar artık 20 yaşından büyük şarkılar. Sözler itibariyle o dönem hissettiklerimi yansıtıyor. Bir şair olsaydım belki o sözlerin anlamları üzerine ahkam keserdim, bilmiyorum. Ama şair değil, bir şarkı yazarıyım. Sözlerin salt anlamları değil müzikal bağlam ve tınısal özellikleri beni daha çok ilgilendiriyor. Kelimelerin anlamlarını yadsıyacak değilim ama şarkı formatında anlamlar herhangi başka bir sanat dalına kıyasla çok daha kaygan, anlam değiştirmeye yatkın. Bu sebeple demin bahsettiğim referans çok önemli. Hangi gözlüğü takıp dinlerseniz kendinizce öyle anlamlandırabilirsiniz. Benim açımdan şarkıların gizemi zaten bu. Mesela “Doldur” şarkısını içki içmekle ilgili sanıyor olabilirsiniz. Benim açımdan hiç alakası yok. Bence “Tek kadehten içilen gerçeklerin” insanı nasıl sarhoş ettiğinden bahsediyor. Ama bu bile tek başına yetersiz bir açıklama. Müzikal unsurlarla beraber dinleyince hayal gücü yeterince geniş herkes kendi anlam dünyasını yaratabilir. Kendi şarkılarımda peşinde koştuğum ve gizliden gizliye gurur duyduğum noktalardan biri budur. Pasif bir dinleyici için çok da heyecan verici olmayabilirim. Ama aktif bir dinleyici için paylaşacak çok sohbetim, tartışacak konularım, gülünecek maceralarım var.

Yukarıdaki soruyla bağlantılı olarak bu şarkıları ilk yazdığınız zamanla şimdiki siz arasında ne gibi farklar var?

Sanırım fiziksel olarak 20 sene önceki Demirhan'la aramda ortak tek bir hücre bile kalmamıştır. Hücreler ölüyor, yenileniyor ve gittikçe azalıyor. Komik tarafı bu haddinden fazla “materyalist” bakış açısı insana “idealizm” diretiyor. Tüm bu Demirhan'ları tek bir Demirhan yapan ne? Yani referans ne? Geleneksel bir yığın açıklamadan istediğimizi seçmekte özgürüz sanırım. Şarkılar açısından bakınca bazı noktalarda gülüyorum. Amma da çocuksu diye. Bazen de vay be dediğim, şansa yakalamışım herhalde diye takdir ettiğim şeyler de oluyor. Daha da ilginç olan şu; nasıl oluyor bilmiyorum ama yeni bir şarkı yazdığımda eski şarkılardaki o en temel karakter yine orada oluyor. Buradan da çıkardığım sonuç değişmeyen bir şeyler var.

Gençlik yıllarınıza bir selam gönderip “Belki de kaybetmekten korktuğum çocuksu bir paylaşma duygusunu yeniden hatırlamaya çalışıyorumdur,” diyorsunuz ve ekliyorsunuz, “Profesyonellikten uzak. Şarkı yazarlığının en temel halinde.” ‘İçe’ veya ‘öz’e dönüş mü var bu satırlarda? Şu anki durumunuzu anlatacak yeni şarkı yazmak istemediğiniz için mi eski şarkılarınızı elden geçirip tekrar yayınladınız?

Yeni şarkı yazmakla ilgili nadiren sıkıntım oluyor. Hali hazırda üzerlerinde çalıştığım onlarca sekç vardır hep. Bazılarının bittiğini hissettiğim zaman yayınlıyorum. Dediğim gibi A Yüzü Akustik normal üretim alışkanlıklarımı kırma denemelerinden biri. Asıl amaç sonraki çalışmalarıma yeni bir nefes üfleyebilmek, kendimi farklı bir bakış açısına evrimleştirebilmek. Üstelik de tam da dünyanın bambaşka bir oyuna geçmeye hazırlandığı dönemde. Sanatsal olarak değişimden çok çekinen bir tip değilim. E dünya da değişime hazırlandığına göre bazı alışkanlıkları gözden geçirmek elzem. Belki de eski şarkıları böyle elden geçirmek bir özeleştiri, muhasebe işlevi de görebilir. Ama sonuçta asıl sebep her neyse yine dönüyor dolaşıyor kişisel bir çırpınmanın dinlenebilecek ürünleri olmuş oluyorlar. Yakın gelecek belki sıkıntılı olacak ama biraz daha ileriye baktığımda umut için çok sebep, olasılık ve mecburiyet görüyorum. Umarım ileride bunlar müziğimde, şarkılarımda yerlerini alırlar. Sonuçta niye müzik yapıyorum ki zaten? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi