Mehmet Şandır

Mehmet Şandır

AB’NİN SALDIRGANLIĞI KARŞISINDA ŞİMDİ BİRLİK ZAMANI!

Bu hafta önemli;
AB Liderleri bu hafta, AB’nin 2021 bütçesine ve Kovid-19 salgınının ekonomik sonuçlarına karşı hazırlanan “kurtarma programına” Polonya ve Macaristan’ın koyduğu VETO kararlarını, Kovid-19 tedbirlerini ve aşı çalışmaları konusunda işbirliği yapılmasını konuşmak için toplanacaklar.
Aslında sorunları büyük…
Ancak, Fransa, Yunanistan, GKRY ve bunlara yandaş bazı ülkelerin tahriki ile Zirve’de,Doğu Akdeniz üzerinden Türkiye de konuşulacak. Dönem başkanı Almanya’nın Başbakanı Merkel, yaptığı basın toplantısında, “Türkiye konusunu da görüşeceğiz, bu konuda mutabık kaldık” dedi.
AVRUPA BİRLİĞİ, Müzakere Çerçeve Belge’sinde tanımlanan “AB’nin hazmetme kapasitesi”, geçen 60 yılda Türkiye’nin adaylığını sindiremediği için artık hazımsızlık yaşamaktadır.
Doğrusu, bu sürede biz de “Avrupa yapılarına bağlı kalınması” şartını hazmedemedik.
Perşembe-Cuma günlerinde yapılacak “Zirve” toplantısına bu hazımsızlık damga vuracak, gibi…
Türkiye hakkında bazı yaptırım kararları alabilirler.
Batı Dünyası ile Aralık ayında ikinci defa karşı pozisyonlarda olacağız/tartışacağız.
Geçen hafta NATO bu hafta AB müttefiklerimiz(!), Türkiye’yi tahrik ederek bir karara zorluyorlar.
Aslında, bu kurumların yapısal sorunlarının çözülemediği ve üye ülkeler arasındaki çıkar çatışmalarının artık yönetilemez boyutlara ulaştığı bir süreçte bize karşı çirkin bir oyun oynuyorlar.
“NATO’nun gelecek 10 yılı” konusunda hazırlanan bir raporu tartışmak üzere 1 Aralık’ta Brüksel’de video konferans sistemi ile toplanan NATO Dışişleri Bakanları Olağan Toplantısı’nda bu çirkin oyunun ilk işareti verildi. ABD’nin “topal ördek” Dışişleri Bakanı Michael Pompeo, toplantı öncesinde Avrupa ülkeleri dışişleri bakanlarını telefonla arayarak Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı güç birliği yapılmasını istedi ve açıkça Yunanistan’ın tezlerini savundu. Toplantıda, kışkırtıcı bir üslupla Türkiye’yi NATO’nun güvenliğini zafiyete uğratmak ve Libya ve Karabağ’da çatışmaları körüklemekle suçladı.
Bu suçlamaların arkasına Fransa, Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ve bazı diğer üye ülkeler de takıldı.
Böylece Türkiye, ABD ve Avrupa’nın gündeminde suçlu/kabahatli bir müttefik konumuna getirilerek tahrik edildi, savunmaya zorlandı.
Gereken cevap verildi.
Ancak, bu tavrın bu hafta sonu yapılacak AB liderler zirvesinde daha da ileriye götürülerek devam etmesi bekleniyor.
Türkiye’nin Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’ni Antalya’ya çekmesi ve Yunanistan’a önkoşulsuz görüşme çağrısı yapmış olmasına rağmen AB’nin 10-11 Aralık toplantısı Türkiye açısından sıkıntılı sonuçlar verebilir.
ÇÜNKÜ
Biz masada yokuz!
Bir denge unsuru olan Almanya’nın dönem başkanlığı bitiyor, Portekiz ve Slovenya gibi Avrupa siyasetinde güçlü olmayan ülkelerin sırasıyla dönem başkanlığı başlıyor.
Ayrıca, yeni seçim dolayısıyla ABD’de muhtemelen bir yönetim boşluğunun yaşanacak olması, bu ihtimali güçlendirmektedir.
Türkiye ve İslam düşmanlığını genetik karaktere dönüştüren, Türk ve İslam coğrafyasında tarihi projeleri olan bazı Avrupa devletlerinin, bu dönemi Türkiye aleyhinde kullanmak için fırsata dönüştüreceklerini beklemeliyiz.
Bu ülkelerin, Türkiye’nin Batı kurumlarındaki varlığından rahatsız olmaları çok doğaldır.
NATO ve AB’de hukuk kurallarının Türkiye olunca yok sayılması, Otto von Bismarck’ın Berlin Kongresi (13 Temmuz 1878) adalet talep eden ve 1856 Paris Antlaşması’ndaki hukuku hatırlatan Osmanlı delegesine söylediği “bu hukuk sizin için değil” sözünden bu yana Avrupa’nın değişmez tavrıdır.
Ayrıca, böyle dönemlerde bulanık suda balık avlayan kurnazların, leş kargalarının, fırsatçı sırtlanların hırsız çakalların olacağını da unutmayalım.
BENCE
Kurtlar sofrasına aslanlarla birlikte oturmayı bilen/seven Türk Milleti/devleti bu kuşatmayı kıracaktır.
Sebepleri bilinen, sonuçları yaşanmış ve yaşanmakta olan tarihi bir savaşın içindeyiz.
Durum muhakemesine öncelikle kendimizden başlamalıyız.
Tarihin her döneminde, dünyanın en değerli jeopolitik coğrafyası olmuş bir bölgede yaşıyoruz.
100 milyona yaklaşan insan varlığı, 400 milyonluk Türk Dünyası, 2 milyarlık İslam dünyası ve “tarih ve coğrafya gerçeğimizin” idrakinde bir siyasi kadro, uygulanan doğru dış politikalar ve tüm operasyonlara rağmen çökertilemeyen bir ekonomi ve sosyal yapı ile Türkiye’nin yeni vizyonun, müttefiklerimizi(!) tedirgin etmiş olması doğaldır.
Azerbaycan’la Hazar havzasına, Katar’la Basra Körfezi’ne, Somali ile Kızıldenize, Sudan ile Afrika’nın ortasına, Libya ile Afrika’nın kuzeyine, Türk Dünyası ile Rusya ve Çin’e, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Akdeniz’in doğusuna, tarihi mükteseb yoluyla Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’ya, inanç birliği yoluyla İslam coğrafyasına, ekonomik, siyasi, askeri ve dostluk köprüleri kurmuş bir Türkiye’den Batılı müttefiklerimizin(!) endişeye düşmelerini doğal karşılamalıyız.
Ayrıca, her şeye ve herkese rağmen evrensel değerler üzerinden Batı Medeniyeti halkasında kalmak ısrarımızdan rahatsız olmaları doğaldır.
Türkiye’yi tahrik ederek yanlış yapmaya zorluyorlar.
Türkiye, “Tamam mı/devam mı” sorusunu asla sormayarak bu oyunu bozmalıdır.
Mevcut ilişkilerimizden ve kazanımlarımızdan asla vazgeçmeden kendimize çizdiğimiz, “Yeni bir Dünya yeni bir Türkiye” stratejimiz doğrudur.
Türkiye, bölgesinde küresel güç merkezi olmak potansiyeline sahiptir.
ABD’yi yeniden hegamonik güç haline getireceğini iddia eden yeni başkan Biden, bu bölgesel güçle çatışmayacak, aksine uzlaşacaktır.
Bu uzlaşmaya köhnemiş Avrupa’nın da ihtiyacı bulunmaktadır.
Batı Dünyası karşısında iç siyasette birlik olmanın şimdi tam zamanı…
Birçok sorunumuz, tartışma konumuz olabilir.
Ancak söz konusu olan Türkiye’nin geleceğidir.
Muhalefet için iktidar böyle dönemlerde kazanılır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Şandır Arşivi