Acı tespit ODTÜ’den: Marmara’nın ilk 30 metresi müsilajla kaplı

Acı tespit ODTÜ’den: Marmara’nın ilk 30 metresi müsilajla kaplı
Marmara’nın öldüğünü bakanlık 4 yıldır biliyorduTemiz, yaşanabilir çevre duyarlılığı olanları kahreden Marmara müsilajından çok acı tespit bu kez ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden geldi. Enstitünün Bilim-2 adlı...

Marmara’nın öldüğünü bakanlık 4 yıldır biliyordu

Temiz, yaşanabilir çevre duyarlılığı olanları kahreden Marmara müsilajından çok acı tespit bu kez ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü'nden geldi. Enstitünün Bilim-2 adlı araştırma gemisi 2 haftadır Marmara Denizi'nde araştırma yapıyordu. İnceleme sonuçlarını değerlendiren Doç. Dr. Mustafa Yücel, denizin ilk 30 metresinin müsilaj ile kaplı olduğunu ve müsilajın zehirli bir gaz olan hidrojen sülfür oluşturma tehlikesi bulundurduğunu açıkladı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum 15 Haziran’da, "Yaptığımız ilk çalışmalar neticesinde; bugün itibariyle müsilajın tehlikeli atık olmadığı veya toksik özellik göstermediğini tespit ettik. Bu çalışmalar ilk test sonuçlarımız" demişti.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü'nün Bilim-2 adlı araştırma gemisi’nin Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesi kapsamında yaptığı incelemeyi, ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi ve Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel anlattı:

* Müsilaj denizin içinden üreyerek yüzeye doğru yayılıyor. Denizin ilk 30 metrelik katmanı müsilaj ile kaplı.
* Marmara iki tabakalı bir deniz. Üstü Karadeniz kaynaklı sular ile kaplı, alt tarafı Akdeniz kaynaklı sular ile kaplı. İkisi arasında 30-40 metre bir yoğunluk geçişi var. Üst su daha üretken ve müsilaj dediğimiz oluşum tüm bu üst suyu, 30 metreyi Çanakkale Boğazı’ndan Gemlik’e kadar kaplamış durumda.
* Müsilaj, Marmara'daki oksijen sorununu daha da kötüleştirdi ve toksik bir gaz olan hidrojen sülfür oluşma tehlikesi var.

OKSİJENSİZLEŞMEYE DOĞRU GİDİYOR
* ODTÜ, uzun süredir Marmara'yı takip ediyor. Zaten Marmara’daki gidişatı biliyorduk. Sadece denizin yüzeyi değil denizin içini de analiz ediyoruz. Üç boyutlu olarak Marmara Denizi'nin şu an kimyasını, biyolojisini, fiziksel akıntılarını ortaya koyuyoruz. Bu yıl müsilaja özel bir çalışma oluyor.

* Marmara Denizi’nde gördüğümüz gidişat; oksijensizleşme. Marmara için doğuştan astımlı denir. Yine de bir balığın yaşayabileceği kadar bir oksijene sahipken son 40-50 yılda biz buradaki oksijenli habitatı sadece üstteki 20-25 metreye sıkıştırmış durumdayız.

* Biz müsilajın bunu daha kötüleştirdiğini bulduk. Bütün körfezlere girip çıktık. Marmara’nın güneyinde durumun daha kötü olduğunu bulduk. Bandırma, Gemlik körfezlerinde sınırlanan sığ bölgede ciddi bir oksijensizleşme var. Müsilaj nedeniyle başladığını düşünüyoruz.

ALARM ZİLLERİ EN ÜST SEVİYEDE

* Sistem kirlendiği zaman hidrojen sülfür üreten bakteriler öne çıkıyor. Bunlar çürük yumurta gibi bir koku salan, deniz sistemi ile ilgili alarm zillerini en üst perdeden çalan, bize de bir işaret veren bakteriler. Bu koku olduğu zaman orası kontrolden çıkmış demek oluyor.

KOMANIN EN EN DİBİ

* Bu bir toksik gaz, çıktığı zaman balıklar için zararlı, turizm açısından hala değerli köşeleri var Marmara’nın. Şu an öyle bir durum yok ama sadece belli bir yerlerde derin sularda birikmeye başladığını tahmin ediyoruz. Deniz sistemi nefessiz kaldıktan sonra artık komanın en en dibi diyebiliriz hidrojen sülfür için.

* Biyolojik hayat açısından çok büyük ölçekte balık ölümleri henüz bulmadık. Balıkların buralardan kaçtığını duydum. Sığ sularda tabanda yaşayan mercan gibi canlıların üzeri bununla kaplanmış durumda.

* Tamamlaman bazı analizlerimize göre müsilajlı suların, normal deniz suyuna göre bakteri toplulukları açısından daha zengin olduğunu bulduk. Müsilaj ortamdaki başka bakteriler için bir yemek. Bu enfeksiyonlara neden olabilecek türlerin üremesine sebep olabilir. Bunu bulmaya başladık. Denizlerdeki azot ve fosfor yüklerini ortaya çıkardık. Biyolojik patlamaya neden olan azot ve fosforun çokluğu. Yüzeyde müsilajı üreten azot ve fosforun tamamen çekmiş olduğunu gördük. Bir andan bozulmaya başladığı için yüzey altı sularda çok ciddi bir azot ve fosfor birikmesi bulduk.

TEMİZLİKLE  MÜSİLAJ ÖNLENEMEZ

* Marmara Denizi yüzeyinde başlayan müsilaj temizleme çalışmalarının Marmara'yı kurtarmaya bir etkisi olmaz.

AMA HALK SAĞLIĞI İÇİN TEMİZLENMELİ

* Üste yüzen müsilaj akıntıyla birlikte sürüklendiği için limanların, plajların içinde birikmesi bir halk sağlığı tehdidi. Bunun temizlenmesi gerekir. Bu genel olarak müsilajın genel ekosisteme etkisini önleyici bir tedbir değil. En azından halkın gördüğü tabakaların temizlenmesi iyi oluyor. O tabaka ölü bir malzeme, bakteri ürümesine neden olacak bir tabaka.

KURTARMAK İÇİN NE YAPMALI

* Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un açıkladığı eylem planı ne kadar hızlı yürürlüğe konursa geriye dönüş o kadar hızlı başlayabilir.

* Biz bir matematiksel model oluşturduk; Marmara’nın ekosisteminin modeli. Bu modeli kullanarak Marmara ile ilgili çeşitli senaryoları simüle edebiliyorsunuz.

BAKANLIK 2017’DEN BERİ FARKINDA

* Bu bilimsel çalışmayı 2017’den beri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile ortak yürütüyoruz. Onlar bu oksijen probleminin farkındaydı. Bu nasıl durdurulabiliriz, Marmara’ya tekrar nefes aldırabiliriz’in bir projesi olarak 2017 yılında bakanlık ile ortak MARMOD projesini başlattık.

* Elde ettiğimiz ilk simülasyon sonuçlarına göre özellikle buradaki problemin ana kaynağı karasal kaynaklı azot ve fosfor girdileri. Evsel, kentsel, sanayi kaynaklı, tarımsal kaynaktan denize sızan karasal girdiler bunlar.

* Biz şunu bulduk; Marmara’yı bu koma halinden çıkarabilmek, oksijen krizini aşabilmek için yüzde 40-50’lik karasal girdi azaltımı gerekiyor. Biz 5-6 yıl gibi bir zamanda Marmara’yı bu komadan çıkarabiliyoruz.

* Eylem planında 3 yıl içinde yüzde 40’lık bir azaltım öngörülüyor, bu 3 yıla 6 yıl daha ekleyeceksiniz. Eylem planı ne kadar hızlı yürürlüğe konursa geriye dönüş o kadar hızlı başlayabilecek. Geriye dönüş derken biraz daha nefes alabilmesini kastediyoruz, kaybolan biyoçeşitliliğin geriye dönüşü zaman alacak, kimisi hiç geri gelmeyecek.

KANAL İSTANBUL ETKİSİ

* Marmara'yı kurtarmak için öncelikle yapılması gereken denize yeni girdiler vermemek. Ergene Havzası'nın bütün yükü toplandı, Marmara’ya verilmeye başlandı. Herkes Kanal İstanbul’u konuşuyor ama bunlar da oluyor ve hiç konuşulmuyor. Bu belki Kanal İstanbul’dan çok daha etkisi olacak bir şey.

* Susurluk Havzası’ndaki tarım uygulamaları gübre nasıl kullanılıyor, fazla mı kullanılıyor, neden geri dönüşmüyor bütün bunları da konuşmamız lazım. Oradaki bir politika değişikliği belki beş tane Kanal İstanbul etkisi yaratıyor ama biz bunu hiç konuşmadan yıllarımızı geçiriyoruz.

* Ergene onun bir örneği ya da kurulan yeni bir sanayi tesisi, bir gübre fabrikası belki birer Kanal İstanbul etkisi yarata yarata bugünlere geldik. Marmara Denizi’ne akacak her yeni yük, azot fosfor organik yükü önleyici projeler artık düşünmemiz gerekiyor.

İzmit Körfezi’nde temizlik sonrası yine…

İzmit Körfezi'nde yapılan temizlik çalışmalarına rağmen müsilaj (deniz salyası), Eskihisar sahilini yeniden kapladı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin deniz süpürgeleriyle temizlik yapmasına rağmen müsilaj, yeniden sahillerde toplanmaya başladı. Eskihisar'da balıkçılık yapanları, müsilajın çok etkilediğini söyleyen Eskihisar Su Ürünleri Kooperatif Başkanı Ali Sarı, “Balıkçılık yapan arkadaşlarımız ağ atamıyorlar ve tuttukları balıkları satamıyorlar. Herkesin bu işe dikkat etmesi gerekiyor. Evden dökülen küçük bir yağ atığından sanayi kuruluşlarından dökülen atıklara kadar herkesin dikkat etmesi gerekiyor. Şu canım denizde 140-150 çeşit balığımız vardı ama şu anda 2-3 çeşit balığımız var” diye konuştu.

‘Müsilaj zehirsiz’ açıklamasına kimse inanmadı, balıklar elde kaldı

Marmara Denizi’nde ortaya çıkan müsilaj balıkçıları ve balıkseverleri üzüyor. Balık avı ve balık satışları düştü. İstanbul Su Ürünleri Kooperatifi Birliği Başkanı Erdoğan Kartal, balıkçıların ocak ayından bugüne avlanma oranının yüzde 80-90 gerilediğini anlattı. Pandemi döneminde büyük sıkıntılar yaşayan balıkçılar, bu kez “müsilaj salgını” ekonomik zorluklar  yaşıyor.

Kartal, 90’lı yıllarda Haliç’in boşaltıldığı dönemde de müsilaj oluştuğunu ancak bu kadar etkili olmadığını belirterek, “Ama bu çok daha fazla ve etkili. Ağ atmamız, balık tutmamız bile çok zor. Ağ denizde çalışmıyor. Gözleri kapanınca ağlarımız batıyor. Attığınız ağı bir daha bulamayabiliyorsunuz” dedi.

Müsilaj kâbusu her gün farklı bir noktadan kendini gösteriyor. İstanbul'da onlarca ölü yengeç Silivri sahiline vurdu. Ölümlerin müsilaj kaynaklı olma ihtimali endişeyi artırıyor.  Silivri açıklarında balık tutan bazı balıkçıkların ağları da müsilajla kaplanıyor.