Adalet Bakanı ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i hiç anlamamış!

Son Güncellenme Tarihi: Nisan 11, 2022 / 07:28

Ramazan geldi ya, iftar sofraları yine siyasi partilerin propaganda toplantılarına döndü.

Aynı seçim meydanı gibi—konuşma kürsüleri, mikrofonlar, okuma camları.

İçerik, dil, üslup, hakeza.!

Oruç, ibadet, diyanet dışında her şey konuşuluyor—konuşuyorlar.

İktidar da, muhalefet de!

Bunlardan biri de yeni adalet bakanımız Bekir Bozdağ…

Halbuki bir imam-hatip mezunu olarak bunları en iyi onun bilmesi gerekir-di.

Kendisinin Kasım 2013’teki, “Bir gün inşallah Türkiye’nin imam-hatipli cumhurbaşkanı olacak” muştusu hatırlardadır. Daha bir ay geçmeden, malum 17-25 Aralık sürecinde Adalet Bakanı yapılıyor—26 Aralık 2013.

Birkaç ay sonra, 10 Ağustos 2014 seçimlerinde gerçekten de bir imam-hatipli cumhurbaşkanı oluyor—sanki malum olmuş!

Ama 7 Haziran 2015 seçimlerine giderken, 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatı’yla ortalık karışınca hemen partiye çekiliyor, fakat bakanlıktaki yeri bir türlü doldurulamıyor! Tayyip Bey’in ‘canı öyle istediği için’ tekrarlanan 1 Kasım seçimlerinden sonra hemen yuvaya dönüyor.

Cemaat’in darbe teşebbüsü, OHAL ve ‘Atı-alan-Üsküdarı-geçti’ referandumunda bakanlığın başında hep o var. Temmuz 2017’de ayrılırken görevi o muhteşem (!) anayasa değişikliğinin iki yaratıcısından biri olan beyefendiye devrediyor. O da imam-hatip kökenli ama Bozdağ’ın İlahiyat eğitimi de var.

Ne olduysa, iki ay önce bir kez daha yer değiştirdiler, Bozdağ tekrar adalet bakanı oldu.

Ve hemen muhalefete ayar vermeye başladı—iftar sofralarında… “Herkes konuşurken özen göstermeli, dikkat etmelidir, yargı kimsenin şamar oğlanı değildir” diyor.

Ama hemen her gün canlı yayınlarda yargıya talimat verenlerle aynı kabinede olan yine kendisi!

Türkiye’nin artık bir ‘polis devleti’ olduğunun da herhalde farkında değil!

Muhalefetin ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ çalışmasını ise hiç anlamamış!

“Eskiye dönüyorlar, yeni sistem diyorlar. Yeni bir tane bir şey göstersinler” diye meydan okuyor.

Halbuki, siyasi muhalefet, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle partili Cumhurbaşkanı yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını yok etmiştir. Hukuk devleti ve kuvvetler ayrılığı esasına dayanan, yargının bağımsız olduğu yeni bir sisteme geçiyoruz” diyor.

Hâkimleri idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlayan Anayasa hükmü kaldırılacak.

Cumhuriyet Başsavcılığı’na bağlı Adli Kolluk Teşkilatı kurulacak.

Yargılamanın her aşamasında iddia ve savunma arasında ‘eşitlik’ ilkesi uygulanacak.

Tazminat ve zararlar, hak ihlali kararına sebep olan hâkimlere ve savcılara rücu ettirilecek.

Hâkimlik ile savcılık meslekleri ayrılacak; ayrı ayrı Hakimler ve Savcılar Kurulları olacak.

Yüksek Yargıya Meclis’te üye seçimi nitelikli çoğunlukla yapılacak.

Adalet Bakanı—ki kendisi oluyor—ve Müsteşarı, artık Hakimler Kurulu’nda yer almayacak.

Yüksek Yargının disiplin kararları yargı denetimine açık hale getirilecek.

Yüksek Yargı organları üyeleri, yaş hadleri dolana kadar görevlerine devam edebilecekler.

Yüksek Seçim Kurulu, iki daireli bir yüksek mahkeme olarak düzenlenecek.

Sayıştay, bir yüksek mahkeme olarak düzenlenecek.

Bunların hepsi hem somut, hem yeni—Cumhuriyet tarihinde ilk kez!

Hepsi devrim niteliğinde…!

Koskoca bakan bile bile yalan söylemeyeceğine göre belli ki bunları hiç duymamış ya da duymuş ama hiç anlamamış.

Aslında çok garip bir durum!

Adalet bakanı olarak kalacaksa, bunlara zaman ayırıp öğrenmeli!

Bu arada ‘Hukukun Üstünlüğü’ endeksinde, Rusya 101. ve Çin 98. sırada iken Türkiye’nin 117. sırada olmasının ne anlama geldiğini de bir zahmet öğrense iyi olur.

En garip olan da şu: insan selefine ‘Yahu arkadaş, ne oldu da istifa ettin?’ diye sormaz mı!

‘Hiç mi merak etmedin be adam’ derler ya; işte aynen öyle!

Emekli piyade (kurmay) tuğgeneral (Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 2005), stratejist, siyaset analizcisi. Uluslararası ilişkiler, politik-askeri stratejik planlama, milli güvenlik siyaseti geliştirme alanlarında; NATO ve/veya Birleşmiş Milletler çerçevesinde icra edilen Körfez Savaşı, Irak Savaşı, Bosna-Hersek, Makedonya, Arnavutluk, Kosova, El Halil (Filistin), Afganistan gibi milli, çok uluslu ve koalisyon stratejik operasyonlarına ilişkin olarak siyaset belirleme ve harekat planlamasında deneyim sahibidir. Somali, Hırvatistan ve Bosna-Hersek’teki operasyonlara fiilen katılmıştır. Kıbrıs’ta iki ayrı dönem halinde toplam dört yıl, NATO uluslararası karargahlarında da toplam dört yıl görev yapmıştır. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), silahsızlanma, silahların kontrolu, güven artırıcı önlemler ve kitle imha silahlarının yayılmasıyla ilgili etkinliklerde, özellikle Bölgesel Silahların Kontrolu, Doğrulama ve Uygulamaya Yardım Merkezi (RACVIAC/ZAGREP), çok uluslu Güneydoğu Avrupa Tugayı (SEEBRIG)’nın kuruluşu ve çeşitli Balkan ülkelerindeki Barış İçin Ortaklık (PfP) etkinliklerinde görev almıştır. Yayılmaya Karşı Güvenlik Girişimi (PSI) konsept geliştirme ve PSI çerçevesinde uluslararası işbirliğine yönelik planlama çalışmalarında rol almıştır. Gerek şehir gerekse kırsaldaki terörle mücadelede geniş operasyonel deneyimi vardır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top