İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Afgan Afganisi

Tabi ki gündemi ‘şehit yakınına küfür’e kitlemeye çalışacaksınız!
Tabi ki gündemi ‘CeHaPe kapatılsın’a kitlemeye çalışacaksınız?
· · ·
Nedeni açık!
Misal; Afganistan ekonomisi ile Türkiye ekonomisi kıyaslanabilir mi?
“Ne alaka?” diyeceksiniz!
· · ·
Ama kazın ayağı öyle değil!
Türk Lirası;
yıllardır, Rusların ve Amerikalıların işgallerine muhatap olmuş, bir iç savaştan yeni çıkmış, yıkılmış, ABD’nin desteği ile ayakta zor dururken başbakanı kaçmış, 20 yıl sonra yeniden Taliban’ın eline geçmiş, binlerce vatandaşı geçinmek için kaçak olarak yurtdışında iş arayan ‘Afganistan Afganisi’ karşısında bile 2008’den bu yana 5 kattan fazla değer kaybetmiş.
2008’de 100 Afgani ile 2 TL alınabiliyorken,
2021’de 100 Afgani ile 11 TL alınabiliyor!
· · ·
Sen gel de şimdi bu tablonun önünde ekonomi konuş!
Daha ötesi var mı?

Her şey mükemmel, uçuyoruz!

Tayyip Erdoğan, SP Genel Başkanı Karamollaoğlu ile şu geçen haftanın gündemine oturan, ‘Bahçeli’nin koltuğuna oturma, şu kanepeye otur’ hadisesi ile başlayan iki küsur saatlik görüşmesinde, “her şey çok iyi, memlekette her şey çok yolunda, orman yangınında bile dünyanın en iyisiyiz…” şeklinde görüşlerini aktarmış, “sadece, yüzde 50 +1 konusunda hata yapmışız!” diye sitem etmiş..
· · ·
Anketlere bakınca öyle görünüyor ki, yüzde 30+1 yapılsaymış da hata yapılmış olacakmış!
Dert etmeye gerek yok!
Ona da iyi diyelim gitsin!

Dinime küfreden!

Bu memlekette hiçbir dönemde şehitler ve gaziler bu yirmi yıllık dönemde olduğu kadar aşağılanmadı.
‘Kadar’ı fazla..
Şehit ve gazilere yönelik ne sözde ne de uygulamada, incitici bir yaklaşım eskiden kimsenin aklından bile geçmezdi!
· · ·
Ne zaman ki şehitler için “kelle!” sıfatı kullanıldı ve 15 Temmuz’da sahte gaziler ortaya çıktı, iktidar cenahında, şehide, gaziye yönelik söylemlerde arızalar, uygulamalarda kahredici özensizlikler ortaya çıkmaya başladı.
· · ·
Bunların bir kısmını Yılmaz Özdil birkaç gün önce köşesinde, ibretle okunacak bir etkileyicilikte sıraladı!
· · ·
İçişleri Bakanı’nın, televizyonda, canlı yayında: “Sedat Peker’den on bin dolar aylık alan siyasetçi var!” şeklinde açık suç duyurusu bile savcılar üzerinde bir bukle rüzgar oluşturmazken; aynı savcıları bir anda teyakkuza geçiren, bir iki gün içinde olayı, Lütfü Türkkan’ın milletvekilliğinin kaldırılması, ardından da hapse atılması noktasına getiren hadise nedir?
Üstelik, Meral Akşener’e galiz küfürden ceza almış, İzmir’den kalkıp Bingöl’e belirli bir kasıt ile gelmiş, niyeti her halinden belli şahıstan ve kamuoyundan, Türkkan’ın “hata etim, yaptığım yanlıştı!” diyerek özür dilemesine rağmen…
· · ·
Söyleyelim!
İktidar halısının, iktidar sahiplerinin ayaklarının altından şiddetli ve önlenemez bir şekilde kayıyor olması!
Halıyı kaydıran en temel kuvvet ekonomi!
Yeter ki ekonomi ve paranın değerinin hızlı erimesi konuşulmasın!
· · ·
Dolar hafta sonuna 9.99’dan girdi…
Aldın aldın!

Tavuklar için her şey yolunda

Vatandaş kırmızı eti unuttu.
Son bir yılda tavuk etine de %68 zam geldi.
Hükümetin, kendi istatistik kurumumun tespitine göre, 10 bin TL’yi geçen yoksulluk sınırı ve %70’i yoksulluk sınırının altında yaşayan halk, artık beyaz eti de vitrinden seyrediyor.
· · ·
Ama durum, her açıdan o kadar kötü değil.
Mesela tavuklar açısından bakarsanız gayet iyi.
Fiyat artarsa “iki kilo kanat alsak da bir mangal yapsak!” diye düşünenlerin sayısı azalacağından, diyelim ki beyaz et satışı da yüzde on azalır.
Böylece tavukların yüzde onu kesilmekten kurtulur!
Bu garip ve cefakar hayvanların ortalama ömürleri bir nebzecik artmış olur!
· · ·
Yapılan, “Türkiye’nin ekonomisinin gidişinden memnuniyet!” istatistiklerinde, vatandaşın %80’i ülke ekonomisi kötüye gidiyor derken %20’si de durumun iyiye doğru gittiğini belirtmiş..
· · ·
Bu anketi yapan anketörlere soruyorum.
Ekonominin baş aşağı yuvarlandığını ifade eden göstergeler bu kadar açık ve net iken, dövizinden enflasyonuna, çiçek yağı fiyatından ekmek zammına, maaşından milli gelirine bütün matematiksel ifadeler bu gidişi gösteriyorken, siz bu “iyiye gidiyor” diyen yüzde yirmiyi tavuk çiftliğinde mi buldunuz güzel kardeşim?

Cehalet mi ihanet mi?

Ben Berk’e anlatır gibi anlatayım da net anlaşılsın!
Her ne kadar branşı ekonomi olsa da belki Reyiz de okur.
Kimbilir belki de ikna olur!
· · ·
Kaldı ki bu bir ekonomi değil matematik hikayesidir. Anlamak için ekonomist olmaya da gerek yoktur!
· · ·
Önce durumu tespit edelim.
Harcamalarımızın yarısını artık yurt dışından temin ediyoruz.
Yani ara ürün ya da tüketim ürünlerimizin %50’si döviz ödeyerek Suriye’den Brezilya’ya dış ülkelerden temin ediyoruz.
Yani bireyselleştirir isek: Türk lirası ile maaş alıyoruz, harcamamızın yarısı TL diğer yarısı yarısı döviz ile.
Bunu koy sepete..
Faizi indirmek ya da yükseltmek Merkez Bankasının elinde!
Ama herhangi bir döviz kurunu ya da TL değerini indirmek ya da yükseltmek piyasanın elinde.
Bunu da koy sepete..
Defalarca yaptık ve aynı sonucu aldık. Şimdi yine yapacağız!
Merkez Bankası faizi 200 baz puan indirdi.
yani 18.5’tan 16.5’a “2 puan” indirdi!
Ne oldu?
· · ·
Para sahipleri haliyle paralarını faizden çekip daha karlı olan dövize yönlendirdi.
Böylece dolar kuru 8 idi, 10 TL’ye geldi.
Yani iki lira yükseldi.
Yani 2 puan faiz indirimine karşılık, döviz karşısında TL’miz %20 oranında değer kaybetti.
Bunu da koy sepete.
· · ·
Şimdi, paramızın değeri %20 düşünce, tüketiminizin %50’si dövize dayalı olduğundan alım gücümüz otomatik olarak %10 azaldı.
Yani yurt dışından aldığımız ara ve doğrudan tüketim ürünlerini otomatik olarak %10 daha pahalı almaya başladık.
Yani bu piyasaya üç ay içinde ‘tam olarak yansıyor’ ve enflasyon %10 arttı anlamına geliyor.
· · ·
Bankalar parayı enflasyonun altında satamayacağına göre faizi enflasyondan bir tık yüksek yapmak zorunluluğu doğuyor.
2 puan indirdiğiniz faiz, 10 puanlık faiz baskısı olarak geri geliyor.
Yani faizi emirle düşürmek dönüp dolaşıyor faizi birkaç kat fazla arttırıyor!
· · ·
Daha kötüsü şu:
Seçime doğru faizi yükseltmek istemediğiniz için TÜİK’e “enflasyonu düşük göster!” emri veriyorsunuz. O da “şak!” gösteriyor!
Gariban işçi, memur, emekli maaş zammı, TÜİK’in gösterdiği bu enflasyona göre yapıldığı için maaşlarının alım güçleri birkaç yılda yarı yarıya eriyor. Bu döngü sürdüğünde, bırakın beyaz eti yumurtayı alamaz hale geliyor.
· · ·
Örneğin: on yıl önce emekli olan ben, o gün emekli maaşım ile 1100 dolar alıyorken on yıl sonra bugün sadece 350 dolar alabiliyorum.
· · ·
Hesap bu kadar basit!
Söylediğim gibi bu hesabı yapmak için ekonomi bilgisine değil, ortaokul düzeyinde bir matematik bilgisine ihtiyaç var.
· · ·
Bu hesabın anlı şanlı ekonomistler tarafından yapılamıyor olduğuna inanmamızı kimse beklemesin!
Sorun cehalet sorunu değil!
· · ·
CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu buna “Enflasyon sahtekarlığı” adını koymuş!
Diyor ki, “Bunu yapmak ya cehalet ya ya ihanettir! Son yılın enflasyonu %50’dir. Bunu düşük göstermek çalışanın cebinden çalmaktır! Biz bunu yapan ve halkın cebinden çalanlardan hesabını soracağız!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi