Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Akıllı telefon COVID’e karşı!

Fransa’da bu hafta kullanıma açılan StopCovid adlı mobil uygulama, gönüllü olarak cep telefonlarına yükleniyor ve insanları adım adım takip ediyor. Bu sayede “Korona pozitif” kişilerle temasın daha çabuk belirlenmesi hedefleniyor. Önlem “gözetleme” üzerine kurulu olunca haliyle “denetim toplumu” tartışmaları da yeniden alevleniyor.

Her şey o kadar çabuk değişti ki ne olduğunu anlamadan kendimizi yeni bir dünyada buluverdik. Daha on yıl önce Instagram bile yoktu hayatımızda; şimdi “story atmadan” geçen günü eksik sayıyoruz. Yeni bir şehre gittiğimizde caddeleri, insanları seyredeceğimize cep telefonuna gömülüyor, “en iyi restoran”ı Tripadvisor’da arıyoruz. O kadar ki hava nasıl diye camdan gökyüzüne bakmayı bile unuttuk, sabah kalkar kalkmaz meteoroloji uygulamalarını açıyoruz.
Özeli ve geneliyle bütün hayatımızı “ekranda” yaşayınca kayıt altına girmemiz kaçınılmaz oluyor. Konum bilgimizi paylaştığımız Google, yıllar önce önünden geçtiğimiz bir mağazayı bile unutmamış, ara sıra e-mail atarak bize hatırlatıyor.
Elbette bunların tamamı, insanların bile isteye yaptığı tercihlerin sonucu… Ve şimdi bu tercihlere bir yenisi ekleniyor. Fransa senatosunun kullanımına bu hafta izin verdiği mobil “Korona uygulaması” StopCovid ile insanlık için yeni bir sınav başlıyor!


GÜN BOYU TAKİPTESİNİZ!
Fransa’da yaşayan herkesin gönüllülük esasıyla akıllı telefonlarına indirebileceği StopCovid, Korona salgınını yavaşlatmak için tasarlanmış bir uygulama… Sistem şöyle çalışıyor:
Uygulamayı cep telefonunuza indiriyor ve Bluetooth’unuzu açıyorsunuz. Bu sayede, gün boyu sizinle 15 dakika boyunca bir metreden yakın temas kuran kişilerin telefonları sizinkiyle eşleşiyor. İlerleyen zamanda o kişilerden biri “Korona pozitif” çıkarsa klinikten aldığı QR kodunu uygulamaya giriyor. Ve sistem, o kişiyle yakın temas kurmuş herkese anonim bir mesaj göndererek “Sizde de COVID-19 riski var!” diyor.
Ne kadar fantastik ve fütüristik, değil mi?.. Oysa ilk bakışta çok “kullanıcı dostu” görünen bu uygulama, birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor.
YA GİZLİLİĞİMİZ?..
Elbette bu tartışmaların başında “özel hayatın gizliliği” geliyor. Sahi, kimin nerede bulunduğunu, kimlerle ne kadar temas ettiğini anbean izlemek devletin işi mi?
Nitekim Fransa Ulusal Meclisi’nden Damien Abad, StopCovid’i sert bir dille eleştirirken “Orwell’yan bir toplum yönünde çok ileri bir adım” diye niteliyor.
Fransa Dijital Ekonomi Bakanı Cedric O’ya göre ise uygulama, GPS sinyalleriyle yer tespiti yapmayacağı için sorun teşkil etmiyor. Cedric O, StopCovid için “Geçici, kimlik tespit etmeyen, gönüllü kullanılan bir uygulama” diyor.
Fevkalade!.. Peki ya bir gün bir başka uygulama, “Kalıcı, kimlik tespit eden, zorunlu” bir hale getirilirse?..


YENİ MODA: DERİ ALTINA ÇİP!..
Bu kritik soruyu ise ülkemizden değerli bir isim, Doç. Dr. Osman Elbek gündeme getiriyordu. Hafta içi attığı bir “tweet”te büyük bir tehlikeye dikkat çeken Elbek, “Çin’de kişilerin egzersiz, alkol, tütün kullanımı, yemek alışkanlıkları, uyku düzeni, check-up sonuçları ve tıbbi bilgilerinin telefon uygulamasındaki QR koda gömülmesi ve herkese 0 ile 100 arasında sağlık puanı verilmesi hedefleniyor. Reddet bu sağlık gözetimini ey insanlık!” diyordu.
Elbek bu çağrıyı yaparken üç bin civarında İsveçli’nin deri altına çip taktırdığını öğreniyorduk. Böylece tren biletinden kredi kartına kadar birçok “gereksiz” nesne pirinç büyüklüğünde bir çipe sığdırılıyor, hayat “kolay”laşıyordu!
Aynı günlerde İzlanda halkının yüzde 40’ının StopCovid benzeri bir uygulamayla takip altına girdiğini haber alıyorduk. Buna karşılık uzmanlar, adada salgının seyrine dair kayda değer bir değişim olmadığını söylüyorlardı.
Ve şimdi insanlık Fransa deneyimiyle karşı karşıya… Acaba yazar Nicolas Baverez’in endişe ettiği gibi virüs, özgürlük anlayışımızı da enfekte etmiş mi? Yoksa Korona “derdini” başımıza musallat edenin tam da bizleri “dijital köleler” haline getirmek isteyen “tüketim kapitalizmi” olduğu anlaşılabilmiş mi?
Sosyolojiye “denetim toplumu” kavramını kazandıran filozof Gilles Deleuze’ün ülkesi, bakalım bu

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi