Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin hazin hikâyesi

1970 yılında Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) ve TEK’e bağlı olarak kurulan Nükleer Enerji Dairesi 1972’de kuruldu. 1970'li yılların başlarında, nükleer santral sahası için fizibilite ve yer araştırmaları gerçekleştirildi. Bu çalışmalar kapsamında, nükleer santralın maliyet/fayda açısından kurulabileceği en uygun yerler olarak; Mersin-Akkuyu, Sinop-İnceburun, ve Kırklareli-İğneada sahaları belirlendi. Akkuyu Sahası için TEK tarafından saha lisans çalışmaları gerçekleştirilerek “Yer Raporu” hazırlandı.

Kasım 2004 tarihinde, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve TAEK, inşasına 2007 yılında başlanacak, toplam 5000 MWe'lik üç nükleer reaktör yapılacağını açıkladı. 18 Mart 2008 tarihinde Nükleer Güç Santrallerinin Kurulmasına yönelik Enerji Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelik Resmi Gazete'de yürürlüğe girdi. Mayıs 2010'da Rusya Federasyonu ile dört adet ve her biri 1.200 MWe kurulu gücünde AES-2006 ünitelerini içerecek şekilde toplam 4.800 MWe kapasiteli olacak Akkuyu NGS’nin inşası ve işletmesi amacıyla Türkiye'de kayıtlı bir Proje Şirketi kurularak Hükümetler Arası Anlaşma imzalandı.

Bu anlaşmaya göre Rus tarafı anlaşmadan sonra NGS'nin sahibi ve işleticisi olacak olan Proje Şirketi (Akkuyu NGS Elektrik Üretim A.Ş.)'ni kurmakla yükümlü olacak ve şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta %100 (yüzde yüz) hisse payına sahip olacak. ÇED raporunda “nükleer enerjinin geliştirilmesi; ülkenin ekonomik büyüme hedefine erişmesi ve elektrik üretiminde Rusya ve İran'dan gelen doğal gaza olan bağımlılığın azaltılması için kilit öneme sahiptir,” denilen projede, ilerleyen yıllarda Rus Yetkili Kuruluşları'nın Proje Şirketi'ndeki toplam payları, hiçbir zaman %51’den az olamayacak.

Bu yetmezmiş gibi, Rus şirketi satacağı elektrik ile 15 yıl zarfında yatırımını finanse edip kâra geçecek bu tarihten sonra da oluşacak kârın %20’sini Türkiye topraklarında işleteceği santralin bedeli olarak Türkiye’ye verecek.

Bu da yetmemiş olacak ki, Türkiye Proje Şirketi'ne, yürürlükteki Türkiye Cumhuriyeti kanun ve düzenlemeleri kapsamında, Proje ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan, özel mülkiyete konu diğer tüm arazilerin kamulaştırılması hususunda kolaylık sağlayacak. NGS'nin tasarım ve inşası finansmanına yardımcı olmak açısından Rus Tarafı, ASE'ye, Proje' de kullanılmak üzere Rus menşeli malların (iş ve hizmetler) alınması için tercihli şartlar ile finansman sağlayacak. Yani inşaa sırasında Rus menşeli mallar satın alınacak.

Bütün bunlar hâlâ az bulunmuş olacak ki, TETAŞ ve Proje Şirketi arasında mutabakata varılan tarife kademelerinde, elektrik fiyatındaki yıllık değişim, Projenin geri ödemesinin sağlanması açısından, fiyat limiti üst tavanı 15.33 senti/kWh olmak üzere Proje Şirketi tarafından hesaplanacak. Yani Rus şirketi kuracağı santralde üretilecek enerjinin 12.,35 cent/kWh bedelle Türk kamu şirketi TETAŞ tarafından satın alınacağını, geri kanal miktarını piyasa fiyatları ile istediği şekilde satabileceğini garanti altına almaktadır.

Dolayısı ile bu anlaşma Rus şirketi açısından bugünkü faiz değerleri dikkate alınırsa çok çok kârlı bir yatırım niteliğindedir. Eğer aynı miktar parayı Rusya Amerikan tahvillerine yatırmış olsa idi 15 yılda elde edeceği para en çok 15 milyar dolar olurdu. Burada 15 yılda yatırımını tamamen geri alıyor ve ilaveten yaklaşık 24 ila 28 milyar dolar kâr ediyor ve bunlara ek olarak, daha en az 20 yıl çalıştıracağı bir nükleer santral sahibi olarak kalıyor. Rusya’nın bu büyüklükte yaptığı en kârlı işin Akkuyu Santralı için yapmış olduğu anlaşma olması mümkündür.

Yerimin sınırlarına uyarak burada bitiriyorum ama inşaat mühendisliği kariyerim boyunca bu ve buna benzer (garantili köprüler, hastaneler, tüneler) projelerin bu kadar fazla yabancı şirketlerin korunarak ve bu kadar az projelerin yapıldığı ülkenin korunarak yapıldığını görmedim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi