Akla davet!

Bu fotoğrafı eleştirenler aslında Erdoğan’ın uçak fotoğraflarını eleştirenler değil mi? O uçakta neden sadece “yandaş” gazeteciler var diye soranlar değil mi? Bu eleştiriyi yapanlar, yani İmamoğlu’ndan Nagehan Alçı’yı o otobüse almamasını isteyenler, onu esas eleştirdikleri Erdoğan gibi davranmaya zorladıklarının farkında değiller mi? Yoksa akıllarıyla değil de duygularıyla mı yapıyorlar bu eleştirileri? Yani diyelim ki İmamoğlu “akıllı olun” çağrısıyla bir tehditte değil de gerçekten bir davette bulundu. O zaman bu insanları akıllı olmaya davet etmekte haklı mı?

Ekrem İmamoğlu bazı insanları “akıllı olmaya” davet etti. Kimlerdi onlar? İmamoğlu’nun bayram gezisinde otobüsünün içinde Nagehan Alçı’nın olmasına tepki gösterenler. O tepki gösterenler ve Nagehan Alçı’yla ilgili düşüncelerimi yazının devamına saklayıp ilk önce Ekrem İmamoğlu’nun söyleminden bahsetmek istiyorum.

İMAMOĞLU’NUN ROL MODELİ KİM?

Ekrem İmamoğlu siyaset sahnesinde başrollerden birini aldığından beri kafamı kurcalayan bir şey var. Hali, tavrı, tutumu ve tabii ki bunları yansıtan söylemleri. Yakın çevrem bilir… İlk günden beri İmamoğlu’nun söylemlerinde bir sertlik, bir üslup problemi olduğunu dile getirmeye çalıştım. “Aklında ANAP fikirleri, göğsünde CHP rozetiyle yeni bir Recep Tayyip Erdoğan’a oy verdiğinizin farkındasınız değil mi?” diye soruyordum insanlara. Ama hemen hepsi de seçimi kazanmanın zafer sarhoşluğuyla bunu görmeyi reddetti. Evet ben de verdim o oyu ama bu durumun farkında olarak, kendi verdiğim oya bu şerhi koyarak.

Bu şerhi koymakta da ne kadar haklı olduğumu her gün kanıtladı İmamoğlu. Trabzon seyahati sonrası, kendisini o fotoğraf yüzünden eleştirenlere cevap verirken kullandığı dil ve takındığı tavır size de tanıdık gelmedi mi? Elini göğsüne vurarak “bu kardeşiniz…” diye söze başlıyor İmamoğlu… Hemen arkasından da “Vız gelir, tırıs gider. Hiç umurumda değil” diyor. Yetmiyor, bir de üzerine “…bu tarz girişimleri yapanları akıllı olamaya davet ediyorum” diyerek neredeyse o insanları tehdit ediyor. İmamoğlu’nun bu konuşmasını dinledikten sonra ister istemez ağzımdan şu cümle çıkıverdi: “Yahu bari kareli ceket giymeseydin.” Açıkçası ben de İmamoğlu’nu orijinal olmaya ve işinin ehli iletişim danışmanlarıyla çalışmaya davet ediyorum.

SİYASETÇİYE GÜVENİLİR Mİ?

Hiçbir siyasetçiye güvenmediğimi bu sayfada defalarca dile getirdim, nedenlerini de her seferinde açıkladım. Şahsen bir siyasetçinin, hangi partiden olursa olsun, söylemlerine inanmayı, o söylemlere değer vermeyi bırakalı uzun zaman oldu.

Ekrem İmamoğlu çıktı özür diledi. “Vız gelir, tırıs gider” sözünden dolayı özür dilediğini, ama diğer tüm söylediklerinin arkasında olduğunu vurgulayarak… Yani “akıllı olun” tehdidi için özür dilemedi. Tehdit diyorum, çünkü o tavırdan çıkan bu sözü ben öyle anladım. Ekrem İmamoğlu tabii ki bunun tehdit değil, sadece bir davet olduğunu söyleyecektir. Ama kendisine bu sözü söyleten, önündeki kâğıda bu sözleri yazan danışmanlarına sorsun. O söylemleri oluştururken unuttukları en temel iletişim kuralını belki sorunca hatırlarlar. “Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğinizdir etkili olan.” Yani Sokrates ve Platon’un görüşlerinin aksine siyasette geçerli olan sofist söylemdir ve logos değil, epostur insanları etkileyen ve o söylemden çıkardıkları anlam. Yani Ekrem Bey, söylediklerinizde olmasa da söyleyiş biçiminizde ciddi sorunlar var. Bugün sözlerinizden dolayı özür dilersiniz ama siyasi gücünüz artarsa özür dilemek size ağır gelir ve “söylediklerim yanlış anlaşıldı” yalanına doğru gider bu tavrınız. Nereden biliyorsun derseniz, bunun örneklerini çok gördük de oradan biliyoruz.

O FOTOĞRAFI ELEŞTİRENLER HAKLI MI?

Bir de olaya diğer taraftan bakalım. Trabzon’a giden o otobüste Nagehan Alçı’nın da olmasına tepki gösterenler eleştirilerinde haklı mı? Doğrudan cevap vereceğim, hayır. Bana sorarsanız hiç de haklı falan değiller. Evet İmamoğlu’nun tavrını ve retoriğini eleştirelim, Recep Tayyip Erdoğan benzeri hallerine tepki gösterelim ama Sezar’ın hakkını da Sezar’a verelim. Siyasetçinin uçağında, otobüsünde gazeteciler olur. Seyahatlerinde onlara eşlik ederler ve dönüşte izlenimlerini yazarlar. Nagehan Alçı da beğenin ya da beğenmeyin, yandaş, yalaka, iktidarın borazanı… Ne derseniz deyin, bir gazetecidir ve o otobüste olmaya hakkı vardır. Çünkü aslında İsmail Saymaz’ın da Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağında olma hakkı var. Retorik ve tavır açısından farkları olmasa da İmamoğlu burada bir farkı ortaya koydu aslında. Erdoğan gibi sadece kendisine yakın, ona çanak sorular soracak, yazılarıyla kendisinin propagandasını yapacak gazeteci müsveddelerini doldurmadı otobüsüne. Erdoğan için methiyeler düzmekten çekinmeyen, iktidarın kötü yaptığını iyi göstermeye çalışan, adaletsiz icraatlarını adaletliymiş gibi yazan, çoğu zaman mesleğinin onurunu ayaklar altına alarak iktidar propagandası yapan bir gazeteciyi aldı otobüsüne.

Bu fotoğrafı eleştirenler aslında Erdoğan’ın uçak fotoğraflarını eleştirenler değil mi? O uçakta neden sadece “yandaş” gazeteciler var diye soranlar değil mi? Bu eleştiriyi yapanlar, yani İmamoğlu’ndan Nagehan Alçı’yı o otobüse almamasını isteyenler, onu esas eleştirdikleri Erdoğan gibi davranmaya zorladıklarının farkında değiller mi? Yoksa akıllarıyla değil de duygularıyla mı yapıyorlar bu eleştirileri? Yani diyelim ki İmamoğlu “akıllı olun” çağrısıyla bir tehditte değil de gerçekten bir davette bulundu. O zaman bu insanları akıllı olmaya davet etmekte haklı mı?

ELEŞTİRİLERDE AKIL VAR MI?

Sanatındaki ustalığını kimsenin tartışamayacağı, uluslararası sanat camiasındaki yeriyle Türkiye’nin gururu olan, şahsen de büyük hayranı olduğum Fazıl Say mesela? Twitter’da şöyle yazmış: 10 yıl önce yaşadığım Hayyam retweet davasında, ceza almam için televizyonlarda yaygara koparan, algı yaratan ve ceza almamı da başaran gazeteci kadın, gönlümün en uzağında bile yeri yoktur. Ve onunla poz vermiş biri. O da o uzaklara gitti. Şimdi ne olacak? Sanatına olduğu kadar aklına da güvendiğim Fazıl Say’a sormak istiyorum. Fazıl Bey bir seçmen olarak siyasetçiyle neden bir gönül bağı kurmaya ihtiyaç duyuyorsunuz? Siyaset tamamen rasyonel bir alan değil mi? Bu bağı akıl yoluyla kurmanız gerekmez mi? Gönül bağı kurduğunuz insanlar sizi aldatabilir ve bunu önceden asla fark edemezsiniz. Oysa o bağı akıl yoluyla kurarsanız sizi kandırıyor mu, aldatıyor mu daha en baştan test edebilirsiniz. Hayyam retweet davanızda sonuna kadar arkanızdayım, bu davada ceza almanız için elinden geleni yapan gazeteciyi gönlünüzün en uzağına bile koymamakta da kesinlikle haklısınız. Ama Nagehan Alçı’ya karşı olan bu öfkenizde ne kadar haklı olursanız olun, o öfkenin aklınızı gölgelemesine izin vermeseydiniz keşke.

Bana sorarsanız Nagehan Alçı’nın savunulacak tek bir yanı bile yok. Neresinden tutsanız lime lime dökülen bir kişilik. Ama o otobüste olmaya hakkı var mı? Evet var. Tıpkı onun gibi meslek ahlakı olmadığını düşündüğüm Cem Küçük’ün de Hacı Yakışıklı’nın da İbrahim Karagül’ün de Abdülkadir Selvi’nin de o otobüste olmaya hakları var. Evet, Ekrem İmamoğlu bunu siyasi bir taktik olarak yapmış olabilir. Bu anlamda niyeti birleştirici olmak, ötekileştirmemek değil de farklı kesimlerden de oy devşirmek olabilir. Bu anlamda Kant’ın ödev ahlakına göre yaptığı ahlaklı bir hareket de olmayabilir. Ama demokratik bir hamledir. Ve evet, demokrasi maalesef böyle bir şeydir. Defalarca dile getirdiğim gibi siyasetçi popülist olmak zorunda. Bu nedenle de demokraside siyasetçiden ahlak beklemek en hafif tabiriyle saflıktır.

Yine çok beğendiğim başka bir sanatçı, Hayko Cepkin de o fotoğrafa tepki gösterenlerden. Twitter’da şöyle demiş: Kimse şu fotoğrafı görmek için o meydanları doldurmadı. Kimse sandık başında saatlerce uykusuz şu resmi görmek için beklemedi. Miting gazı ile şöyle biüstten bakış hali desek... Ne mitingler doldurup milletin önüne çıkamayanlar gördük. Kırılan kalpler alınan ahlar ile zor onarılır Hayko Bey’e de sormak isterim. Hangi fotoğrafı görmek için doldurduk o meydanları? Hangi resim uğruna saatlerce uykusuz sandık başında bekledik? Recep Tayyip Erdoğan gibi Ekrem İmamoğlu da birilerini “öte”lesin diye mi? Sevmediklerimizi, iftiracı, propagandacı, kendi çıkarları uğruna doğruları söylemekten kaçan biri bile olsa bizimle aynı görüşte olmayanları otobüsüne almasın diye mi? Siz de kırılan kalplerin zor onarılacağından, yani duygulardan bahsetmişsiniz. Yoksa Ekrem İmamoğlu sizi de akıl kullanmaya davet ekmekte haklı mı?

Sizin de Fazıl Say’ın da bu fotoğrafı eleştiren diğer pek çok insanın da çok akıllı olduğunu biliyorum elbette. Ama ne olur sizler de eleştirilerinizi duygularınızın değil, sahip olduğunuz o aklın yolundan giderek yapın. Çünkü biliyorum ki hiçbirimiz bir siyasetçiden akıl alacak kadar kaybetmedik henüz aklımızı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gönç Selen Arşivi