Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

AKP ve kentli çaresizliği

Türkiye 2.Dünya Savaşının ardından siyasal tercihini, merkezinde ABD’nin yer aldığı Batı’dan yana kullandı. Geçen yetmiş yılda tek başına iktidara gelen partilerin iktidar süreleri on yılı aşamadı. DP’nin 1950 seçimlerinin üzerinden on yıl geçtikten sonra, 1960 yılında bir askeri darbeyle devrilmesi. Ara dönem sayılacak 1961-1965 yıllarının bitiminde, Adalet Partisinin 1965-1971 yılları arasındaki tek başına iktidarı, sadece altı yıl sürebildi. 1971 darbesi sürecinde askerlerin perde arkasından yönettikleri hükumetlerin, siyasal ömürleri de uzun olmadı. 12 Mart sonrası 1980 darbesine kadar geçen (1973-1980) 7 yıllık dönemde, farklı partilerin biraraya gelerek kurdukları, ülkeyi cepheleşmeye sürükleyen koalisyonlar da uzun süre iktidarda kalamadılar. TBMM’ nin 1920 yılındaki açılışından 1938 yılına kadar süren 18 yıllık Atatürk Dönemi, ardından 1938-1950 arasındaki İnönü döneminin sürelerini geride bırakacak kadar uzun AKP İktidarı.
1980 darbesinden 3 yıl sonra Turgut Özal’ın önderliğindeki ANAP’ın iktidarı, zorlamalarla 8 yılı ancak bulabildi. 1997 de RP+DYP Koalisyonunun yıkılmasında etkin rol üstlenen, Asker+ İstanbul Sermayesinin bir bölümü ile işbirliği yapan, aralarında ANAP, DSP ve MHP’nin yer aldıkları siyasal partilerin yanlış politikaları, 2002 yılının sonlarında iktidarın 18 yıldır devam eden AKP’ye geçmesine yol açtı.
AKP önceki iktidar/ların yol açtığı ekonomik zorlukların üstesinden gelindiği algısını, sonradan teker teker tasfiye ettiği bazı medya patronlarının da yardımlarıyla, kamuoyunda yerleştirdi.
Şimdilerde o dönemde AKP’yi destekleyenlerin ardılları bu kez Biden ile AKP arasında köprü kurma çabasındalar.
Çizilen parlak tablolar, büyüklük gösterileri, Dünya Liderliği algısı; bir sarkaç gibi sürekli olarak ABD ve Rusya arasında gidip gelen dış politika çizgisi, her şeyden önemlisi yanlış yatırımlar ve kayırmacılıkla tüketilen ekonomik kaynaklar, sonunda pandemi sürecinde başarısızlığın geniş halk kitlelerince fark edilmesine neden oldu.
Suriye’de; Sünni Arap Sokağına dönük askeri çözüm girişimlerinden, büyük olasılıkla ABD-Rusya -İsrail üçlüsünün istekleri doğrultusunda vazgeçilmesi, AKP’nin iktidar ömrünü uzatmak adına son perdeyi oynamaya hazırlandığını gösteriyor.
AKP Yönetimi Millet İttifakını oluşturan partilerin HDP ile sürdürdükleri, bir anlamda siyasal utangaçlık sayılacak türden ilişkiyi kopartmak adına, girişimlerini sürdürüyor. Bir yanda HDP’yi terör destekçisi ve PKK’nın siyasal kolu olmakla suçlarlarken, Suriye’deki uzantısı YPG ile bu ülkenin geleceği konusunda işbirliğine hazırlanıyorlar. Öcalan’ın kardeşini devlet televizyonuna çıkarırlarken, onunla üst düzey görüşmeler yaptıklarına ilişkin sızdırılan haberlerle, Kürt seçmen üzerindeki etkilerini sürdürmeye çalışıyorlar.
HDP’li Belediye Başkanlarını görevden alarak, ayrılıkçılık ve terör suçlaması ile yargılatıyorlar. Amaçlarının terör ile mücadele değil, kendilerine oy vermeyen seçmeni etkilemek olduğu anlaşılıyor. Bu yüzden izin verdikleri sınırlarda kalacak muhafazakar Kürtlerin, partileşerek HDP’ye alternatif olmasının önünü açmaya çalışıyorlar.
Milliyetçiliği kimselere bırakmayan MHP’nin sessizliği ne kadar ilginç değil mi?
Ancak AKP+MHP İkilisinin siyasal tartışmalarla gündemi elde tutma çabaları, giderek yetersiz kalıyor. Salgının neden olduğu işsizlik, yoksulluk ve en önemlisi; giderek büyüyen “kentli çaresizliği”, dipten gelen bir siyasal sarsıntıya doğru evriliyor.
AKP içinde yoksullaşan kendi seçmen kitlesinin tepkilerinin, salt “uhrevi vaadler” ile yönetilemeyecek duruma geldiğini fark edenlerin sayıları yok denecek kadar az. Belki de bu yüzden etkisi kalmamış, yetkileri budanmış TBMM’de süren bütçe görüşmelerinde, muhalefetin eleştirilerine cevap veremiyorlar.
Verebildikleri tek şey; bitmez tükenmez bir hırsla hala ihale peşinde koşan, yandaş müteahhitlerine pazarlıksız ihaleler.
AKP İktidara gelirken önemli ölçüde dış destek aldı.
Uluslararası piyasalardaki parasal genişlemeden yararlandı. Dünya fiyatlarının çok üzerinde faizler ödeyerek bulduğu kaynakları, tüketimi pompalamak amacıyla kullanınca, oluşan yapay refah döneminin kendi eseri olduğu izlenimine kapıldı.
Bu sanal mutluluğun bedelini ödemek zorunda olduğunu fark edince, son çare olarak Dünyayı sarsan pandemiyi koruyucu kalkan gibi kullanmayı denedi.
Olmadı.
AKP’yi 18 yıl önce kentlerin varoşlarında yaşayanların, o zamanlar içinde bulundukları ekonomik güçlükler şimdi çok daha ağırlaştı.
AKP’nin karşısındaki en güçlü muhalefet, artık CHP ağırlıklı Millet İttifakı değil, “kentli çaresizliğidir.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi