Altılı Masa sorumsuz davranırsa kendi adayımızı çıkarırız

Son Güncellenme Tarihi: Eylül 10, 2022 / 06:04

2023 seçimleri çerçevesinde HDP’nin sol ve sosyalist partiler, Kürt kökenli seçmeninin desteğini almak için oluşturduğu Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir üyesi de Türkiye İşçi Partisi. Seçim çalışmaları nedeniyle sahaya inen TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile konuşuk. Baş, ilk turda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ağır bir yenilgi yaşatmanın mümkün olduğunu savunuyor. Baş, aday belirleme ve masada duran seçenekler ile Türkiye’nin öncelikli sorunlarını Gazete Pencere’ye değerlendirdi.

Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durumu değerlendirir misiniz?

Görünen şu, memleketin üzerine çökmüş her yeri abluka altına alan, tahakkümünü ve zulmünü sürekli artıran bir karanlık var. Türkiye’nin en büyük problemi de bu karanlığın ana kaynağı olan Saray’da ve Tayyip Erdoğan’da somutlanan siyasal düzen söz konusu.

“YAŞADIĞIMIZ TÜM SORUNLAR DÖNÜP DOLAIP SARAY’A BAĞLANIYOR”

Türkiye’nin öncelikli sorunu sizce nedir? Nasıl çözülür?

Yaşadığımız derin yoksulluk, barınma krizi, paramparça edilmiş eğitim sistemi, korkunç eşitsizlik, haksız bölüşüm, yaşadığımız tüm bu geleceksizlik, güvencesizlik, hepsi 2022 Türkiye’sinde dönüp dolaşıp Saray’a bağlanıyor. Erdoğan’dan, onun suç şebekesine dönüşmüş partisinden ve getirdikleri ucube sistemden kurtulmak birinci önceliğimiz olmalı. Hiçbir şey bugün Saray Rejiminden kurtulmaktan daha acil değil. Türkiye’nin hiçbir ama hiçbir sorunu Saray Rejimi yıkılmadan gerçek bir çözüme kavuşturulamaz.

ESAS GÖREV: KURTULUŞ VE KURULUŞ

TİP bu süreçte esas görevlerimizi iki kelime ile özetliyor: Kurtuluş ve kuruluş. Öncelikle ülkenin üzerine çökmüş bu karanlığı, bu tahakkümü ortadan kaldırmak, Saray rejiminden derhal kurtulmak, daha sonra da tek tek bahsettiğim alanlara emeği, eşitliği, özgürlüğü, aklı, insanı, çevreyi ve toplumu önceleyerek yeniden kurmak…  

YAĞMA VE TALAN İKTİDARI

Önümüzdeki seçimler kurtuluş için çok önemli bir adım, 20 yıllık siyasal İslam tahakkümünden, yağma ve talan iktidarından kurtulmamız için ilk adım. Yerine koyacağımız, yeniden kuracağımız Türkiye içinse çok daha dikkatli olmamız, AKP’lileri iktidara taşımayacak, ülkeyi yüz sene sonra yine Siyasal İslam belasına bulaştırmayacak bir inşa gerçekleştirmemiz gerekiyor.

“HUKUK ÖNÜNDE HESAPLAŞACAĞIZ”

-Bunun yolu nedir?

Bunun iki yolu var. İlk yolu, emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, Alevilerin, LGBTİ+’ların, yani bu memleketin onurlu, güzel insanlarının siyasete dahil olması, örgütlenmesi, kurtuluşu, çareyi kendinde araması, mücadele etmesi. Eğer biz siyaseti bir avuç para babasına, bir avuç uyduruk kurtarıcıya bırakırsak, televizyon karşısında izlemeye devam edersek, yarattıkları ülke bu oluyor. Bir diğer nokta da Saray rejimi ve işlediği tüm suçlarla adil ve tarafsız bir hukuk önünde, gerçek bir hesaplaşma yapmaktan geçiyor. Suçlulardan, sorumlulardan hesap sormalıyız ki bu halk bir daha benzeri süreçleri asla yaşamasın.

– Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ilk sloganı “Dayanışma, mücadele ve umutla bir arada”. Peki, İttifak olarak önceliğinizi hangi konu oluşturuyor?

Önceliğimiz siyasette yok sayılan milyonlarca insanın önümüzdeki yoğun ve tarihsel mücadele sürecinde etkin bir güç olarak yer alabilecekleri bir siyasal zeminin yaratılması. Bize göre, ülkemizde AKP’den kurtulma konusunda son derece kararlı, geride kalan yıllarda gerektiğinde canını ortaya koyarak mücadele etmiş milyonlarca yurttaşımız var.

Fakat siyasetin iki kutba sıkıştırıldığı bir tabloda, asla AKP ile yan yana gelmeyecek, hatta iddia ediyorum, Cumhur İttifakı’nın karşısındaki alternatif olarak görülen Altılı Masa’ya göre çok daha net bir biçimde bu iktidara karşı mücadele eden milyonlarca yurttaşımız, mevcut siyasal düzen nedeniyle kendilerine bu mücadeleye aktif biçimde katılabilecek bir zemin bulmakta zorlanıyor. Örneğin yıllardır en kararlı muhalefet gücü olarak gördüğümüz kadın hareketi, ‘merkez siyasette’ hak ettiği yeri bulamıyor, gençler için aynı şeyi söyleyebiliriz. İşçiler zaten sadece ‘seçmen’e indirgenmiş ve yok sayılıyor.

-AKP iktidarı döneminde Kürt ve Alevi açılımları yapılmıştı. Bu iki konu hakkında nasıl bir çalışmanız olacak, siz neler öneriyorsunuz?

Kürtler ve daha özelde HDP, iktidarın en çok saldırısına uğradığı açık olmasına rağmen, muhalefet tarafından da herhangi biçimde talepleri görülmek istenmeyen etkin bir politik güç. Alevi yurttaşlarımız, laikliğin bu kadar ayaklar altına alındığı bir ülkede Alevi yurttaşlarımızın yok sayılması kabul edilemez. Yok sayılmak istenen geniş halk kesimlerinin etkin bir güç olarak siyasete müdahale etmesi, düzen güçlerinin sıradan insanlar diye küçümsedikleri gerçek insanların bir politik odak olarak AKP karşıtı mücadelede etkin bir rol almasını ve “geleceğin Türkiyesi”nin inşasında söz sahibi olmasını amaçlıyoruz.

İLK TURDA ERDOĞAN’A AĞIR YENİLGİ MÜMKÜN

Seçime yakın Altılı Masa ile ortak bir aday çıkarılmasını ya da seçimin ikinci tura kalması durumunda onların adayını destekler misiniz?

Zamanı geldiğinde konu Emek ve Özgürlük İttifakı’nda ayrıntılı olarak değerlendirilir, şimdilik izin verirseniz sadece TİP adına görüşlerimizi paylaşayım.
Biz kuruluş nedenimizi Türkiye’nin AKP/Saray iktidarından kurtuluşuna halkın damga vurması gerekliliğinden yola çıkıyoruz. Dolayısıyla AKP’nin yenilmesi, bu Saray iktidarının kaybetmesi için elimizden geleni yapacağımızı söyleyerek başlayabilirim. Bunun için ikinci turda oy verilebilecek bir adaya ilk turda da oy verip ülkemizin önünü açabileceğimizi söylemiştik, geride kalan iki cumhurbaşkanlığı seçiminden çıkardığımız derslerle, ilk turda Tayyip Erdoğan’a ağır bir yenilgi yaşatmanın mümkün olduğunu görüyoruz ve bunu istiyoruz.
Ancak örneğin Altılı Masa, iktidara karşı tepkinin halkı kendilerine mecbur kıldığını düşünüp, Ekmeleddin İhsanoğlu örneğindeki gibi bir sorumsuzluk içine girer, kendisinden başka kimsenin ne dediğine bakmazsa, kararı halkın vermesi gerektiğini söyleyerek aday çıkartmak da elbette bir seçenek olarak önümüzde duruyor.  Fakat burada şunu söyleyeyim, mesele bizim beğeneceğimiz bir aday olup olmaması değil. Halkın, 20 yıldır bu iktidara karşı mücadele eden geniş kesimlerin bu sistemi ortadan kaldıracağına ve elbette bunun için seçimi kazanacağına inanacağı bir aday olması gerekir. Diyaloğa açık, temel meselelerde net tutum alan bir adayla açık ara seçim kazanılır diyoruz ve tercihimiz bu. Ancak bunlar gözetilmediği durumda elbette aday çıkarırız ve adayımız ikinci tura kalacak aday olur. Özetle, halkın bizim gördüğümüz duyarlılıklarını, taleplerini görmeyen bir tercih yapılırsa ikinci turda yine de o kişiyi desteklemek için sembolik bir aday çıkarmak değil ikinci tura kalacak adayı çıkarmak gerektiğini düşünüyoruz.

Yeni bir ittifak kurulmasındaki amaç şüphesiz Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı kitlesinin dışında kalanlara ve kararsızlara hitap etmek. Halk size ve dâhil olduğunuz ittifaka neden oy vermeli?

Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, siyasete katılım kanalları o derece baskı altına alındı ki, seçimlerde kullandığımız oy son derece önemli hale geldi. Mümkün olan en etkili biçimde kullanmak gerekiyor. Bizim iddiamız birincisi iktidara en etkili, en sert tokat atmak istiyorsalar oylarını TİP’e, Emek ve Özgürlük İttifakı’na vermeliler.

Başkanlık sisteminin değişmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?

Bu ucube sistemin değişmesi gerektiği konusunda geniş bir mutabakat oluşmuş durumda. Bu aynı gün gerçekleşecek milletvekiliği seçimlerini daha önemli hale getiriyor. İyi ihtimal üzerinden düşünelim. Mesela diyelim ki, Tayyip Erdoğan dönemi bitti, o tabloda oluşacak Meclis esas olarak 20 yıllık yıkım politikalarıyla hesaplaşmayı ve yeni bir dönemin temellerini atmayı öncelikli görev olarak önüne koymalı. Bizim gördüğümüz AKP sonrasına dair sürece ilişkin olarak bugünkü muhalefet saflarında epey farklı görüşler var ve eğer Emek ve Özgürlük İttifakı etkili, güçlü bir odak olarak TBMM’de temsil edilemezse, pek çok temel konuda AKP’nin bugünkü politikalarıyla köklü bir hesaplaşma gerçekleşemez. AKP sonrası dönemde yine sağın, sağcıların tek söz söyleyici olacağı ve deyim yerindeyse AKP döneminin sadece pansuman tedavilerinin yapılacağı politikalarla ülkemizin geleceğini kurmak mümkün olmaz.

SORUN BARIŞ İLE ÇÖZÜMLENECEK

Suriyeli göçmenlerin geri gönderilmesi konusu ve Türkiye’nin Suriye ile tekrar temas kurma girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Esad ile görüşülmeli mi?

AKP, sorumlularından ve taraflarından biri olduğu Suriye savaşının başlangıcından bu yana izlediği politikalarla bugünkü kriz halini yarattı. Ne yaptılar? Milyonlarca insanı yerinden eden savaşın taraflarından biri oldular. Türkiye’ye sığınan milyonlarca insana, Esad sonrası Suriye’de söz sahibi olacakları geçici unsurlar, misafirler olarak gördüler. Onlara ilişkin hiçbir uzun erimli perspektif geliştirmediler. Esad’ın gitmeyeceği anlaşıldığında da Suriyeliler bu sefer Avrupa’ya karşı siyasi ve ekonomik kazanımlar elde etmek için araçsallaştırıldı. Ne Türkiye vatandaşlarının ne sığınmacıların hakkını, hukukunu, refahını gözettiler. Kendileri bu kriz üzerinden Avrupa’dan siyasi ve ekonomik rüşvetler alırken, Türkiye’deki patronlara da katmerli emek sömürüsüne tabi bir artık-nüfus olarak milyonlarca güvencesiz ve ucuz göçmen işgücünü armağan ettiler. Bu süre zarfında imzaladıkları utanç verici 2016 Geri Kabul Anlaşması’yla da Türkiye’yi küresel bir göçmen idare merkezi haline getirdiler. Bugün saray rejimi, iktidarını yeniden üretmekte eskisi kadar mahir değil. Yavaş yavaş o kaçınılmaz sona, çöküşe doğru geliyoruz. Bu yüzden kime sarılacaklarını, ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Ancak dikkatli olmalıyız. Bugün Türkiye’de esas meselelerin üstünü örten, gerçek suçluların, gerçek sorumluların suçlarını gizleyen bir mülteci düşmanlığı planlı ve sistematik biçimde ürettiriliyor. Erdoğan Suriyeli göçmenler için çıkıp “Göndereceğiz” diyor, sonraki hafta “Nereye gönderiyoruz, biz ensar, onlar muhacir” diyor. Burada bir tehlike görüyoruz. Saray rejimi, yükselttiği aşırı sağ bu dalgayla “Suriyelileri geri göndereceğiz” propagandasıyla buradan yeni bir iktidar projesi yaratmanın imkânını kolluyor. Ancak biz biliyoruz ki göçleri yaratan sebepleri ortadan kaldırmadan zorunlu göç ortadan kaldırılamaz. Erdoğan bir milyon kişiyi bugün gönderir ama bu savaş politikaları devam ederse iki milyon kişi yarın gelir. Bu yüzden yurttaşlarımız göçmenlerle ilgili yaratılan tartışmalara, meselelere hep şüpheyle yaklaşmalı, çok dikkatli olmalı. Saray Rejimi ile hesaplaşmayı öteleyen, saray rejiminin ekmeğine yağ süren, onun sorumluluğunu, suçlarını gizleyen ırkçı kurtarıcılara prim vermemeli.

– Emek ve Özgürlük İttifakı ve tabii ki TİP olarak sizce dış politika ve diğer ülkelerle komşuluk ilişkileri nasıl olmalıdır?

Partimizin, merkezinde anti-emperyalizm ve enternasyonalizmin durduğu dış politika yaklaşımı, eşitlik, barış savunuculuğu ve halkların kardeşliği ilkeleriyle açıklanabilir. Ortadoğu’nun emperyalist ajandalarla istikrarsızlaştırılmasına, bir savaş ve yoksulluk coğrafyasına dönüştürülmesine hizmet eden saray rejimiyle hesaplaşacağımız bir diğer kurucu alan dış politikadır. Türkiye’nin emperyalist ajandalarla uyumlu yayılmacı bir egemen aktör olma hedefinin, neo-Osmanlı hayallerinin yarattığı yıkımla, savaş politikalarıyla hesaplaşmayı önümüze koyuyoruz. Suriye’ye ilişkin yaklaşımımız burada önemli ve açıklayıcı bir yerde duruyor. Biz halkların bir arada barış içerisinde yaşamasına, küresel ve bölgesel güçlerin bu ülke üzerindeki vesayetinin sonlandırılmasına ve ülkenin yeniden inşasının bir an önce başlamasına katkıda bulunacak bir dış politika yaklaşımı benimsiyoruz. Bu yaklaşımın, yani barışın, aynı zamanda Türkiye’nin ve bölgenin en önemli meselelerinden biri olarak göçmenlerin krizini çözmenin en doğru ve gerçekçi yolu olacağını inanıyoruz.

SUÇA KARIŞMAYANLAR GÖREVE İADE EDİYECEK

Altılı Masa üyelerinden bazılarının KHK konusundaki açıklamaları da tartışmalara neden oluyor. KHK konusuna bakış açınız nedir?

Saraydan verilen kararlarla, araştırılmadan, soruşturulmadan, mahkeme süreçleri yürütülmeden, ihbarla, siyasi çekişmelerle ve cadı avlarıyla insanların bir imzayla işlerinden edilmesi bizim için kesinlikle kabul edilebilir değil. Sayısız akademisyen, görüşlerini dillendirdiler, AKP’nin atadığı bürokratlara karşı durdular, sendikal çalışmalara dahil oldular hatta kendi araştırmalarını bağımsızca yürütmek istediler diye işlerinden oldular. Herhangi bir suça karışmayı bırakın, Türkiye’ye bilimsel bir vizyon katmak, ülkeyi bir adım öteye götürmekten başka hiçbir derdi olmayan bu insanların işlerine geri dönmesi, haklarının tazmin edilmesi ve kendilerinden resmi bir şekilde özür dilenmesi gerekiyor. Bir de haksız yere işinden atılan, sivil ölüme mahkum edilen, toplumdan dışlanan bu insanlara bu zorlukları reva görenlerin, bu kararlara imza atanların da mutlaka kamu önünde, hukuki bir düzlemde hesap vermesi şart. Sayısız haber görüyoruz, duyuyoruz, şahit oluyoruz: solcu olarak bildiği bir çalışanı, akademisyeni, memuru, AKP’li müdür listeye koyuyor ve KHK ile işinden oluyor. Gücünü AKP’den alan ve sarayın memuru olarak çalışıp insanların hayatını mahvedenlerle de hesaplaşmamız şart. TİP’e göre elbette hiçbir suça, karanlık ortaklığa, tezgâha karışmamış bir insanın saray imzalarıyla görevden uzaklaştırılması kabul edilemez. AKP ile yıllar yılı iş tutmamış, arka yollardan dolanmamış, siyasi bağlantılarıyla, kayırmalarla yükselmemiş ve bu suç iktidarından nemalanmamış, yani vardığı noktaya yıllarca emek sarf edip çalışıp ter dökerek ulaşmış her KHK’lı amasız, fakatsız görevine geri dönmelidir.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bütün kritik başlıklar için, gençlerin ve kadınların özgürlüğü için, bağımsızlık, laiklik, ülkemizde ve bölgede barış temelli politikalar için Emek ve Özgürlük İttifakı’nın güçlü olması çok önemli. Emek ve Özgürlük İttifakı halkın örgütlü gücünün bir yansıması olarak, toplumsal muhalefetin Parlamentodaki uzantısı olarak yurttaşlarımızın ikirciksiz güvenebileceği tek ittifaktır.

Seher Önalan

09.09.1971 doğumluyum. 1988 yılında başladığım gazetecilik mesleğinde, çeşitli kurum ve kuruluşlarda muhabir ve editör olarak görev yaptım.
Uzun yıllar foto muhabirliği de yapmış olmamdan dolayı, haber fotoğrafı seçme konusunda da bilgiliyim.
Kısa süreli çalıştığım kurumların tamamı, yayın hayatı sona eren medya kurumlarıdır.
Sarı basın kartı sahibiyim.
İran Konsolosluğu Kültür Ateşeliği’ne bağlı dil okulunda, Farsça dil eğitimi aldım. D2 (8 kur) yani ileri seviye Farsça bilgisine sahibim. Farsçadan Türkçeye Haber çevirisi yapabiliyorum. 2017 Ağustos-Eylül aylarında, İran Kültür Ateşeliği ve İran Bunyadi Sa’di Kurumu’nun dil sınavını kazanarak burslu öğrenci statüsüyle Tahran’da dil okuluna katıldım. İran Diplomasi Birliği’ne İran ve Ortadoğu hakkında pek çok analiz (makale) yazdım.
Zaman zaman Afganlı mültecilere yönelik uyum programı çerçevesinde düzenlenen görüşmelerde Farsça tercüman olarak çalışıyorum.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top