AMERİKAN TAŞRASINDA YAMYAM SOSLU BİR AŞK VE YOL ÖYKÜSÜ

Yönetmenliğini Luca Guadagnino’nun yaptığı “Kemikler ve Her Şey” (Bones and All), korku sinemasının içselleştirdiği yamyam türünün son halkası olarak vizyona girdi ve sinemalardaki yerini aldı. Amerikan ana akım sinemasının önde giden yapımcılarından MGM (Metro Goldwyn Mayer) imzalı bu yamyam öyküsü, aslında ana akım sinemadan çok, bağımsız sinema kategorisine daha uygun özellikler içeriyor.

AMERİKAN SİNEMASININ POPÜLER TÜRÜ: YAMYAM FİLMLERİ !

Korku sinemasıyla içkin bir tür gibi görünen yamyam filmleri, Batı ve özellikle Amerikan sinemasının zaman zaman pişirip önümüze koyduğu öykülerle sinemalara servis edilir.  İzlediğinizin bir film olduğunu bilmenize karşın, kimisi iç kaldırıcı ve mide bulandırıcı olabilir. Diğer yandan bu nitelemenin dışında kalan ve sinemayı değiştiren yönetmen Jean- Luc Godard’ın “Hafta Sonu” (Weekend-1967) filminde kullandığı yamyamlık metaforu, etkili bir Fransız burjuvazi eleştirisi olduğu kadar, aynı zamanda 68 kuşağının yaklaşan tepkilerinin de habercisiydi.

Ülkemiz sinemasında yamyamlığa gönderme içeren filmler, bir elin parmakları kadar bile olmayıp, bunlar da naif olarak nitelenebilir. Batının kanlı emperyalizm deneyimi, yamyam öykülerinin döl yatağını da hazırlamış olmalıdır.

Yönetmenliğini Luca Guadagnino’nun yaptığı “Kemikler ve Her Şey” (Bones and All), korku sinemasının içselleştirdiği yamyam türünün son halkası olarak vizyona girdi ve sinemalardaki yerini aldı. Amerikan ana akım sinemasının önde giden yapımcılarından MGM (Metro Goldwin Mayers) imzalı bu yamyam öyküsü, aslında ana akım sinemadan çok, bağımsız sinema kategorisine daha uygun özellikler içeriyor.

 ROMAN UYARLAMASI

Amerikalı Camille DeAngelis’in aynı isimli romanından uyarlanan “Kemikler ve Her Şey”, bir kasap dükkanı hissiyatının dayanılması zor atmosferiyle ve aynı zamanda uzun süresiyle de sabrı zorlayan bir yapım. Şüphesiz bir film, sadece yalın bir öyküyü anlatan bir film değildir. Sinema bir sanat olarak diğer büyük ve derinlikli sanatlar gibi yaşamı ve onun içinde barındırdığı her türlü ilişkiyi, olguyu ve kimi zaman sapmalar da dahil olmak üzere, insana dair her şeyi malzemesi haline getirir; tıpkı dramatik anlatım tarzı itibarıyla yakınlık taşıdığı edebiyat sanatının roman ve öykü türleri gibi…

Amerikalı romancı ve gezi yazarı olan Camille DeAngelis,  yamyamlarla ilgili romanı “Bones &All” ile, 2016 yılında “Alex Ödülü” kazandı.  DeAngelis’in hikayesi, feminizm, yalnızlık ve kendinden nefret etme konularına odaklandığı kadar; her geçen gün sayıları artan vejetaryenlerle dayanışma içinde hareket eden bir yaklaşım da içeriyor ve et yemenin ahlaki sorununa da yoğunlaşıyor. Romanın konusunun sinema açısından sunduğu zengin çağrışımlar nedeniyle, 2022'de film uyarlaması aynı isimle yapıldı. (1)

Maren (Taylor Russell) babası (André Holland) ile birlikte yaşayan bir genç kızdır. Annesi hakkında babası ona hiçbir şey anlatmaz. Genç kız sosyal yaşama uyumlu davranmaya çalışsa da, doğuştan insan etiyle beslenen “yamyam” olarak doğmuş ve ilk beslenme kaynağı, kurbanı, o daha çok küçük yaşlardayken bakıcısı olmuştur. Maren, normal bir insan gibi davranmaya çalışsa da, zaman zaman önüne geçemediği ve özellikle ailesi olmayan, kötücül karakterli insanları içeren cinayetler işleyip, insan etiyle beslenmekte ve bu yüzden yakalanmamak için babasıyla sürekli yer değiştirmektedir.

Duruma daha fazla tahammül edemeyen baba, Maren’a ses kaydı içeren bir kaset ve mektup bırakarak onu terk eder. Annesini bulmak için Maren, tek başına Amerikan taşrasında İndiana’ya kadar uzanan yolculukları sırasında, insan etiyle beslenenin sadece kendisi olmadığını keşfeder. Yollarının kesiştiği ve insan etiyle beslenen kendinden yaşlı Sully (Mark Rylance) ve aşık olduğu Lee (Timothée Chalamet), Maren’in yaşamında dramatik izler bırakacaktır.

      Fotoğraf: IMDb

YAMYAMLIK OLGUSU VE SİNEMA

Yamyamlık olgusu çoğu zaman mitolojik bağlamda ilkel kabilelere yönelik bir göndermedir. Diğer yandan insanın uygarlaşma sürecinde, sözde gelişmiş olanlarının, daha az gelişmiş olanların kanı üzerinden “uygarlaştığı” da nesnel bir gerçekliktir. Roman yazarı DeAngelis’in, yukarıda özetlediğimiz “Kemikler ve Her Şey” isimli romanından aynı isimle uyarlanan film de, DeAngelis’in romanının içerdiği satır aralarına yoğunlaşmış.

Gerek roman yazarı Amerikalı DeAngelis gerekse de film uyarlamasının yönetmeni, Sicilya, Palermo doğumlu İtalyan Guadignino, Amerikan taşrasının dayanılmaz ağırlığına yoğunlaşıp, öteki Amerikanın bilinçaltını yansıtan ırkçılık, ötekileştirme, bağnazlık ve vandallık gibi olgulara sayfalarını ve beyazperdeyi açarak, yarattıkları kan gölünde seyirciyi boğulmaya davet ederken; insanın kanını donduran  ve satır aralarında eleştirel okumalara açık kurmaca öyküler yaratmışlar.

AMERİKANIN ÖTEKİ YÜZÜ

Guadignino’nun filmi eşliğinde pek çok insanın hayallerini süsleyen Amerikanın öteki yüzünün fotoğrafı günışığına çıkarken; özellikle tutunamayanlar, siyahiler, evsizler, kadınlar bu fotoğrafın baş köşesine yerleşen ötekiler olarak öne çıkıyor. Bu patalojik eğretilemenin etkisini güçlendirmekte Görüntü Yönetmeni Arseni Khachaturan’ın görüntüleri ve filmin müziklerine imza atan Trent Reznor ve Atticus Ross’un önemli paylarının olduğunu vurgulamak lazım.

Diğer yandan filmin öncelikli etki gücünün Maren karakterini canlandıran ve özellikle genç kuşak arasında önemli bir hayran kitlesi bulunan Taylor Russell olduğunu ekleyelim. Karakterini bir elbise gibi üzerine giyen genç kadın oyuncu, aynı zamanda insanın doğasında barındırdığı psişik sapmalara da, soğuk kanlı vücut diliyle başarı karşılıklar oluşturuyor. Ayrıca yönetmen Guadignino’nun, 79. Venedik Uluslararası Film Festivalinde (2022),  En İyi Yönetmen “Gümüş Ayı” ödülünü; genç oyuncu Taylor Russell’ın ise Marcello Mastrionni Ödülü  “En İyi Genç Aktris”i aldığını da ekleyelim.

KAYNAKLAR

(1)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi