AMERİKA’NIN ÖTEKİ YÜZÜ VE KADINA YÖNELİK ŞİDDET: MAID

Küresel dijital platformların büyük oyuncularından Netflix’in mini dizilerinden Maid (Hizmetçi), ülkemizin de kanayan yaralarından en büyüğü olan kadına yönelik şiddet bağlamında toplumsal duyarlığı artırmak açısından ilgi çekici dizilerden birisi...

Yaşadığımız çağa denk gelen ve modern dönemlerin en büyük karabasanlarından birisi olan Covid-19 pandemisi, etkisini yitirmeden can almaya devam ediyor. Özellikle hiç aşı olmayanlarla, aşı olsa da yaşı ileri olanları kolaylıkla pençesine düşürerek yaşamdan koparıyor... Bu cehennemi andıran süreçte, sinema salonları da uzun süre kapalı kaldı. Yakın zamanda pandemi tedbirleriyle seyirciler yeniden sinema salonlarıyla buluştu. Diğer yandan gene bu dönemin önemli olgularından birisi ise dijital platformların öneminin artması ve temaşa kültürü açısından başat medium haline gelmeleri oldu.

Küresel dijital platformların büyük oyuncularından Netflix’in mini dizilerinden Maid (Hizmetçi), ülkemizin de kanayan yaralarının başında gelen kadına yönelik şiddet bağlamında toplumsal duyarlığı artırmak açısından ilgi çekici dizilerden birisi...

ÜLKEMİZİN DE BÜYÜK  SORUNU KADINA ŞİDDET !

Ülkemizde önü alınamayan kadına yönelik fiziksel şiddet her gün pek çok kadının canına malolmakta... Kadına karşı şiddet olgusu dünyada ve özellikle ülkemizde, uzun yıllar özel yaşam ve aile mahremiyeti içerisinde algılanmış ve bu nedenle de gerek uluslararası gerekse ulusal düzeyde, kadının insan hakları gündemine geç girmiştir. Ulusal ve uluslararası düzeyde 1980’li yıllarda görünüm kazanan bu olgu ancak 1990’lı yıllardan sonra toplumsal bir sorun ve insan hakkı meselesi olarak görülmeye ve gündeme gelmeye başlamıştır... Bu şiddet ne yazık ki sadece kadınla sınırlı kalmamakta, diğer aile bireylerine de doğrudan veya dolayısıyla yansımakta, aile içerisinde yaşayan diğer bireyler ve özellikle de çocuklar bu şiddetten büyük zararlar görmektedirler. Yapılan araştırmalar neticesinde Türkiye’de her iki çocuktan birinin şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR !

Yakın geçmişte baş imzacılarından (11 Mayıs 2011) birisi olduğumuz ve imzalandığı İstanbul’dan adını alan “İstanbul Sözleşmesi”nden (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) çıkılmış olması, genlerindeki feodal ilkellikten henüz tam anlamıyla kurtulamamış toplumumuzun ilkel erkeklerinin, sözde sevdikleri kadınlara, eşlerine ve direk ya da dolaylı olarak çocuklarına fiziksel şiddet uygulamak ve onların yaşamına kast etmeleri açısından da  cesaretlendirici bir etki sağladı.

“Hizmetçi”, kadına ve dolaylı olarak çocuğuna uygulanan duygusal şiddet üzerine yoğunlaşan on bölümlük bir mini dizi. Sean (Nick Robinson) ve Alex (Margeret Qualley) sevgili olarak prefabrik derme çatma bir evde yaşamaktadırlar. Maddy (Rylea Nevaeh) isimli üç yaşında bir kızları vardır. Çocukluğunda bağımlı annesiyle şiddete uğramış Sean alkoliktir ve öfke problemi vardır. Bu öfke sıklıklıkla partneri Alex’e yönelik duygusal şiddete dönüşür. Genç kadın çocuğu ve kendisi için bir çıkış yolu aramaya başlar ve geçimini temin etmek için Sean’u terkederek hizmetçiliğe başlar.

AMERİKANIN ÖTEKİ YÜZÜ !

“Hizmetçi”, salt kadına yönelik şiddet açısından değil aynı zamanda dünyanın “en güçlü ülkesi” Amerika’nın öteki, yaldızlı olmayan yüzünün yansıtılması açısından da önemli bir dizi. Bu bağlamda Amerika’da üniversite bitirmeyen ve “ne iş olsa yaparım” tarzındaki insanlar açısından yaşamın ne kadar zor ve adaletsiz, yaygın fakirlik ve evsizlik gibi sorunların bu insanlar açısından daha yıkıcı olduğu; özellikle mesleksiz, çocuklu ve yalnız yaşamak zorunda kalan bir kadın iseniz şartların daha da ağırlaştını başarıyla yansıtan bir dizi “Hizmetçi”...

ABD, "kadınların cinsel saldırı konusunda en fazla risk altında olduğu ülkeler" listesinde ilk 10 ülke arasında bulunuyor. ABD'de kadınlara yönelik şiddet olaylarıyla mücadele eden Ulusal Aile İçi Şiddet Hattı kayıtlarına göre, ülke genelinde dakikada ortalama 24 kadın, eski eşi veya sevgilisi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılırken, bu sayının yılda yaklaşık 12 milyon kadına tekabül etmesi dikkati çekiyor.

ABD’ de doların küresel gücüne karşın, asgari para kazanan insanların yaşama tutunması neredeyse olanaksız. Zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak açısından bu durumdaki insanların durumu oldukça zor. Şüphesiz bu durumun altında yatan olgu, gerek Amerika’da gerekse de bizim gibi ülkelerde kapitalizmden kaynaklanıyor. Doğanın kurallarına yakın olduğu (güçlü olanın ayakta kaldığı) yalanıyla insanın insanı sömürmesi üzerine kurulan bu sistemde, aslında özgürlük de bir yanılsama... Çünkü paranız olmadığında özgürlük de ütopik bir sözcükten ileri gidemiyor.

ON BÖLÜMLÜK MİNİ DİZİ

“Hizmetçi”, her bölümü atmış dakikadan oluşan on bölümlük bir mini dizi. Bölümlerin her birinin ortalama bir saat olması, sabırlı olmayan bir seyircinin diziyi tamamlaması açısından zorluk yaratabilir. Diğer yandan ele aldığı olguyu sloganlara çevirmeden, yaşamın içindeki sıradan insanların öyküleri üzerinden kurgulaması ise başarılı...

Zaman zaman melodram sınırlarında gezinen ve Warner Bros. Televizyon Yapımcılık’ın gerçekleştirdiği bu Netflix dizisinde, bölümlerin uzaması ve diziye önemli katkıda bulunmayan yan karakterler ve olayların eklenmesi; ana karakter Alex’in mağduriyetini güçlendirmek için elini nereye atsa kurutması “Hizmetçi” dizisinin zayıf yanlarını oluşturuyor. Diğer yandan genel anlamda sanatçıların toplumda yarı deli ve abuk sabuk davranışlar sergileyen insanlar olduğu yönündeki önyargılı yansıtmalar ise dizinin zayıflığına tüy dikiyor...

“Hizmetçi”nin öne çıkan artılarının başında ise oyunculuk performanslarının geldiğini belirtmek abartı sayılmamalı. Amerikan bağımsız sinemasının ustalarından Steven Soderbergh’in, 1989 yapımı “Sex, Lies and Videotape” (1989) filmiyle iyi bir çıkış yakalayan ve Alex’in annesi Paula rolünde deli dolu bir sanatçıyı canlandıran Andie McDowell, bizde de gösterildiği yılarda seyirciyi ekrana çeken “Revolution” (2012-2014) dizisinin ana karakterlerinden ve Alex’in babası Hank rolünde Billy Burke oyunculuk performanslarıyla seyircinin hafızasını tazeliyorlar. Şüphesiz oyunculuk bağlamında Alex rolünde Margeret Qualley ve özellikle de küçük Maddy rolünde Rylea Nevaeh’in içgüdesel olarak oyunculuğa yatkın performanslarının altını çizelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi