Anlattığım hikayelerin anneanne tadında güzel finalleri var

Son Güncellenme Tarihi: Temmuz 2, 2022 / 00:33

Miniklerin dünyasına yazdığı üç çocuk kitabıyla adım atan oyuncu Özge Özberk, anlattığı hikayelerle onlara renkli bir dünya sunarken katı didaktiklikten uzak mesajlarıyla da çocuklara erken yaşta farkındalık kazandırmanın kapısını aralıyor. 

Özge Özberk’i uzun bir süredir ekranlarda ve beyazperdede göremiyorduk. Başarılı oyuncunun karşımıza farklı bir kulvardan çıkışı ise sürpriz oldu. Özberk, İnkılâp Kitabevi etiketiyle yayınlanan üç çocuk kitabıyla miniklerin dünyasına adım attı. Seri olarak çıkan Mavi Kuş, Kurabiye Ormanı ve Yapabilirsin Dostum isimli kitapları Berk Öztürk resimlemiş. 5-8 yaş arasındaki çocuklar hitap eden kitaplardan Mavi Kuş, birbirinden sevimli ve neşeli hayvanların ilk kez karşılarına çıkan mavi bir kuşla dostluk kurma çabasını anlatırken, “farklıların zenginliğimiz” olduğuna dikkat çekiyor. Kurabiye Ormanı’nda masallar dinleyip kurabiye yiyen çocukların ‘sofrasına’ bizi konuk eden Özberk, Yapabilirsin Dostum’da ise dostluğun önemine vurgu yapıyor. Kitabın kahramanlarından birine oğlu Leo’nun adını veren Özge Özberk’le yazarlık serüvenini ve kitaplarının hikayesini konuştuk.

Öncelikle genel olarak edebiyatla, çocuk edebiyatıyla ve kitaplarıyla aranız nasıl? Buradan başlamak isterim. Neleri, kimleri okursunuz? 

Kendimi bildim bileli çocuk kitaplarına ilgim çok fazladır. Çocuk klasikleriyle büyümüş biri olarak oğlum olduktan sonra yelpazemi daha da genişleterek onun için de evimizde bir kütüphane oluşturdum. Onun da renklerin büyüsüyle tanışıp hayal dünyasının gelişmesini çok arzu ettim. Bu çeşitlilik sanırım bana yaradı ve çocuk kitabı yazmaktan kendimi alıkoyamadım. Tüm dünyadan ödüllü yazarları ve çizerleri (illüstratörleri) takip etmeye çalışıyorum.

Mavi Kuş, Yapabilirsin Dostum ve Kurabiye Ormanı’ndan önce yazma merakınız var mıydı? Bu üç kitap nasıl ortaya çıktı? 

İlkokul sıralarında başlayan yazma merakım ortaokula geçtiğim günlerde Türkçe öğretmenimin de isteğiyle günlük yazmaya dönüştü. Aralıksız 13 sene boyunca yazmaya devam ettim. Ara ara yazdığım denemelerden sonra yazma şeklim, oğlumun artık kitapları renkleri hikayeleri algılamasının ardından ona anlattığım masallarla yön değiştirdi. Böylelikle bu 3 kitabın temelleri atılmış oldu.

Çocuk kitaplarının -‘iyilik parantezi’nde diyelim- altında toplandığı konuları siz de Yapabilirsin Dostum’da kendine güven ve dostlukla, Kurabiye Ormanı’nda da yine dostluk ve doğrulukla, Mavi Kuş’ta da farklılıklara, karşımızdakini dış görünüşüne göre değerlendirmenin yanlışlığına değinerek anlatmışsınız. Bu açıdan baktığımızda sanıyorum kitapları bir bütün olarak da görebilmek mümkün. Kafanızda böyle bir şey var mıydı? 

Hikayelerin finallerini birbirine bağlamak yolda çıkan bir fikirdi. Bütünlük sağladı elbette. Didaktik olmamaya özen göstermemin yanı sıra hikayelerimin bir derdinin olmasını seviyorum. Çocukların okuldan değil de aileden alması gereken bazı güzelliklerin olduğuna inanıyorum. Anlattığım hikayelerin işte bu yüzden tam da anneanne tadında güzel finalleri var.

Sanatçıların, çocuklara kendi alanları dışında, farklı sanat dalları aracılığıyla ulaşmalarını önemli buluyorum. Demet Evgar’ın bir kukla projesi vardı mesela. Bir oyuncu olarak siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? 

Bu kişiler, sanatçı olsun veya olmasın anlatacak bir şeyleri olduğu zaman kimse önünde duramaz. Bunu bir kitap, bir resim veya bir beste aracılığıyla yaparlar. Sanatçı olmanın avantajını kullanarak özellikle çocuklar üzerinden yapılan her şeyin iyi olduğunu söyleyemeyiz. Kitap yazma sürecimde bu denetimi çok iyi öğrendim. Her kelimenizi özenle seçmeniz gerekiyor. Çizimlerin, renklerin özenle yapılması gerekiyor. Güzel ve doğru işlerin doğru adreslerle buluşması da kaçınılmaz oluyor ve mutlu sonla bitiyor. 

“Çocuk demek umut demek!” diye dilimize çok fazla doladığımız ama içini bir türlü dolduramadığımız bir sloganımız var. Ancak ben artık Türkiye’de bunun geçerli olmadığını düşünüyorum. Siz neler söylemek istersiniz?  

Çocuk büyütürken hep geleceğini düşünerek hayal kurarız. Doğduğunda adım atacağı günü, adım atınca ilk anne/baba deyişini hayal ederiz. İlkokula başlayınca gözlerimiz dolar, lise mezuniyetinde artık kuş yuvadan uçuyor deriz ve hüzünleniriz. Çocuk, anne babalar için umut demek. Onu hayata umutla yetiştirir ve hep bir adım ilerisini görmesini sağlarsanız çocuğun umut demek olduğunu ispatlamış olursunuz. Yılmadan, pes etmeden, yanlış yapmanın ne kadar güzel bir öğretmen olduğunu öğretirseniz çocuğun umutları geleceğini kurar ve onu hayata keyifle hazırlar diye düşünüyorum.

Burak Soyer

Burak Soyer 9 Ocak 1986’da Kütahya’da doğdu. 1992 yılında Çanakkale’ye yerleşti. İlkokul, ortaokul ve liseyi burada okudu. 2004 yılında Marmara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı kazandı. Aynı yıl okulu bıraktı. Bir süre garsonluk yaptı. 2005 yılında Radikal gazetesi Kültür Sanat Servisi ve Radikal Kitap’ta stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2006-2008 yılları arasında Akşam gazetesi Ekler servisinde muhabir olarak çalıştı. 2008’in sonunda “memleketim” dediği Çanakkale’ye geri döndü. Burada çeşitli yerel gazetelerde görev yaptı. 2010 yılında internethaber.com’da editör olarak işe başladı. 2012 yılında Reklam Store şirketine bağlı 12 sektörel internet sitesinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Buradan ayrılıp sözcü.com.tr’de editör olarak işe başladı. Bu dönemde İstanbul Oyuncu Tayfası’ndan oyunculuk eğitimi aldı ve tekrar Çanakkale’ye dönerek Çanakkale’nin ilk özel tiyatrosu Tiyatro Troya’da oyunculuk eğitimine devam etti. Bu eğitimler neticesinde Son Mektup filminde George karakterini canlandırdı. 2009 yılında girdiği Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden 2014 yılında mezun oldu.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top