Antalya, Sel ve Orman Köylüsü

Antalya’da gerçekleşen selin ardından yapılan hasar-tespit çalışmalarının sonucu şu şekilde: Bölgede metrekareye 207 kilo, yüksek yerlerde ise 300-350 kilo yağış düşmesi, Gavur, Üleşik, Salur ve Baysı derelerinde taşkına neden oldu. Selde 14 mahalle etkilendi, 5 köprü yıkılıp 5 köprü de hasar aldı, 100 konut, 497 araç, 920 iş yeri ve 12 bin 500 dönüm sera alanı zarar gördü.

DSİ Genel Müdürlüğü’nün istatistiklerine göre, ülkemizde en sık taşkın tehlikesine maruz kalan iller şunlardır: Yıllık taşkın sıklığı sıralamasına göre; İzmir, Rize, Kahramanmaraş, Denizli, Trabzon, Antalya, Kırıkkale, Balıkesir, Bartın, Bitlis, Sivas, Van, Batman, Zonguldak ve Ankara’dır. Bu iller arasında taşkın tehlikesi ve riski en yüksek olan il İzmir’dir. Bu iller yıllardır bilindiği halde fazla bir şey yapılmadığı için sellerin bu iller üstündeki etkisi çoğaldı.

Dereler üzerinde bulunan yapıların membadan gelen ya da halkın attığı atıklar yüzünden tıkanması ve tam kapasite çalışamıyor olması; bazı mevcut yapıların yetersiz olması; plansız kentleşme nedeniyle dere yataklarına yerleşim yapılması; dere yataklarından malzeme alınarak dere akış rejiminin ve dere yatağı morfolojisinin bozulması; dere yataklarına malzeme boşaltılarak derenin kapasitesinin azaltılması; iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte meydana gelen ani yağışlar, her sel sonrası saydığımız ve hiç değişmeyen etkiler.

Antalya bir tarım memleketi ve ormanlarla çevrili. Bu bölgelerde eskiden orman köylüleri ve çobanlar yaşardı. Bu insanlar hem sel hem yangın tehlikelerine karşı en önemli savunma hattımızdı. Artık yoklar, dağıtıldılar, çevre ilçelere bağlandılar, taşındılar. Köylüler ormanda yaşasaydı dal ve odun parçaları temizlenecekti. Ormandaki kütük ve ağaç parçaları dereye gelmeyecek ve derelerin önü tıkanmayacaktı. Ama artık ne köylüyü ne ormancıyı önemseyen var.

Yine de yazalım:

Bir an önce ormanın ve orman köylüsünün yok olmasına neden olan projelerden vazgeçilmelidir.

Afetler meydana geldikten sonra afet yönetimi ve planlama çalışmaları yapma lüksünden bir an önce vazgeçilmelidir.

Başta Coğrafya ve Jeomorfoloji olmak üzere konusu doğal ortam ve insan olan farklı disiplinlerden uzmanların katıldığı ekiplerin gerçekleştireceği projeler ile deprem, sel, taşkın vb. doğal afet riski taşıyan alanlar en belirlenmelidir. Bu tespitlerden sonra afet öncesi uygulanacak tedbirler kararlaştırılmalı ve uygulamaya geçirilmelidir.

Olası bir sağanak yağışta aynı şekilde bir çamur akıntısının yaşanmasına neden olacaktır. Bu nedenle benzer yağışlar esnasında oluşan su kütlesinin koniyi oluşturan gevşek dolgular üzerinden geçerek ova tabanına ulaşmasını engelleyici tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirlerin başında akarsu yatakları üzerine su hızını azaltan, su miktarını düzenlemeye yardımcı setler yapılmalıdır.

Yerleşmelerin içinden geçen dere yatakları, taşkın debileri hesaplanarak boyutları belirlenen kanallara alınmalı, gerekirse yataklar çoğaltılmalı veya yer değiştirilmelidir. İkinci bir yöntem olarak akarsu havzası ve birikinti konileri, çevredeki doğal çalı ve ağaç türleri tercih edilerek bitkilendirilmelidir.

Bahsi geçen yerleşmelerde benzer afetlerin yaşanmaması için uygulamalı jeomorfoloji etüt çalışmalarının yapılması ve yukarıda sunulan önerilerin dikkate alınarak
çeşitli önlemler alınması gerekmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kubilay Kaptan Arşivi