Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Aromadan hayatlar

Kimilerimiz viski alamıyor, "Sivaslı" ve "Çek Kaykıl" ile (!) kafayı buluyor; kimilerimiz hacca gidemediği için evine "Kâbe örtüsü esansı" sıkıyor! "Biftek tadında cips" ülkesi olduk sonunda... Lezzet ve rayihanın yerine "kozmetik takviyeler" konuyor, kalite ve yaşam sevinci ancak taklit edilebiliyor.

Bir zamanlar viski satın almak büyük keyifti. İnternete girer, İskoçya'nın tarihî damıtımevlerini gezer, bütçemize göre bir "tek malt" seçerdik. İsli Laphroaig'lardan Speyside'ın incisi Macallan'lara birçok "scotch" iki haftada kapımızdaydı. Dileyene 18 yıllığı, dileyene "sherry finish" seçeneği... Üstelik kargo dahil Türkiye'deki tekel fiyatından çok daha ekonomikti! E o halde kim bilir... Belki yanında viski sabunu, tadım kadehi ya da ekoseli Bunnahabhain kaşkolu da sipariş edilebilirdi!
Şimdi masal gibi tınlayan o günler, çok değil, 12 yıl önceydi. Derken hükûmet internetten içki satışını yasaklayacak, ülkeyi Avrupa'dan soyutlama yolunda ilk adımı sessizce atacaktı. Artık Highland Park'ın sitesinde "Bölgenize gönderim yapamıyoruz" mesajı karşılıyordu bizleri... Amaaan, viski de almayıverelim canım. Öyle değil mi? Oysa açılan yolda Efes Pilsen'in hediye bardak dağıtması ve Doluca'nın bizzat kendi web sitesinde (!) şarap tanıtması bile "suç" haline gelecekti.

"SİVASLI" MI "ÇEK KAYKIL" MI?!..

Hem zaten cepteki para da zamanla suyunu çekmiş, insanlar fahiş zamlardan sonra evde içki yapımına başlamıştı. Bunun için güvenilir "etil alkol" temin etmek yeter de artardı. İçine ister "anason yağı" ekle, "rakı" yap!.. Fantezi seviyorsan beyaz çikolata erit, Baileys olsun!
Son derece ucuza gelen bu yöntemler, sosyal medyada hızla yayılacak, kurulan gruplarda envaiçeşit likör formülleri paylaşılacaktı. Viski mi? Onun için de azıcık "meşe cipsi"ni şişede bekletmek ve sonra karamelle karıştırmak lazımdı. Zavallı İskoçlar yıllarca turbalarla, mahzenlerle, "meleklerin payı"yla uğraşırken... Türk halkı "ateş suyu" üretmeyi birkaç günde (!) başarmıştı!
Ama yetmezdi. Daha da hızlı bir yol bulunmalıydı. Ve işte "aromacılar" talebi derhal sezecek, piyasayı ivedilikle saracaktı!
Şimdi en meşhur alışveriş siteleri "viski konsantreleri"nden geçilmiyordu. 10 mililitreyi "çözelti"ye ekle, çalkala ve işlem tamam... İrlanda ya da "bourbon" viskin alt tarafı 20 liraya, dakikalar içinde hazırdı! Ne mutlu kafayı çekene... Chivas Regal'in yerini "Sivaslı", Jack Daniel's'ın yerini yerli ve milli "Çek Kaykıl" almıştı!
 

CİPSLER ARTIK BİFTEK AROMALI!..

İşin ilginci, mevzubahis ürünlerin malum sitede "gurme" reyonunda (!) yer almasıydı. Sahiden de damak tadımıza laf yoktu. Bir başka mağazada "aroma" diye aratınca "Sütlü Çilek İçecek Tozu"na rastlıyorduk. Geleneksel nane-limonun bile "granül"ü üretilmişti ve tam 30 liraydı! Böyle bir şeyi kim, niye içerdi ki? Orası muammaydı.
Toz ketçap, lokum, zeytinyağı, kekik, hatta çimen!.. "Aroma"sı satılmayan hiçbir şey kalmamıştı. Biz ne yiyorduk sahi?
Cevabı market raflarında görebiliyorduk. Tütsülenmiş sosisler aslında "barbekü", earl grey çaylar bergamot aromalıydı. Canınız et mi çekti? Kasaba tonla para bayılacak haliniz yok ya... İşte "biftek aromalı cips"iniz bütün mahalle marketlerinde, bakkallardaydı! 41 gramı 5 lira... Kendini kandırmak bedavaydı.

ODALARINIZA MESCİD-İ AKSA KOKUSU...
 
Elbette sadece kaliteli beslenmek, dünyevi tatları ve hazları keşfetmek isteyenler için değildi "kozmetik" ürünler... Dinibütün, vatan sevdalısı "milli irade"ye yönelik de sanal âlemde hayli cazip seçenekler vardı. Mesela umreye mi gidemiyorsun? Hacca paran mı yetmiyor? Çeşitli İslami sitelerde "Kâbe örtüsü kokusu" sadece 25 liraydı!
Peki Mescid-i Aksa... Olmaz mı? Oda spreyi formunda evlerinize ve iş yerlerinize mukaddes bir hava katacaktı. Makam-ı İbrahim kokusu "caminize özel" tasarlanmıştı. Uhud, Ravza, Zeyd ve Kureyşi... Buhara "luxury" serisi ise 389 liraya parfüm alternatifiydi. 25 gramı 549 liraya ceylan göbeği kokusu mu? Neden olmasın?!
Veee... Kapağını açarak roll-on kısmı ile istediğiniz kumaşa uygulayabileceğiniz "Dual Cennet Esansı"!.. Aden'in bahçesinden ithal değildi belki... Ama 3 cc'lik cam şişede 33 lira karşılığı sizin olabilirdi!  

HAYAT: RAYİHALAR...

Şimdilerde herkes, bunca pahalılığa rağmen toplumun neden isyan etmediğini tartışıyor. Günden güne fakirleşiyoruz, ne seküler kesimin, ne de "milli irade"nin sesi gür çıkıyor. Oysa biraz düşününce, herkesin standartlarını kendi ölçeğinde düşürdüğü, bir şekilde tüketime devam ettiği ve "Azıcık aşım, kaygısız başım!" dediği anlaşılıyor. Her şeye alışmak... Belki de Türkiye'nin karakteristiğini özetliyor.
Neyi kaybetsek yerine "bir tık" düşüğünü koyup onunla yola devam etmesini biliyoruz. "Porsiyonları küçültün" diyenlere önce kızıyor, sonra direktiflerini harfiyen uyguluyoruz.
Ama gerçekler acı... En son hangi ülkenin bilmediğiniz bir sokağında farklı bir kokuyla tanıştınız mesela? Hakiki çiçek balı, mangalda pirzola, Merlot-Cabernet Franc kupajı veya İskender kebaba kaynar halde dökülen tereyağı... Ne zaman doldu burnunuza? Her şeyi boş verin! En son ne zaman dalından domates, salatalık koparıp kokusunu elinizde duydunuz?
Çoğumuz hatırlamıyoruz. Oysa hayatın ta kendisi rayihalar... Bizse 20 yıllık 2. el otomobillere yüz binlerce lira ödüyor, gökdelen soslu İstanbul'da egzoz soluyoruz. "Laiklik aromalı" bir ülkede, 10 mililitre konsantre demokrasimizle mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi