İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Aşı redçileri!

65 yaş üstü vatandaşlarımızın %23.9’u aşısını olmamış.
Sağlık Bakanına göre “aşı olmayı reddetmiş!”
Yani Bakanlığa göre, 65 yaş üstü 8 milyon vatandaşımızın 2 milyonu “aşı redcisi?”
Hem de; bunca topun ağzında iken, bunca evlerine kapatılmış iken, bunca nefes alamaz halde iken!
Hadi canııım!
· · ·
Acaba Bakan bu söylemini, ciddi bir araştırmaya dayandırıyor mu?
Hiç sanmıyorum!
Hayır “..biz şöyle şöyle bir araştırma yaptık” deyip bizi ikna ederse buradan özür dilerim!
Ama gerçekten hiç sanmıyorum!
Benim de dayandığım bir araştırma yok! Fakat ciddi gözlemlerim var. Aklın yolu bir!
· · ·
65 değil, 60 yaş üstü bir arkadaşıma, aşı için 60 yaş üstüne de randevu verildiğini hatırlattım. “Aaa öyle mi!” dedi, sevindi. “Hemen alayım!” diyerek kapattı telefonunu.
Ertesi gün dönüp sordum:
“Aldın mı randevunu?”
“Hayır!.. Çok uğraştım. 182 düşmüyor, ben de vazgeçtim!”
“O halde E-Nabız’ı dene!”
“E-Nabız ne? Bende yok ki! Nasıl deneyeceğim?”
“Telefonunda ‘Play Store’ gibi bir uygulama olacak oradan bul, indirip kur!”
· · ·
Fikri takip hastalığı var ya, bir süre sonra tekrar aradım.
“Ne yaptın?”
“İndirdim! Ancak bu E-Nabız denen şeye giremiyorum!”
“Neden?”
“Şifre istiyor, şifreyi onaylamak istiyor, onun için e-posta adresi istiyor!
E-posta adresim yok benim! Olmazsa e-devlet şifresi istiyor!.. O da yok! Almıştım bir ara ama kaybetmişim! PTT’ye gitmek gerekiyormuş. Toplu taşıma aracı ile gitmem lazım! vazgeçtim. Tekrar 182’ye asıldım.. Ara ara, yine düşmüyor. Ondan da vazgeçtim!”
“Yahu nasıl olur? Aşı mı olmayacaksın? Sağlık ocağını ara!”
“Aradım, kaydınız bizde değil diyor. Taşındık ya biz geçen sene! Aktarılmamış.
Zaten o da 182 ya da E-Nabız’dan randevu alın diyor!”
· · ·
“Bekle beni!” dedim. Kalktım gittim. Gmail’den bir eposta hesabı açtık. E-nabız’dan şifresini aldık. Yakındaki bir hastaneden de randevusunu aldık.
Derin bir nefes aldık!
Peki bitti mi?
Bitmedi!
· · ·
Randevusu olduğu gün akşama doğru bu sefer o beni aradı..
“Aşı olamadım! Saatinde gittim ama aşı bitmiş..”
“Ee, ne dediler?”
“Yarın sabah erkenden gelip sıraya gir. Merkeze bildirdik yarın ilk gelen aşılardan vurulursun dediler”
“Bekle beni!” dedim.
Neredeyse akşam olmuştu. Aldım evinden. Randevu mesajını göstererek 3 özel hastaneye gittik aşı bulamadık. Dördüncü özel hastanede aşı bulduk. Hemen kaydı girildi. Aşı yapıldı.
“Çok şükür!” dedik. Arkadaşı evine bıraktım!
Şimdi büyük bir mücadele azmi ve motivasyon ile ikinci dozun randevu tarihini bekliyoruz!
· · ·
Neden anlattım bunu?
Sakın aşısını olmayan 65 yaş üstü vatandaşlarımızın sözü edilen %23.9’u da buna benzer bir şeyler yaşayıp, yarı yolda pes edenler ya da hiç başlayamayanlar olmasın?
· · ·
Mesela sadece tek bir soru sorayım!
65 yaş üstü olup aşı olmayan bu 2 milyon vatandaşımız kaçı akıllı telefona hatta telefona sahip değil. Var mı bir araştırma?
Ya da diyelim ki akıllı telefonları var!.. Kaçı enabız indirmeyi becerebiliyor? Kaçının çevresinde bu işlerde yardımcı olabilecek bir yakınları var?
· · ·
Uğradığım bir bankacı arkadaşa, banka kapısının önündeki kuyruğu sormuştum: “Kim bu kuyruktakiler?”
“Emekliler!.. Maaşlarını çekecekler!”
“Neden bankamatikleri kullanmıyorlar?”
“Kullanmayı bilmiyorlar da ondan!”
· · ·
Çok şaşırmıştım!
Sağlık Bakanı görseydi, onlara da “Bankamatik redçileri” adını koyacaktı demek ki!

Kayıhan Hoca’dan haftanın korona özeti

· Açıklanan önlemlerle bu sürecin başarılı geçirilmesi mümkün değil.
· Türkiye’de gerçek ölüm sayısı tahminleri Bakanlığın açıkladığı sayının iki katı kadar..
· İki haftalık vaka sayısının yüz binde 10’un altına düşmesi durumunda başarılı sonuçtan söz edilebilir. (Mesela İstanbul’da bu rakam Yüz binde 1600’ün üzerinde sürüyor.)
· Şu anda hastanelerde ve evlerde 500 bin hasta var. “Temel üreme sayımız” 1’in üzerinde. (Temel üreme sayısısının 1 olması hasta bir kişinin hastalığı bir kişiye daha bulaştırması anlamına geliyor.)
Temel üreme sayısı 1’in altına düşmezse salgının hızını azaltmamızdan söz edilemez..
· Kısmi kapanmanın sonuçları da kısmi olacaktır!
Prof. Kayıhan Pala / Zafer Arapkirli ile KRT Akşam Haberleri

Bari Almanya’ya götürmeseydiniz!

Geçtiğimiz haftanın en trajikomik olayı, CHP Milletvekili Veli Ağbaba’nın ortaya çıkardığı, Ak Partili belediyeler tarafından organize edildiği anlaşılan “yurt dışına adam kaçırma” hikayeleri idi.
· · ·
Malatya, Yeşilyurt Belediyesi tarafından düzenlenen organizasyonla Almanya’ya gönderilen 45 kişiden geri dönmeyen 43 kişi olayından sonra bu kez de -yine AKP’li- Akçakiraz Belediyesinden Bremen’e gönderilen 20 kişiden 17′ sinin geri dönmemiş olduğu açıklandı.
· · ·
AKP’li belediyeler üzerinden, buna benzer başka organizasyonların da olduğu söyleniyor.
Kaçırma işine karıştığı için görevden el çektirilen Başkan yardımcısı kendini şu mealde savunuyor;
“burada işsiz güçsüzlerdi. Hem çevrelerine hem devlete yük oluyorlardı. Gitsinler kurtulsunlar diye düşündük!”
· · ·
Dikkat!..
Ak Partili bu belediyeler aracılığı ile bu memleketten kimler yurt dışına kaçırılıyor?
Memleketi mükemmel yönettiğini düşündükleri için Ak Partili olan; Ak Parti seçmenleri!
Nereye kaçırılıyor?
Bizi kıskanan Almanya’ya!
· · ·
Arkadaş, bari Belçika’ya, Hollanda’ya filan kaçırsaydınız da yaptığınız iki şeyden hiç olmazsa birinde az bir tutarlılık sergileseydiniz!

Acil ihtiyaçtan Kıbrıs’a dalmak!

Yaa işte böyle!..
2011 Yılındaki kuruluş bildirgesinde bile Tayyip Erdoğan’ın: “Bir olalım, iri olalım, diri olalım!” mottosunu final sloganı yapan, KKTC’nin, ‘Hizmet-Sen’ isimli sendikası bir anda sağdan soldan aldığı kroşe ve aparkatlarla neye uğradığını şaşırdı.
· · ·
Başkan, can havliyle “Hizmet Sen, Milli ve manevi değerlerin, İslam’ın yılmaz bekçisidir!” diye açıklama da yaptı ama nafile!.. O gürültüde sesi duyulmadı!
· · ·
Türk İslam Ülküsü, İslamın Bayraktarı Türkler, gibi “mücahidan” kitapları olan Sendika’nın kurucu Başkanı Mehmet Bahadır Kurumanastırlı, Bizzat Reis’ten gelen “Orası Fransa değil, ayağınızı denk alın!” fırçası eşliğinde, KKTC Anayasa Mahkemesi ile birlikte bir anda “din düşmanı” filan oluverdi!
· · ·
Halbuki Manastırlı’nın KKTC Anayasa Mahkemesine açtığı davada halisane niyeti, KKTC’de, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir devlet kurumu olmadığından, halen vakıflara bağlı “Din İşleri Komisyonu” isimli bir komisyon üzerinden yönetilmekte olan din görevlilerinin ve ifa ettikleri görevlerin devlet güvencesi altına alınmasını sağlamaktı.
Yani imamları korumaya çalışıyordu!
· · ·
KKTC Anayasa Mahkemesi, uygun düzenlemeleri yapıp kararını açıklaması, Anavatan’daki iktidarın acil kan ihtiyacına denk geldi!
“Dinini, öğrenmek isteyen yavrular!” temasıyla öyle bir gök gürültüsü oluşturuldu ki, hem yıllardır yedi düvele anlatılmaya çalışılan “KKTC müstakil bir devlettir. Türkiye Garantördür. İçişlerine karışmaz!” savı güme gitti, hem de KKTC vatandaşının gönlü kırıldı!
· · ·
İçeride maksat hasıl oldu mu?
Oldu!
Gerisi kimin umurunda?

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi