AŞK BAĞLAMINDA MEDENİYETLER ÇATIŞMASI: AŞKTAN SONRA !

40. İstanbul Film Festivali’nin açılış günü çevrimiçi gösterilmeye başlayan ilk film “Aşktan Sonra” (After Love), günümüz dünyasında keskinleşen çelişkiler, doğu-batı, hristiyanlık-islamiyet ve ötekileştirme bağlamında, minimal dünyası, ekonomik oyunculuklarıyla yaratıcı ve ilgi çekici bir film.

40. İstanbul Film Festivali Nisan ayı çevrimiçi programının gösterimleri, 1 Nisan’da “Aşktan Sonra” (After Love-2020) isimli filmle başladı. Festivalin melez yapıldığı ikinci yıla girdik. Bazı bölümlerinde yüzyüze gösterimler olsa da, İstanbul Film Festivali bu yıl da çevrimiçi başladı. Pandeminin başlarında festivalleri konu alan bir toplantıda, İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan, bu süreçte çevrimiçi gösterimlerin kaçınılmaz olduğunu, hatta pandemi sonrasında da böyle bölümlerin festival içinde devam edebileceğini söylemişti. Ülkemizdeki bazı film festivali direktörleri çevrimiçi festival olgusu hakkında aynı düşünmese de, pandemi koşulları film festivallerinde çevrimiçi olarak tanımlanan yeni bir gerçekliği de gündemimize soktu.

FESTİVAL HEM ÇEVRİMİÇİ HEM YÜZYÜZE YAPILACAK

Festivalin Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel Yarışması ve Ulusal Kısa Film Yarışması 20-29 Mayıs’ta çevrimiçi ve pandemi koşullarına bağlı olarak sinema salonlarında yüzyüze gerçekleştirilecek. Festivalin Uluslararası Yarışma ile Galalar bölümlerindeki filmler, Haziran ayında açık hava mekânlarda, sinema salonlarında ve çevrimiçinde sinefillerle buluşacak. Uluslararası Yarışma gösterimleri ise 18-29 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

40. İstanbul Film Festivali’nin açılış günü çevrimiçi gösterilmeye başlayan ilk film “Aşktan Sonra” (After Love), günümüz dünyasında keskinleşen çelişkiler, doğu-batı, hristiyanlık-islamiyet ve ötekileştirme bağlamında, minimal dünyası, ekonomik oyunculuklarıyla yaratıcı ve ilgi çekici bir film.

İngiliz Mary, küçük yaşlarda Pakistan asıllı Ahmet ile evlenir ve Fahima adını alarak müslüman olur. Kocasıyla arasında görünüşte aşk vardır. Geçmişte kaptan olan adamın beklenmeyen ani ölümü, Mary’nin güvenli ve sevgi dolu zannettiği dünyasının başına göçmesine neden olur.

İNGİLİZ KADININ İSLAMİYET TERCİHİ

Aşktan Sonra, ilk dakikalarında tipik bir bağımsız film duygusu vererek başlayan ve giderek ilginçleşen,  hatta olayların nasıl gelişeceğini merakla beklediğiniz bir filme dönüşüyor.  Ait olduğu kültürün mesafeli ve yalnız ilişkileri, şişman bir kadın olan Mary’nin (Joanna Scanlan), İngiltere’nin Dover şehrinde, toplumsal ilişkileri güçlü olan müslüman cemaatla beraber yaşamayı seçmesine neden olmuştur. Genç kadın kendisine ilgi ve sevgi gösteren Pakistan asıllı kocasıyla ibadet ederek yaşadığı dünyasında mutludur. Kocası Ahmet’in (Nasser Memarzia) beklenmedik ölümüyle sarsılan Fahima, onun  telefonunda gördüğü mesajlarının peşine düşer...

Bu süreç Fahima’yı Dover’ın karşı kıyısındaki Fransız şehri Calais’ye sürükler. Aradığı adresi bulduğunda evin sahibi Genevieve (Nathalie Richard), onu başörtüsü nedeniyle temizlikçi zanneder. İngiliz yazar, yapımcı ve yönetmen olan Aleem Khan’ın yönettiği Aşktan Sonra, bu karşılaşmayla öteki ve önyargılar hakkında seyircinin keşiflerine ve sorgulamalarına da fırsat tanıyan bir yapıda ilerliyor. “Medeni Avrupa”nın satır aralarında iletişimsizlik ve yalnızlık sorunsalında İslamın bir panzehir olabileceği hissiyatı oluşsa da, film böylesine bir yansıtmaya dönüşmüyor.

YÖNETMEN KHAN, KISA FİLMİYLE BAFTA ADAYI OLDU

photo by © RÅN studio

Aleem Khan, kısa filmi “Üç Kardeş” (Three Brothers) ile BAFTA ödüllerinde En İyi Kısa Film Ödülü kategorisinde adaylık elde etmişti. Bu süreçte yazarlığının ötesinde sinemada da gelecek vaat eden bir yönetmen etkisi veren Khan, minimal filmi “Aşktan Sonra” ile, günümüzün yoldan çıkmış dünyasında sığınacak ada arayan insanlara objektifini çevirirken, diğer yandan insanoğlunun ikiyüzlülü özelliğine de dikkati çekiyor. Ahmet evlendiği İngiliz kadını, kendi dinini seçmeye yönlendirip onun müslüman olmasını sağlarken, mutluluğu “Batıda” arayarak Fransız bir kadınla yaşadığı ilişkiden çocuk sahibi oluyor.

Diğer yandan Mary’nin kim olduğunu bilmeden salt başörtüsü nedeniyle onu temizlikçi zanneden Genevieve aracılığıyla Batının, Doğuya ve İslam’a bakış açısına, çok da incelikli olmayan şematik bir yaklaşım sergileyen yönetmen Khan; Fransız kadının İslamiyeti seçmiş Mary’e sözde hoşgörülü davranışlarıyla bu yaklaşımı telafi etmeye soyunuyor. Babasının iki evi yüzünden yeterince ilgilenmediği ve annesinin anlamadığı ergen Solomon’u (Talid Ariss) ise gene derinliksiz bir yaklaşımla gay olarak tasvir eden Khan’ın filmi “Aşktan Sonra”, finalinde birbirinden uzak iki kadın arasında zoraki köprüler kurarak, Dover’ın denize tepeden bakan kireç taşlı yamaçlarındaki toprağın çöküşüyle olayların deşifre oluşunu sembolik bir anlatımla destekliyor.

Özellikle Fahima (Mary) karekterini canlandıran Joanna Scanlan ve genç Solomon karakterinde Talid Ariss‘in oyunculuk performanslarının başarılı olduğunu vurgularken; Aşktan Sonra, neredeyse her şeyin anlatıldığı sinemada insan ilişkilerine, yalın sinema dili ve yaratıcı bir bakış açısıyla yeni bir soluk getirirken, özellikle görüntü yönetmenliğinin filmin öne çıkan artılarından olduğunu belirtelim. Yönetmen Aleem Khan’ın, kariyerlerine Cannes Film Festivali’nin Uluslararası Eleştirmenler Haftası Bölümü’nde  başlayan Bernardo Bertolucci, Gaspar Noe, Alejandro Gonzalez Inarritu, Wong Kar-wai, François Ozon gibi yönetmenlerle aynı bölüme seçildiğini  de ekleyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi