Memetcan Demiray

Memetcan Demiray

Ataerkilliği bir bikini ve bir şort yenecek!

Temmuz ayıyla birlikte bazı bıyıklı dayıların 'açık giyinen' kadınlara laf atma (!) sezonu başladı! Neyse ki 21. yüzyılda bu tip olaylar çok tepki çekiyor. Ama örneğin yolsuzlukla mücadele söz konusu olduğunda aynı 'eril dil' çoğumuz tarafından masum görülebiliyor! Galiba 'zehirli erkeklik'le mücadeleye önce kendi içimizde başlamamız gerekiyor.

Ülkemizde geçen hafta en çok konuşulan kişi, Yavuz A. isimli bir erkek oldu. Yolda gördüğü şortlu bir kadına sözlü saldırıda bulunan Yavuz A., aynı zamanda genç kadının babasına da hakaret ediyordu. Buna karşılık genç kadın, olayı cep telefonuyla kaydedecek ve bıyıklı dayıyı hepimize tanıtacaktı! Neyse ki yıl 2021'ydi ve Yavuz A., hak ettiği tepkinin bir kısmını sanal âlemde de olsa alacaktı.
Derken A.'nın sosyal medya hesapları ortaya dökülecek ve kendisinin Facebook'ta Ukraynalı "eskort" kızları takip ettiği, aynı zamanda sık sık Las Vegas'a kumara gittiği anlaşılacaktı. İşte karşımızda "milli irade"nin necip bir müteahhidi, henüz Türkçeyi doğru yazamasa da vatanın has bir evladı vardı! O bıyık boşuna bırakılmamıştı!

ZEHİRLİ ERKEKLİK: IRKI VE SINIFI YOK



Aynı hafta Avusturya, 13 yaşında bir kızın öldürülmesiyle şoke oluyordu. İşin içinde uyuşturucu ve cinsel saldırı da bulunan bu barbarlık, Avusturya'da yılın 15. kadın cinayeti vakasıydı. Ve zanlıların üç Afgan mülteci olması, elbette ülkenin göç kabul politikalarını tartışmaya açacaktı.
Oysa adli psikiyatrist Adelheid Kastner'e göre sorun çok daha derinlerdeydi. Örneğin geçenlerde öğretmenine "Bana bir kadının sözünü dinletmeyi başaramazsın!" diye çıkışan erkek ilkokul öğrencisi, "gerçek bir Avusturyalı"ydı. Ve ceza alacağı yerde ödülmüş gibi bir erkek öğretmenin sınıfına yollanmıştı.
Dahası, bir kadın siyasetçiye sosyal medyada cinsiyetçi küfürler eden ünlü restoran işletmecisi erkek de özbeöz Avusturyalı'ydı! Ve şimdi kız arkadaşını sokak ortasında yaralama şüphesiyle yargılanmaktaydı! Yani söz konusu kadını karşı şiddetse sorunu tek tek azınlık gruplarında ya da sosyal sınıflarda değil, tüm toplumda aramak lazımdı!

KADIN EKONOMİK AÇIDAN GÜÇSÜZSE...

Der Spiegel'deki köşesinde Margarete Stokowski de kadın cinayetleri üzerine çözüm önerilerini sıralıyordu. Würzburg'da üç kadının bir Somalili erkek tarafından katledilmesini değerlendiren Stokowski, sırf olayın faili Alman değil diye sesi gür çıkanları "kadın düşmanı ve ırkçı ikiyüzlüler" diye niteliyordu! Zira katil Alman olduğunda "femicide"a (kadın cinayetine) "aile dramı" denip geçiliyordu. Şu halde kadına şiddeti engellemek için öncelikle milliyetçi değil, feminist politikalar geliştirmek şarttı.
Bunun için cinsel şiddet üzerine eğitimler henüz anaokulundan başlatılabilirdi. Çünkü kadına (ve çocuğa) şiddetin en çok görüldüğü yer açık alanlar değil, bizzat aile ortamlarıydı.  Ve tabii en önemli çare, kadınların ekonomik olarak güç kazanmasıydı. Şiddete uğrayan kadınlar, parasızlık yüzünden evi terk edemiyor, dava açmaya bile çekiniyorlardı. Üstelik taşınmaya kalksalar, kiralar ateş pahasıydı! Bu nedenle Stokowski'ye göre risk altındaki kadınlara hızlıca güvenli bir ev bulma imkânı sağlanmalıydı.

'NE İSTEDİĞİNİ BİLMEMEK' DE HAKTIR!

Cinsel saldırı suçundan on yıl hapis cezası alan Bill Cosby'nin geçen hafta "teknik nedenlerle" erkenden serbest bırakılması da ABD kamuoyunda benzer bir tartışmaya yol açıyordu. Ünlü aktrislerden Rosanna Arquette mahkeme kararını "iğrenç" diye nitelerken Debra Messing çok öfkeli olduğunu belirtiyor, Padma Lakshmi ise "Zengin ve güçlü erkekler cinsel şiddet uyguladıklarında ceza almadıkları müddetçe insanlar adalete nasıl güvensin?" diyordu!
Sahiden de suçlu erkekler, (çoğunlukla!) diğer erkeklerin koyduğu yasalara göre yargılanıyor ve cezayı kesen (genellikle!) bir başka erkek oluyordu! Mağdur çoktan unutulmuştu.
Filozof Slavoj Žižek de aynı konuyu "Seks de adil değil!" başlıklı son yazısında ele alacaktı. "Kadınlar arzularını net olarak belirtebilirler" cümlesi, ne de güzel ve özgürlükçü tınlamaktaydı! "Evetse evet, hayırsa hayır"dı. İyi de kadının ne istediğini bilmeme hakkı yok muydu?! Žižek'e göre tüm feminist teoriler, erkek şiddetine karşı kadının "ne istediğini bilmeme" hakkını sonuna kadar savunmalıydı.

NEREDESİNİZ 'DELİKANLI'LAR?!

Žižek'in de işaret ettiği gibi birçoğumuz, "kadına özgürlük" tartışmalarına bile zaman zaman ataerkil sistemin içinden ve onun dayattığı ön kabullerle bakabiliyoruz. Bıyıklı dayı Yavuz A.'yı linç etmek kolay ama hemen ardından bir mafya liderinin "süslü" ifadesine gülüyor, "Kahpesiniz lan kahpe!" hitabını beğenip paylaşabiliyoruz!
Tamam, bikini giymeyi "hakaret" olarak kullanan futbol yorumcuları belki çoktan demode oldu ama yıl 2021, Ekşisözlük'te hâlâ "Karısına sahilde tanga giydiren erkek olur mu?" diye başlıklara rastlıyoruz. Ve "çağdaşlığı" hâlâ kadınların giyim tercihleri üzerinden tartışıyoruz.
O pederşahi yapı da meydanlarda eylem yapan kadınlarla türbanlı polis hemcinslerini "özgürlük" adı altında karşı karşıya getirirken "bıyık altından" gülmeye devam ediyor!
Neyse ki DHA muhabiri Derya Evren var! Bursa'da bıçak zoruyla kaçırılmak istenen bir kadını nice "delikanlı"nın gözleri önünde bir zorbanın elinden kurtarıyor!
Ve İstanbul Sözleşmesi'nin resmen yürürlükten kalktığı 1 Temmuz'da Taksim'e çıkan kadınlar, barikatları tek tek yıkarak seslerini tüm dünyaya duyuruyor!
Eh, huzurlu evlerinde oturup futbol ve yolsuzluk üzerine radikal "tweet"ler atan erkeklerin dünyayı kurtaramayacağı herhalde artık daha iyi anlaşılıyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Memetcan Demiray Arşivi