Ayna…

Şu hayatta fırsat eşitliği olmadığını biliyoruz; ona alıştık da bunu görmeyenlere, gördüğü halde eşitsizlik üzerinde tepinenlere, alemi kör sananlara alışamıyor insan. Ötekinin sırtına basıp yukarı çıkanlar bilmiyor adaleti, hiçe sayıyorlar pek saygıdeğer hayatı.
Sporcusun örneğin, güreş yapıyorsun. Çalışırsın çabalarsın mayonu giyip çıkarsın mindere. Rakibinden spor ahlakı, nezaket beklersin değil mi? Hakemden de adalet, sadece adalet. Hepsi tamamsa alınacak en büyük ödül madalya, çıkılabilecek son nokta birincilik kürsüsüdür. Hak, hukuk, ahlak rakibe kadar mı? Spor bitince bitiyor mu ki adalet? Bitiyormuş demek ki? Onlar bitince de başka şeyler başlıyormuş, sahte bir diploma, siyaset, milletvekilliği bütün kapıları açıyormuş iktidar nimetleri. Bakan yardımcılığı, cumhurbaşkanlığı danışmanlığı, banka yönetim kurulu üyeliği… Kartvizite sığmayacak işler, harcayarak bitmeyecek maaşlar.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar misali, güçlünün adaleti garibanı yerden yere vuruyor. Üniversite öğrencilerine hakaret eden hocalar, sahte diploma tartışmaları, milletin açlığıyla alay eden vekiller hiçbir haber rahatsız etmiyor Türkiye’yi yönetenleri. Bebeklerin açlığında, pazar yeri çöplüğünde haksızlık aramayan yargı, belediyenin yoksul çocuklara dağıttığı sütü hukuka aykırı bulabiliyor. Devletin bütün büyük ihaleleri büyük bedellerle üç beş müteahhite mevzuata uygun verilirken, bebekli annelere verilen ücretsiz toplu taşım kartı mevzuata aykırı olabiliyor. Kartı kimin verdiğine bakıyorlar; kim süt içmiş, otobüse vapura nasıl binmiş ilgilenmiyorlar yargı kararlarıyla. Kalabalıklar, anneler, çocuklar kime teşekkür ediyor ona bakıyorlar. Kendilerine değilse öteki siyasetçilere bir teşekkürü, bir alkışı çok görüyorlar. Hükümet partisi değilse belediye ucuz ekmek satmasın, yardım dağıtmasın, her şey yukarda kararlaştırılsın istiyorlar. Aşağıda ne oluyor görmedikleri gibi hatırlamıyorlar da. Varlık güç sahiplerini kör ederken bu arada yokluk mücadele edeni bileyliyor.
Bileğinin gücüyle demir dövüyor demirci. İş bulursa balyozla taş kırıyor taş ustası. Akşama kadar kolu kopuyor asgari ücretlinin de itiraz etmiyor, “işim var” diye şükrediyor. Paydos edip eve vardığında yediği ekmek bal, yattığı yer pamuk oluyor. Kim o kadar rahat uyuyabilir? Hangi iki-üç maaş, hangi makam insana böyle huzurlu bir uyku verebilir ki. Dünyanın sırtını yere vursan kaç para, kendi başını rahat bir yastığa koyamadıktan sonra.
Bir eğitim aracı oldu şu sıralarda. Üniversite yönetimleri online sınavlarda kopya çekilmesin, haksızlık olmasın diye öğrencilerine ayna yolluyorlar; her öğrenciye birer ayna. Diploması tartışılanlara da yollasalar ya. Belki cesaret edip bakarlar ara ara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Karadağ Arşivi