Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

BAHÇELER…

1819’da Amerikan başkanlığından emekli Thomas Jefferson, yine kendisi gibi emekli olmuş özel kalem müdürüyle bir dönem mektuplaşmış. O mektuplardan birinde Jefferson, kişisel felsefesini açık etmiş ve demiş ki, “Ben bir Epiküryenim. Onun öğretilerini antik Yunan ve Roma medeniyetlerinin bize bıraktığı ahlaki felsefede rasyonel olan her şeyle birlikte kabul ediyorum ve inanıyorum.”
Sıkmadan bilgi verelim: Epikürcülük antik Yunan medeniyetinin en büyük felsefi okullarından biriydi. Milattan önce dördüncü yüzyılda insan yaşamının esas amacının zevk almak, keyif duymak olduğunu öğreten Epikür tarafından inşa edilmiş bir felsefeydi. Zevk almak deyince çoğunluğun aklına sadece cinsel haz gelir. Aslında hiçte öyle değil. Bu felsefenin takipçileri ölüm düşüncesini bir yere oturtmak, arkadaşlığın önemini kavramak için Epikür’ün okulundaydılar. Aralarında siyasetçiler, düşünürler, gençler vardı. Okulda öğretilen düşünceler yani Epikürcü fikirler kendi rızalarıyla orada bulunan “öğrenciler” üzerinde büyük bir etkiye sahipti. Çünkü evrene, kendilerini çevreleyen her şeye radikal bir bakış sunuyordu. Nasıl bir bakış, derseniz Darwinci evrim ve hatta kuantum mekaniği gibi çok daha sonraları gelecek olan bilimsel keşifleri öngörme yetisi, derim.
Kimdi Epikür? Hayat ona nasıl bir yol çizmişti ki böylesi öngörüler geliştirebildi… Görünüşe göre oldukça sevilen biriydi ve hatta sevimli bir kişilikti. Milattan önce üç yüz kırk bir yılında Samos adasında, bizdeki adıyla Sisam adasında doğmuş. Bir gün normal hayatımıza dönersek, kenarda biraz paranız kaldıysa(!) Kuşadası’ndan ya da Seferihisar’dan bir feribotla kırk beş dakikada gidebilirsiniz ve Epikür’ün mayasına çalınan havayı soluyabilirsiniz, yediği peyniri, balı da tadabilirsiniz.
Sisam’da doğan Epikür 71 yaşında öldüğünde Atina’daydı. Henüz çok gençken, atom teorisinin kurucularından biri olan ve açıkça anlaşılıyor ki, kendisinin gelecekteki düşüncelerinin temelini oluşturacak olan Demokritus’un el verdiği bir öğretmenin yanında ilk eğitimini alıyor. Derken, on sekizinde zorunlu askerlik hizmetini yapmak için iki yıllığına Atina’ya gidiyor. Askerlik sonrası yaklaşık on beş yıl boyunca Doğu Akdeniz’in kıyı yerleşim yerlerini dolaşmaya başlıyor. Kendi felsefesinin çerçevesini kurma, yıkma, yeniden kurma süreci diyebiliriz. Otuz dördünde Atina’ya geri dönüyor. Atina’da mütevazı bir ev satın alıyor. Aslında evi sadece bahçesi için alıyor. Devamında gelen yıllarda içinde kadınların ve hatta köle statüsünde olanların da kendi arzularıyla katıldığı felsefi arkadaş topluluğunu kuruyor. Bahçede, oldukça basit bir hayat yaşıyorlar. Epikür diyor ki, “Sadece peynir, ekmek ve suyu bir ziyafete dönüştürmeye yeter. Hele bir de dostların varsa.”
Görünüşe göre, evlenmemiş ve çocuğu da olmamış. Bahçede kurduğu hayatını müthiş şekilde yazarak ve bahçe işleriyle uğraşarak geçiriyor. Yaklaşık iki bin üç yüz yıl sonra bize kalan sadece 300 parşömende fizik, astronomi, etik, psikoloji, bilginin teorisi, dilin teorisi üzerine yazdıkları… Mesela şöyle şeyler; “Atomlar ve boş alan dışında hiçbir şey yoktur, diğer her şey sadece fikirdir.” Bunu zeytin ağacının yanındayken yazdığını hayal ettim.
Bizlerin parasıyla sarayın bahçesine de harcanacak bütçe diye düşününce aklıma bunlar geldi. Ama atomlar ve zeytin ağacı arasında dolaşan “biri” olmadan…
Hepsi bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi