Aytuna Tosunoglu

Aytuna Tosunoglu

BALON

Allahtan etrafımda çok yoktu. Olan bir-iki tanesini zaman içinde eledim. Hayatımda olmayışlarının bir eksikliğini hiç duymadım.

Narsistlerden bahsediyorum, hani kendinden başka kimsenin düşüncesine değer vermeyen, etrafındakilerin isteklerine gereken ilgiyi göstermeyen, kendine tapan, üstün gören ve bitmeyen bir ilgi beklentisi içinde olan insanlardan… Üstelik tüm bu davranış silsilesine sizden onay beklerler.
Narsistlerin balonunu söndürmenin birkaç yolu var. Tecrübeyle sabit. Mesela, bir narsist önem ve değer verdiği birinin dikkatini çekemiyorsa, görmezden geliniyorsa önce agresif bir tutum içine giriyor sonra o sinirli davranış kendi kendisini yiyip tüketiyor ve balon puf diye sönüyor. Üstelik kendinden başka birinin, davranışlarıyla dikkat çektiğini, ilgi topladığını gözlemliyorsa, bakın o özseverlik balonu nasıl patlıyor! Ya da mesela, kendisini içermeyen bir şey hakkında konuşan bir başkasını dinlerken nasıl sönükleştiklerine bakın…

Diyelim bir narsist, kalabalık önünde konuşma yapıyor, ki en sevdiği şeydir, tüm dikkatler üzerindedir; kalabalıktan biri kendisine bir laf atarsa müthiş bozulur. Herkesin dikkati laf atana kaydı, çünkü.
Onların gözünde dünyadaki insanlar iki katta yer alır. En tepede narsistler, altta diğerleri. Onların dışında herkes aşağıdadır, düşüktür, çukurdur. Dolayısıyla onun düşük seviyede gördüğü herkes hep bir ağızdan “Ne hale getirdin bizi!” diye bağırırsa örneğin, çok sinirlenirler. Kalabalık ısrarcı olup bağırmaya devam ederse bir noktadan sonra geri çekilip patlayan balonlarıyla kalırlar, sönükleşirler. Tedavisi için uğraşmayın. Narsistin yakın çevresi için durum daha vahim. Diyelim narsist bir kocayla ya da babayla ya da kardeşle yaşıyorsunuz. Sizi sürekli sözlü/fiziksel taciz ederek hayatı perişan ederler, kötü davranırlar, intikamcıdırlar. Yaptıklarından kesinlikle pişmanlık duymazlar, suçlu olduklarını asla kabul etmezler. Böylesi bir kişilik bozukluğuna yapılacak en doğru şey, irtibatı, ilişkiyi kesmekten başkası değil, maalesef. Aile bağlarının, kültürel dinamiğin merkezinde olduğu bizimki gibi bir memlekette zor olur, ama olur. Narsistin yanından kaçılır.
Narsist olan birini ülke yönetsin diye seçmeyiz.
Seçmemek lazım.
Yani.

Ama “karizması olanları” seçiyoruz, işte. Acaba şu karizma dediğimiz şey narsistik kişilik bozukluğunu perdeliyor mu? Bir narsist tarafından yönetildiğinizi varsayın. Varsayın, dedik. Hayattaki başarı hanenize simli yıldızla işleyeceğiniz şey: Narsisti bir daha anmamak üzere terk etmektir. Yoksa sizin imkanlarınızı kullanarak size kötülük etmeye devam ederler.
Sözün özü; narsist, gerçek dünyayla kendi bozulmuş düşünce dünyasını aynı anda ve uyanıkken yaşıyor. Doğru algılama ve yorumlama biçimleri ondan bir hayli uzak. Bir bakarsınız, daha önce değer verdiği kavramlar anlamsız hale gelmiş ve kendi kısır dünyasında yarattıkları ön plana çıkmış.

Etrafında olan biteni ortalama bir idrak, bir davranış biçimi çerçevesinde yaşayan biz günahkârlar(!) narsislerin alaşağı edildiği, koruyucu figürlere ihtiyaç duymadığımız bir memleket istiyoruz.
Zaten balon patlak. Kesin bilgi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Aytuna Tosunoglu Arşivi