Baraj Dediğin Nedir Ki?

11 Şubat 2022 akşamı YÖK Başkanı Prof. Erol Özvar Twitter’den üniversite sınavında barajın kaldırıldığını duyurdu: “Üniversite giriş sistemini iyileştirecek ve adayların üzerindeki baskıyı azaltacak önemli düzenlemeler yaptık. Adaylara hayırlı olmasını diliyorum…” TYT sınavında öğrencilere daha fazla zaman tanınması bence de baskıyı azaltacak bir unsur. Fakat barajın kaldırılmasını bir “iyileştirme” olarak görmek epey zor.

2018’den 2022’ye
2018 yılında yayınlanan “Yükseköğretim Politikalarında Yeni YÖK” kitabında “Eğitim-Öğretimde Kalite Hedefli Kararlar” arasında şu bulunuyor: “Bilindiği gibi yükseköğretime giriş puanları 2009 tarihinden sonra üç defa düşürülmüştür. Bu uygulama, girdi esaslı bir olumsuzluk oluşturuyor ve eğitimin kalitesini olumsuz yönde etkiliyordu. Baraj puanının yükseltilmesi, girdi esaslı bir iyileştirme olup yükseköğretim süreçlerinde kalitenin yükseltilmesi adına önemli bir adımdır.” Prof. Özvar’a 3 sorum var: 3 yıl içinde ne oldu da yakın geçmişte baraj puanlarını yükseltme hedefi koyan YÖK birdenbire barajları tamamen kaldırdı? İkinci sorum: Bu kadar önemli bir kararı eğitim camiasından kimlere danıştınız? Üçüncü sorum: barajları kaldırmak bu kadar iyi ise alan barajlarını neden kaldırmadınız?

Tümüyle yanlış bir karar
Dünkü Gazete Pencere’de neden bu kararı tümüyle yanlış bulduğumu detaylandırdım. Özetle, ülkede üniversite için gereken taban yeterliliği ölçecek hiçbir sistem kalmadı—ne lisede sınıfta kalma ne lise bitirme sınavı ne de baraj. Temel okuryazarlıklara sahip olmayan bir genci üniversiteye almak bu gence de zarar, sınıfındaki diğer öğrencilere de akademisyenlere de. Tek kariyer yolunun üniversite olduğu yanılgısını destekleyen bir karar bu. Bu durumda üniversite ölçme-değerlendirmeyi iyi yapmazsa, temel okuryazarlıklara sahip olmayan üniversite mezunları kaçınılmaz olur ve uzun vadede işsiz mezun sayısı artar.

Ne Olabilir?
Barajsız sistemde, teorik olarak 0,5 net yapan bir öğrencinin üniversiteye yerleşmesi mümkün. Küçük bir zihin deneyi yapalım ve diyelim ki sınava hiç Türkçe bilmeyen bir öğrenci giriyor ve tüm sorulara rassal cevaplar veriyor. Bu öğrencinin barajı geçme şansı sıfıra yakın idi (çünkü TYT’de bile en az 11 net gerekiyordu). Fakat baraj kalkınca yerleşme şansı %50’ye yakın oluyor. Yani Türkçe bilmeyen 100.000 öğrenci barajlı sınava girse aralarından sadece attığını tutturmada çok şanslı olan birkaçı barajı aşabilecek iken, barajsız sınavda neredeyse yarısı barajı aşacak. Bu sistemi nasıl savunabilirsiniz?

Ama Ne Olacak?
Kanımca 0,5 net ile üniversiteye yerleşen pek olmayacak. Kontenjanlar doğal bir baraj olarak devreye girecekler ve 180 olan baraj aslında 160 civarında kendiliğinden oluşacak. Barajın kaldırılması yüksek puanla öğrenci alan veya alan barajı olan tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık gibi programları hiç etkilemeyecek. Etkilenecek olan programlar yıllardır dolmayan İİBF, Tasarım ve İletişim programları ile Sosyoloji, Felsefe ve Matematik gibi temel bilimler. Hala bazı programlar tam doluluğa ulaşamayacak. Yani aslında “barajları kaldırdık” söylemi bile biraz abartılı. Baraj kalktığı için tercih yapma hakkı kazanacak aday sayısının 600.000 kadar olacağını tahmin ediyorum. Bunlar geçen yıl boş kalan programlara yerleşecekler. Fakat geçen yıl lisanstaki toplam boşluk 112.000 civarında idi (ön lisansta da bunun biraz üzerinde idi). Yani (eğer bu yıl kontenjanlarda ciddi bir artış olmazsa) gecen yılki barajı geçemeyen öğrencilerin büyük bir kısmı yine üniversiteye giremeyecek.

Neden kaldırıldı?
Aklıma gelen nedenleri sıralayayım: İlk defa oy verecek öğrencilere ve ailelerine şirin görünmek önemli bir motivasyon olmuş olabilir. Bunun yanında, üniversiteli sayısını yükseltmek bir gurur kaynağı olabilir. Üniversiteye gidenler işsiz veya “ev genci” sayılmayacağına göre bu adım işsizlik ve ev genci oranlarını da düşürecektir. Tercih yapabilecek aday sayısı %50 artırılacağı için, gereksiz şişirilmiş kontenjanlar bile doldurulabilecek ve kontenjan belirleme beceriksizlikleri görünmez hale gelecek. Taşra üniversiteleri doldurularak yerel ekonomi tetiklenecek. Zor durumda olan vakıf üniversitelerinin gelirlerinin artırması sağlanacak.

Sonuç?
Bence…tamamen çaresizlikten doğan bu fikir çalışmayacak. Üniversitelerin doluluğu istenilen seviyeye gelmeyecek. Birçok aday tercih bile yapmayacak. En düşük puanlarla giren öğrencilerin okula devam ve mezuniyet oranları düşük olacak. “Barajsız üniversite mezunları” aslında vasıflı olduklarını anlatmak için daha çok çaba göstermek zorunda kalacak. Ertelenen işsizlik 5 sene sonra başımıza dert olacak. Çaresiz bir sistemin son çırpınışlarından birisi bu. Eğitim sisteminin sorunlarını çözmeden bir üst kademeye paslama işinin sonuna geldik. Sistem tümüyle iflas etti. En kısa zamanda lisede sınıfta kalmanın geri getirilmesi ve öğrencilerin liseye başlamadan ciddi bir kariyer danışmanlığı alarak bilinçli tercihlere yönlendirilmeleri gerek. Üniversite tek tercih değil. Hatta birçokları için doğru tercih bile değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi