Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

Başbuğ’un ‘Vay, sen bana ördek dedin!’ davası,

Demokrat Parti’nin ilk icraatı ezanın tekrar ‘Arapça’ okunmasıydı. ‘Tek parti’ rejimine dört elle sarıldılar. Sonunda basını ve muhalefeti ‘soruşturmak’ için Tahkikat Komisyonu kurdular.

Son icraatları da buydu.

Meclis Tahkikat Komisyonu bir siyasi engizisyon kurulu gibi çalıştı. Siyasi partilerin siyasal etkinliklerini yasakladı; gazeteleri, üniversiteleri kapattı, gazetecileri tutukladı, beş kişinin birlikte dolaşmasına bile yasak getirdi.

Komisyonun hukuk tanımazlığı kamuoyunda Demokrat Parti’nin bir daha seçime gitmeyeceği endişesi yaratmış, siyasi gerginlik ve çatışma ortamında darbe dedikoduları da ayyuka çıkmıştı.

Menderes 25 Mayıs günü—darbeye çeyrek kala—Meclis Tahkikat Komisyonu’nun görevini bitirmiş olduğunu ilan etti. Siyasi tarihçiler—ve 1960 darbesini yapanlar—Menderes’in seçim kararını da açıklamış olması halinde darbe girişiminin olamayacağında birleşirler.

İlker Başbuğ hakkında, bu tarihi gerçekliği bir söyleşide dillendirdi diye dava açıldı.

“Eğer Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” diyerek ‘darbe’ imasında bulunmuş. ‘İma’ henüz (!) suç olmadığından bir ‘kulp’ bulmak gerekiyor. AKP il, ilçe, kadın kolları başkanları ile toplam 166 kişi şikayetçi olmuş—aynen böyle.! Böylece de ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme veya aşağılama’ suçunu işlemiş oluyor-muş; şimdi birileri 1 yıldan 3 yıla hapsini istiyorlar.

Vay, sen bana ördek dedin…!

Malum kendisi eski genelkurmay başkanlarından; 2010 yılında—on iki yıl önce—emekli oldu. ‘Terör örgütü kurmak ve yönetmek’ suçlamasıyla tutuklandı. Ergenekon uydurma davasında ‘müebbet hapis’ cezası aldı, yıllarca hapis yattı.

Her şey değişti, ama hiçbir şey değişmedi.!

Bazı askerler gibi Başbuğ da rahat bırakılmıyor.

Ama başka bazı askerler de var…

Başbuğ döneminde 3ncü Kolordu Komutanı olan Hulusi Akar, 2011 yılında orgeneral, 2013’te —ordu komutanı olmadan—Kuvvet Komutanı, 2015’te de Genelkurmay Başkanı yapıldı.!

‘15 Temmuz’ sürecinde görev başındaydı ama Meclis Araştırma Komisyonuna gidip anlatmadı.

İki yıl sonra, kritik 24 Haziran 2018 seçimleri var.

‘Temel Bey’, Abdullah Gül’e gidip “Size de görev düşüyor” diyor. Gül, bazı şartlarla ‘bağımsız aday’ olmayı kabul ediyor. Bu duyuluyor ve elbette bir panik başlıyor…

Seçimlere tam iki ay kala, 24 Nisan gecesi, Hulusi Akar ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İbrahim Kalın, Gül’ün İstanbul’daki ofisine nezaket ziyaretine gidiyorlar—kahve içmeye. Konu konuyu açıyor, görüşme 3 saati geçiyor. Bu da duyuluyor, basına yansıyor.!

Haber telaşla yayından kaldırıldı, sosyal medya paylaşımları da silindi ama bir kere duyulmuştu.

İddia o ki, ‘aday olmamasını’ rica etmişler—Erdoğan’ın talimatıyla değil ama bilgisi dahilinde.

Yerseniz.!

Ama Gül “Onlara git denmiş, geldiler ve saygılı bir şekilde anlattıklarımı dinleyip gittiler” diyor.

Nitekim, Gül üç gün sonra ‘bazı’ AKP’lilere ‘erdem’ hatırlatması yaptı, “Başınızı iki eliniz arasına alın, bir muhasebe yapın” dedi ama aday olmadı.

İnce aday oldu, kendi haline bırakıldı, yalnız kaldı—öyle de istedi. ‘Adam kazandı’ dedi, gitti…!

Akar seçimden iki hafta sonra, 7 Temmuz günü emekli oldu, ertesi gün Milli Savunma Bakanı yapıldı. Malum hâlâ orada…

Yani, görevdeyken—bir-iki konuşma dışında—uslu uslu oturan, emekli olup çağrıldığında ‘paşa paşa’ savcıya gidip kendini tutuklattıran Başbuğ’a, on yıl sonra ‘Vay sen darbe iması yaptın’ deyip dava açanlarla, ‘Genelkurmay Başkanı’ Akar’a siyasi görev (!) veren, sonra da takdir ve siyaseten terfi ettirenler aynı kişiler.!

Her alanda ve her kurumda bu sinsi ikiyüzlülüğün sonuçlarını yaşıyoruz.!

Okulda, camide, yargıda olduğu gibi orduda da…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi