BAŞKAN

Son Güncellenme Tarihi: Ocak 10, 2021 / 15:17

Siz de biliyorsunuz.
O sırada kongre binası içinde olan çalışanlar, durumu cep telefonlarıyla kayıt altına almışlar da içerideki şiddetin derecesinden haberimiz oldu. Trump’ın sempatizanları yoğun bir et yığını halinde koridorları, karşılarına çıkan kapıları zorlayarak içeriye doluyor. Sayıca çoklar.

“Burası zaten bizim” yaklaşımıyla ortalığı kırıp döküyorlar. Karşılarına çıkan tek tük güvenlik görevlisini ya da polisi pataklıyorlar. Bunlar olurken Trump ne yapıyor? Öncü kalabalığın arasında durumu anında Trump’a ileten bir ya da birkaç kamera olduğundan fena halde şüpheleniyorum. Çünkü “Situation Room” diye adlandırdıkları bir çadır kurmuşlar, içinde Trump ve yakın ekibi bölünmüş ekranda zombi gibi duvarı aşmaya çalışan kalabalıkların taşkınlığını keyifle izliyor, arada dans ediyorlar. Taraftarların yaydığı videoda gördüm – arzu edenler bakabilir: https://www.nationalheraldindia.com/india/watch-video-emerges-on-social-media-showing-team-trump-watching-capitol-attack-on-monitors-in-cheerful-mood
O sırada dünya olanları izlerken bazı halklar derin bir endişe duymaktaydı. Endişe kat sayısı henüz düşmedi. Sandıkta kaybetmiş bir cumhurbaşkanının yenilgiyi kabul etmemesi halinde neler yapabileceği hakkında bazen ucu kaçan, arada mantıksızlığa varan kötü senaryo şekilleri arasında dolandık. İtiraf edin. Düşünsenize, Amerika Birleşik Devletleri’nde bunlar oluyorsa kim bilir gelişimini henüz tamamlamamış ya da tamamlaması hala ve hala istenmemiş, tek adamla yönetilen diğer ülkelerde neler olur… Hem bakalım, o ülkelerin anayasasında ABD’de olduğu gibi bir yirmi beşinci madde (ya da iyileştirme) var mı?
Şu sıralar Amerika’da konuşulan şey, bu maddenin işletilmesine dair görüşler hakkında. Konuyla ilgili toplamaya çalıştığım bilgileri size şöyle özetleyebilirim. İşini yapmayan ya da yapamayan bir cumhurbaşkanının görevden alınabilmesinin bir yolunu yaratmak için anayasada iyileştirici anlamda bir madde eklenmesinin üzerinden elli yıl geçmiş. İşte o madde, yirmi beşinci madde. Bugüne kadar o maddenin işletilmesi söz konusu olmamış. Ta ki, Trump’ın kutuplaştırıcı ve yandaşlarını isyana teşvik edici davranış ve konuşmalarına bir son vermek için Başkan Yardımcısı Mike Pence’in görevi yeni Başkan Biden’a devretmesi gününe kadar geçecek on günlük bir sürede düzgün işleyen bir geçiş süreci yaşansın, ortalık daha fazla köpürmesin diye düşünene kadar.


Bu yeni süreçte bir takım sivil toplum kuruluşları, iş insanları örgütleri, sermayedar cemiyetleri yekten konuşuyorlar. Diyorlar ki, “Bu adam iktidarı vermemek için şiddeti kışkırtıyor, demokrasimizi tehlikeye sokuyor, demokrasimizi korumamız lazım, yoksa önümüzdeki on gün içinde kim bilir neler yapacak, o yüzden yirmi beşinci maddeyi devreye sokun, Pence geçici başkan olsun” mealinde şeyler söylüyorlar. Küçük bir ihtimal dahi olsa ulusun tehlikeye atılması durumu varsa, haklılar.
Söz konusu madde aslında 1967 yılında onaylanmış. Özetle, bir başkan ülkeyi yönetemezse ya da görevi sırasında ölürse yerine başkan yardımcısı olan kişinin görevi kalıcı olarak devralması yönünde bir uygulamayı hukuksal hale getirmişler. Maddenin tamamı içinde yer alan bentlerden birinde, anladığım kadarıyla dördüncü bentte mealen, “eğer diğerleri başkanın görev ve yetkilerini yerine getiremeyeceğine inandığında başkan görevden alınır” diyor. ABD’de bu bölüm daha önce hiç kullanılmamış, yani devreye sokulmamış. Olursa bir ilk olacak. Zamanında bu bendi kaleme alanlar aralarında çok tartışmış olmalı. Düşünün, başkan “Yav ben iyiyim, aklım başımda” dediğinde etrafındaki insanlar, “Bizim başkan kafayı yedi. Halktan birine küfretti, bir gazetecinin boğazını sıktı, kabineden bir bakanı tokatladı, ailesinden birini dövdürttü, cep telefonunu birinin kafasına fırlattı, sara nöbeti gibi bir şey geçiriyor zaten” gibilerinden şeyler söylüyorsa, ne olacak? Başkanla aynı fikirde olmayanlar var mıdır…
Geçmişte Trump’ın Tweeter’da , Kuzey Kore Başkanı Kim Jong Un’a cevaben, “Benim nükleer düğmem daha büyük” diye yazdığını biliyoruz. Kabine üyelerinden bazılarının Amerikan medyasına arada bir fısıldadığı, “Trump’ın gittikçe artan tutarsız davranışlar sergilediği” şeklinde haberleri de okuduk, geçmişte. Özellikle Covid-19 geçirdikten sonra başkanın davranışlarında gözle görülür bir tutarsızlık ve doğru düzgün düşünememe hali belirdiğini söyleyenler de var.


Sonuç olarak, Trump’ı pek de keyifli geçmeyecek bir gelecek bekliyor. Hakkında soruşturma isteyen var, başkanlıktan hemen azledilmesini isteyen var, yargılanmasını isteyen var. White House çalışanları, onun için, “Yönetmiyor, sadece başkan etiketini seviyor, onun sağladığı ayrıcalıkları seviyor” diyor. Sürekli yalan söyleyen, yurttaşlarını kutuplaştıran, dini kendi çıkarları için kullanan başkandan olaysız kurtulabilecekler mi, bakalım… Buradan çıkacak mesaj tüm dünyayı, özellikle de ekonomisi kırılgan, gelişmekte olan ülke sınıflamasından bir türlü çıkamayan devletler için de önemli olacak.

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top