Batuhan'ın gecesi

Batuhan'ın gecesi
Geceye damga vuran, Karagümrük kalecisi Batuhan Şen’di. Yazının sonunda Batuhan için ayrı bir paragraf açacağım…“Yiğidi öldür hakkını yeme” derler. Trabzonspor’u uzun zamandan bu yana, ilk defa bu kadar istekli seyrettim....

Geceye damga vuran, Karagümrük kalecisi Batuhan Şen’di. Yazının sonunda Batuhan için ayrı bir paragraf açacağım…

“Yiğidi öldür hakkını yeme” derler. Trabzonspor’u uzun zamandan bu yana, ilk defa bu kadar istekli seyrettim. Dün akşamki maç gösterdi ki; Trabzonspor’un tek sıkıntısı özgüvenmiş. Özgüven geldiği zaman Bordo – Mavili takım neler yapabileceğini gösterdi bu maçta. 

Üst üste alınan mağlubiyetler sonrası, hele ki bu mağlubiyetler kötü oyunla gelince, oyuncularda isteksizlik ve güvensizlik olması doğaldır.  Bunu aşmak için, taktik çalışmasının yanı sıra mental çalışma da gerekir. Oyuncuların kendilerine inanması, fiziki kapasitelerini sahaya tamamen yansıtabilmeleri bu çalışmalarla oluşur. Modern futbolda bu çalışmalar, maç öncesi “gaz vererek” yapılmıyor... Tıpkı antrenman gibi, hafta boyunca buna çalışılıyor. Spor psikologları bunun için var… 

Nenad Bjelica yönetiminde; Sivasspor, Konyaspor, Ankaragücü, Fenerbahçe maçlarına çıktı Trabzonspor. Bu dört maçın, sadece birini kazanabildi. Kazanılan o maçta da, Ankaragücü bir kişi eksikti. Üstelik bu dört maçta da Bordo – Mavili takım ilerisi için ümit verici futbol da oynamamıştı. Sadece Bjelica yönetiminde çıkılan maçlarda da değil, sezon başından bu yana, inişli –çıkışlı bir grafik vardı Trabzonspor'da. Bir türlü istenen oyunun oynanamaması, gelen kötü skorlar, şampiyonluk yarışından erken kopma, hedefsizlik takımın bugünkü halinin sebebi. Geldiği günden bu yana yazıyoruz; bu durumun sorumlusu Hırvat Teknik adam Bjelica değil. Hoca elbette ki denemeler yapacak. Yapması da gerek… Ancak bu denemeleri yaparken, inatçı olunmaması gerekiyor. Futbolun mantığı bellidir ve basittir; hazır olan oynar... Oyuncu, bir sonraki sezon takımda olacakmış olmayacakmış buna bakılmaz. Özellikle Fenerbahçe maçı sonrasındaki basın toplantısında, Bjelica’nın; “önümüzdeki sezon bizimle olacak oyuncuları oynatıyorum.” sözünü bir türlü anlayamadım. Sözleşmesi bitecek oyuncu haricinde, hangi oyuncunun takımda kalıp kalmayacağını kestirmek de çok güç… Bu mantık çok ters geldi bana…

Trabzonspor’un rakibi Karagümrük, çok gol yiyen ama çok da gol atan bir takım. Teknik Direktör Pirlo, İtalyan futbolunun katı defans mantığını kabul etmeyen bir futbol oynatmaya çalışıyor takımına. Göze hoş gelen futbol oynuyor Karagümrük. 

Trabzonspor, dün gece Karagümrük’ü futbolun doğrularını yaparak yenmeyi başardı. Doğru oyuncu seçimi, doğru taktik, doğru kurgu… Bu doğrular, takımın özgüveniyle de birleşince istenen, arzulanan oyun ortaya çıktı. Her ne kadar atılan dört golün üçü kaleci hatasından olsa da Trabzonspor Karagümrük’e pozisyon vermedi. Oyunu dikine oynadı, Karagümrük’ün pas bağlantılarını kesti, arkaya uzun toplarla adam kaçırdı… Bjelica, dün akşam dersine çalışmış. Çalışınca da başarı geliyor elbet… Dün akşamki maçta, tek eleştireceğim nokta, üçlü defans dizilişi olur… Her ne kadar beşli orta saha, rakibine fırsat vermese de Trabzonspor’un üçlü savunma oynayabileceğini düşünmüyorum. Hoş, Spor Toto Süper Lig’de de “üçlü savunma” oynayacak takım yok ya…

Gelelim Karagümrük kalecisi Batuhan’a…

Varoluşçuluk akımının öncülerinden olan Fransız yazar ve filozof Albert Camus, bir dönem kalecilik yapan ünlülerden. Camus; “hayata ve ahlaka dair ne varsa futboldan öğrendim.” der ve ekler; “ çünkü top hiç bir zaman beklediğim köşeden gelmedi.” Tıpkı, dün gece Karagümrük kalecisi Batuhan’a olduğu gibi.  Karagümrük’ün, Galatasaray’dan sezon sonuna kadar kiraladığı genç kalecinin bu sezon oynadığı, hemen hemen tüm maçları seyrettim. Daha önce de Galatasaray alt yapısında oynarken maçlarını yönetmiştim. Boylu poslu, kalesinde güven veren bir fiziği var. Çizgi kaleciliği performansı daha önde, yan toplar için çalışması lazım. Dün gece çok kötü goller yedi. Hoş, Trabzonspor, yediği goller olmasa da bu maçı kazanırdı. Yazılı olmayan futbol kuralları, “iyi kalecilerin, kötü goller yiyeceğini” söyler Batuhan kardeşim. Muslera gibi, Uğurcan gibi, İspanyolların ünlü kalecisi Arconada gibi… Bu isimlerin hepsi A kalite kaleci. 24 yaşındasın, çok çalıştığın takdirde ulusal takım kalesi sana emanet olacak birkaç yıla kadar. Saçlarını değirmende değil, futbol sahalarında ağartmış bu abinin, hakem eskisinin, sözlerine inan kardeşim… Bu maçtan çıkaracağın dersleri al ve bu geceyi unut … Dün gece, sadece bir iş kazasıydı ve sen iyi bir kalecisin…