BAZI EŞİKLER AŞILAMAZ

Türk milliyetçiliği laik, modernist ve devletperver niteliktedir. Bu aynı zamanda İttihatçı-Kemalist milliyetçilik perspektifinin temel direğidir. Bu milliyetçilik anlayışı ve uygulayışı, 1911-1912 sonrası sivil ve askeri bürokrasinin Türkiye ve dünya algılamasının ve durduğu koordinatların, siyasal ve sosyal alandaki tezahürüdür.

Bir miktar sosyal mühendislik anlayışı, bir miktar pozitivist penceresi ve bir miktar da elitist tortuları vardır.

Buna karşılık olmak üzere bir diğer milliyetçilik yorumu ve tutumu, Türk-İslam sentezcisi, popülist ağırlıklı ve lümpen bir milliyetçilik yaklaşımıdır.

Yani aslında her iki kampı veya ekolü zapt-ü rapt altına alacak, içinde absorbe edecek dominant bir ulusal kültür sentezi yoktur.

Bu coğrafya ve bu topraklarda bir modern sanayi sınıfı ve buna eşlik edecek aydınlanmacı bir işçi sınıfı yazık ki yeşerememiştir. Bunda en önemli parametrelerden birisi, Osmanlı toprak düzenidir. (Bu konu başka bir yazıda uzunca tartışılabilir.)

Yeni Türkiye Cumhuriyeti de böyle bir sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel mirası tevarüs etmiştir.

Zira, modern Türkiye projesi, toplumsal sınıfların reddine, bir tür devlet kapitalizmine dayanır. Sadece meslek grupları vardır ve onlar birbirlerinin lazımı ve melzumlarıdır. Bu itibarla, Türk iktisat ve sosyoloji tarihinde; emek-sermaye, işçi-patron çelişki ve antagonizmaları yerine; kentlilik-köylülük, elitizm-popülizm, muhafazakârlık-modernlik eksenleri vardır.

Cumhuriyet tarihi boyunca iktidarlar, din ve devlete dair iş ve algıların matematiksel iki ayrı küme gibi algılandığı, ülkenin dini referanslarla yönetilmediği ve de yönetilmesinin düşünülmediği bir siyasal-sosyal iklim inşa ettiler.

Bu tavır, eğitimde, kurumsal düzenlemelerde, anayasacılıkta, sanat ve kültürde evrensel kriter ve normlara entegre olabilme kabiliyetimizi artırdı.

2002’ye kadar var olan tüm iktidarlar, hayat, dünya ve Türkiye tespitlerini bu iklim dairesi içinde yaptılar. Eleştirelim veya eleştirmeyelim; dünya kriterleri içinde hayatiyetini sürdüren üniversitelerimiz, (şimdilerdeki çoğu vakıf üniversitesini kastetmiyorum. Kastedilen eski Türkiye üniversiteleridir.) Nobel ve festivallerde ödül kazanan bilim adamı ve sanatçılarımız, hatta son 20 senenin yetiştirdiği muhafazakâr aile çocuklarının eğitim ve balayı programlarında Batı modernitesine ait kentlere gitmeyi planlayan nevzuhur gençlik bile, bu daire içinde zihinsel kodlarını geliştirdi ve yerli yerine oturttu.

İşte böyle olduğu içindir ki uzun dönem siyasal iktidar olabilseniz bile kültürel olarak iktidar unsuru olamıyorsunuz.

Siyaseten iktidar olmak, hegemonik bir kültür dairesi inşa etmeye yetmiyor.

İktidar olgusu, devlet örgütlenmesinin çerçevesinde sınırlanmayan ve toplumların tümünde var olan evrensel bir olgu olduğuna göre, siyaseti iktidar ilişkileri perspektifinden hareket ederek tanımlamak ister istemez siyasetin de evrenselliğini vurgulamak anlamına geliyor.

İktidar hakkında Foucault’nun önemli saptamaları var. Örneğin, iktidarın olduğu yerde direnme de vardır. İktidar ve iktidara direnç, birbirinden ayrılmaz bir ikili oluşturur. İktidar ilişkilerinin aile, iş yeri, arkadaş grubunda olduğu gibi, doktor-hasta ilişkilerinde, hatta aşkta mevcut olduğudur. İktidar bir kurum değil, bir yapı değil, bir mülk değil… Karmaşık bir stratejik pozisyona verdiğimiz addır,” diyor Foucault.

Ve o iktidara rağmen evrensel bir entelektüel eşiği aşamamış olmanız, global norm, kriter, trend gibi dinamiklerden ayrı düşmüş olmanız ve sizin de içselleştirmek gibi problematiği yaşayacak hegemonik bir kültür şemsiyesi kuramamış olmanız, böyle bir kültür dairesi inşa edememiş olmanız ve var olan değerler sistemini de alt üst etmiş olmanız ; sanat ve felsefe alanında hem kurumların hem de zihinlerin hem de kümülatif olarak toplumsal kümelerin fukaralaşmasını getirmiştir ki bu hem etik hem estetik hem de analitik zafiyeti getirmektedir. Tolerans kültürünü yok etmektedir.

İşte onun için beğenmediğiniz resmi indiriyorsunuz…

İşte onun için konserleri ve müzikleri yasaklıyorsunuz…

Ve işte onun için heykelin içine tükürüyorsunuz…

1- Nur Vergin, Siyasetin Sosyolojisi (Kavramlar, Tanımlar, Yaklaşımlar) İst, Boylam Yayınları, 2003, s.131.
2- a.g.e., s.135

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mithat Baydur Arşivi

ZORBA

11 Temmuz 2022 Pazartesi 07:10