Beklenen mi, endişeyle beklenen mi?

Perşembe günü açıklanan enflasyon oranlarının beklenenden düşük çıkacağına dair Merkez Bankası Başkanının yaptığı açıklama malumlarınız. Nitekim "orta karar" diyebileceğimiz bir seviyede açıklandı. Peki şimdi ne olacak?
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın televizyonda belirttiği gibi Merkez Bankası Başkanı, "faizler düşmeli" şeklindeki önermeye uyarak, politika faizlerinde bir indirim yapacak mı? Bu adımın argümanını güçlendirmek için daha önceki basın açıklamalarında enflasyonun yükseleceğine dair ifadelerini değiştirecek mi? Bilinen bir tek şey var, o da "faizler düşmeli" denildiği andan itibaren Dolar/TL'de sert yükselişler yaşandığı.
TÜFE'ye dönersek. Her zaman olduğu gibi bu sefer de çekirdek enflasyona dikkat ettim. Hala yüksek seyrediyor ve mayısta da yıllık olarak TÜFE'den daha yüksek hareket etmiş. Diğer taraftan ÜFE'nin geçen aylara göre çok yüksek seviyesini koruduğunu görüyoruz. Bu gelişmenin önünde sonunda TÜFE'ye yansıması kaçınılmaz.
Açıkçası İTO Geçinme Endeksi, bu kadar yüksek çıkmışken TÜFE'nin buna göre oldukça düşük açıklanması soru işaretleri uyandırıyor. Daha önceki raporlarımda da sıkça belirttiğim gibi, üzerinde analiz yaptığımız rakamlara güvensizlik devam ederse kritik karar alıcıların neyi referans alacağı konusunda kararsız kalmaları, ekonomide istenmeyen yan etkiler yaratabilir. Bu sebeple TÜİK'in mutlaka "gerçekleşen-hissedilen enflasyon" farkını izah etmesi gerekiyor. Bu izahı da bilimsel çalışmalara dayandırması gerekiyor. Sürekli söylüyorum; AB Komisyonu ve Eurostat bu çalışmaları periyodik olarak yapmakta.
Düşük faizle alınan krediler doğru yere gitmiyor
Şunu söylemem gerekiyor; kredi alabilecek kadar itibarlı kişilerin ulaştığı düşük faizli kaynakların pek azı yeni bir yatırıma dönüştü. Birçok kişi ucuz kredilerle Türkiye'de veya yurt dışında gayrimenkul aldı ya da nihai tüketime bu kaynağı harcadı. Büyüme rakamları, sermaye oluşumunda artış olduğunu söylüyor ama kapasite kullanım oranları hala yüksek seyrediyor. Dolayısıyla makine teçhizat alımları sayesinde kapasitenin artıp, kapasite kullanım oranlarını 1-2 puan daha sakinleştirmesi gerekirken uzun bir zamandır bu gerçekleşmiyor.
Genelde götürü usulü hesaplanan Milli Gelir rakamlarında "beyan" esas alındığı için mutlaka mesafeli yaklaşılması gerekiyor diye düşünüyorum.
Sonuç olarak açıklanan enflasyon oranının faizleri düşürecek bir motivasyon yaratmaması gerektiğini düşünürken, Merkez Bankası'nın alacağı kararın bu ayın en kritik gelişmesi olacağının altını çiziyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Emre Alkin Arşivi