BELGESEL SİNEMA VE GERÇEĞİN SUNUMU: AALTO

40. İstanbul Film Festivali’nin Nisan ayı seçkisinde yer alan dikkat çekici bir belgesel film olan Aolto, sadece Finlandiya için değil, aynı zamanda küresel ölçekte tanınan bir mimar ve bu bağlamda tasarımlarıyla da mimarlık tarihine damga vurmuş bir tasarımcı olan Alver Aalto hakkında yapılmış önemli bir belge niteliği de taşıyor. “Aalto”, Finlandiya’nın yetiştirdiği iki önemli karı koca olan Anio ve Alver Aalto çiftinin hem aşkları hem de gerek mimari gerekse de mobilya tasarımı bağlamında ortaya çıkardıkları modern tasarımlar açısından da önemli bir belgesel film.

Belgesel sinema, neredeyse sinemanın bulunuşuyla eşit bir yaşa sahip. Lumiere kardeşlerin, Paris Grand Cafe’de, bütün dünyada yaygın kabul gören aletleri Cinématographe ile yaptıkları ilk film gösterileri de, bu türün ilk örnekleri olarak kabul edilebilir.  “İşçilerin Fabrikadan Çıkışı”, “Bir Bebeğin Mama Yiyişi”, “Bir Trenin Gara Girişi” gibi filmler, belgeleme amacıyla yapılmış olsalar da, hayata olabildiğince nesnel yaklaşarak gerçeğin daha yalın bir şekilde yansıtılmasını sağlayan belgesel sinemanın yolunu da hazırlamışlardır.

BELGESEL SİNEMAYLA KURMACA SİNEMA AYRIMI

Belgesel sinemayı kurmaca sinemadan ayıran en önemli ayrım, gerçeği yansıtmadaki yaklaşımda başlar. Kurmaca sinema gerçeğe öykünme yöntemini benimsemiştir. Belgesel sinemanın amacı ise gerçeğe ayna tutmaktır. Bu yaklaşım özetini, John Grierson’un tanımlamasında buluyor: “Seyirciye burnunun dibinde olup bitenlerle kendi öyküsünü anlatmak, gözlerini bu öyküye yöneltebilmek; önemli olan anlık davranışların yakalanması ve bundan gereken dramatik yapının çıkarılması.” Kısaca yinelersek, gerçek insanlar, mekanlar ve olaylara yaklaşacaksınız, fakat tüm bu gerçeğin unsurlarını bir güvenlik kamerasının kuru gerçekliğinin dışında, gerçeğin yaratıcı bir şekilde yorumlanması olarak yansıtacaksınız. Bu yansımalar düşünmenin yolunu da açabilecek, gerçeğin arkasındaki görünmeyen gerçeği de ortaya çıkarabilecektir. Bence belgesel sinemayı sanat bağlamı içine sokan yaklaşım, bu tanımlamada vücud buluyor. Diğer yandan gene İngiliz Belgesel Okulu’nun önemli yönetmeni ve kuramcısı Basil Wright’a göre ise “belgesel film şöyle ya da böyle bir film değil, yalın olarak, kamuoyuna bir yaklaşma yöntemidir”.

BELGESEL SİNEMANIN ÖNCÜLERİ

1920’lerde Almanya’da Walter Ruttmann, Amerika’da Robert Flaherty, Sovyetler Birliği’nde Dziga Vertov, Sergei Eisenstein, Vsevolod Pudovkin ve Fransa’da Alberto Cavalcanti ile başlayan belgesel sinema çalışmaları, belgesel sinemayla 1920’lerde ilgilenmeye başlayıp; 1930’larda İngiliz Belgesel Okulu’nun da oluşmasını sağlayan John Grierson’un da çabalarıyla dünya çapında dikkati üzerine çekmeye başlamıştır. Ayrıca Hollandalı Joris İvens belgesel sinemanın en önemli sanatçılarındandır.

Sinema, belgesel sinemanın yolunu hazırlayan belgelenmiş görüntülerle başlamıştır. Bütün sanatlar aynı zamanda yaşama bir ayna tutarlar. Bu yansıma sanatçının bilinçaltıyla, dünya görüşüyle, bilinç seviyesiyle paralel bir ilişki içindedir. Yaşamın yansımalarının, somutun sureti bağlamındaki en hakiki yanılsamalarını ortaya koyan sinema sanatı, belgesel türü ile, gerçeğe yaklaşmada da etki gücü en büyük sanatlardan birisidir.

Belgesel sinemanın ve bu türle uğraşan kişilerin amacı, gerçeğe yaklaşmak, dolayısıyla da filmi oluşturma -ya da bilince ayna tutma- sürecinde gerçeği manipule etmeden yansıtmak ya da gerçeği yozlaştırmadan yorumlamaktır. Gerçek kavramı yalın olarak düşünüldüğünde, yanıtı kolay verilebilir bir şeymiş olarak görünse de; ayrıntılı olarak düşünüldüğünde yanıtlanması zor bir soru olarak görünür. Gerçeğe yaklaşmak veya gerçeği olabildiğince nesnel olarak yansıtmak amaç olarak belirlendiğinde, sanatçının nesnelliği, etik bağlamdaki tavrı ve kişisel referanslarını ne denli yaptığı işe yansıttığı gibi sorular da önem kazanabilir. Bu soruların önemini vurgularken aynı zamanda bir belgesel filmin oluşumundaki önemli anahtar kavramlar da ortaya çıkmaktadır. Bunlar gerçek, yaratıcılık, etik, estetik ve yorum (mesaj) dur.

SİNEMA VE GERÇEK

Sinema bir sanat formu olarak, belgesel dışında belki de yaşam gerçeğini en çok deforme eden ifade şekillerinden biri. Buradaki deformasyon sözcüğünü ise, sinema sanatının kendi dilini oluşturan öğeleri kendine özgü şekillendirmesi bağlamında düşünmek gerekir. Çünkü kurmaca bir film yapıtı, gerçekten yola çıkarak sinemaya özgü bir gerçeklik yaratırken de, gerçekliğe sanatın ve sinema sanatının doğası gereği yüzde yüz bağlı kalamaz. Kurmaca sinema için asıl olan gerçeğe öykünmek, hatta onu yeniden düzenlemektir. Sinemada gerçek mekan ve gerçek zaman, hatta gerçek olaylar bile sanatçının yaklaşım şekli, diğer bir deyişle yorumuyla başkalaşıma dönüşür. Zaman ve mekan sinemacının plastik öğeleridir. Ortada artık yaşam gerçeği değil, sinemaya özgü bir gerçeklik ve sinemaya özgü bir zaman söz konusudur. Şüphesiz sinema sanatına özgü gerçeklikten bahsederken, sanatçının her türlü serbest tasarruf çerçevesinde ulusal veya evrensel sınırlar içinde haraket etme özgürlüğü vardır. Diğer yandan, insanlık idealine ve insani olmayan şeylere karşın, gerçeği kendi gerçekliği şeklinde yorumlama özgürlüğünün de ne denli sınırsız olmak durumunda olduğunu da tartışmak gerekir. Bu tartışmaların belgesel sinema açısından daha hayati olması gerekir. Özellikle insanlığa karşı işlenmiş suçların oluşturduğu durumlara, bir sanatçının kendi yorumum diyerek çarpıtmalar yapması kabul edilebilir değildir.

40. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDA ÖNEMLİ BİR BELGESEL

40. İstanbul Film Festivali’nin Nisan ayı seçkisinde yer alan dikkat çekici bir belgesel film olan Aolto, sadece Finlandiya için değil, aynı zamanda küresel ölçekte tanınan bir mimar ve bu bağlamda tasarımlarıyla da mimarlık tarihine damga vurmuş bir tasarımcı olan Alver Aalto hakkında yapılmış önemli bir belge niteliği de taşıyor. “Aalto”, Finlandiya’nın yetiştirdiği iki önemli karı koca olan Anio ve Alver Aalto çiftinin hem aşkları hem de gerek mimari gerekse de mobilya tasarımı bağlamında ortaya çıkardıkları modern tasarımlar açısından da önemli bir belgesel film. Alvar Aalto, sadece bina tasarımı açısından değil aynı zamanda mobilya tasarımında da çığır açan, tasarımları bir dönem Amerika’da çok kabul görerek satılan bir tasarımcı.

AALTO’NUN MİMARLIK TARİHİNDE ÖNEMİ

Aalto, tasarımlarıyla Finlandiya’nın sosyo kültürel dünyası açısından da önemli dönüşümlere ve imzasını attığı pek çok özel ve kamu kurumuyla gerek ülkesinin gerekse de dünyanın hafızasında da yer etmiş bir mimar. Aalto mimariyi salt işlevselliği açısından değil aynı zamanda çevresiyle uyumu ve insan yaşamını güzelleştiren bir tasarım alanı olarak gören bir sanatçı ve tasarımcı. Böyle bir mimara ve onun ikonik mimari tasarımlarıyla yapılmış binalara sahip oldukları için de Finlandiyalılar ve ABD’nin meşhur teknoloji enstitüsü MIT’nin öğrenci yurdu binasının tasarımı bağlamında da Amerikalılar şanslı...

Dünyada karnını doyurma becerisini gerçekleştirmiş ve ortalama refah düzeyi sağlamış pek çok ülkede, insan yaşamını daha kaliteli kılacak estetik bir mimari anlayış gelişmemiş. 1. Dünya ülkeleri ve kısmen Asyada belli ülkeler dışında insanlığa daha güzel yaşam umudu vaat eden konutlar, kamu ve özel kurum mekanları gayri estetik bir anlayışa sahipler. Dünyanın iklim krizine bağlı olarak hoyratça tüketilmesi, belki de çok uzak olmayan bir zaman diliminde büyük bir çöplüğe de dönüşmesine neden olacak.

40. İstanbul Film Festivali kapsamında yeniden belgesel sinemanın önemini anımsatan bir belgesel film olan “Aalto” filmi, Avrupa’nın ve modern İskandinav tasarımının önemli ismi Alvar Aalto hakkında büyüleyici bir keşif olduğu kadar onun büyük aşkı karısı Anio ile aralarındaki çizgi dışı, dikkat çekici ilişkiye de yoğunlaşan bir film. Ayrıca filmde modern sanatın önemli figürleri olan Le Corbusier, Bahaus hareketin kurucusu Walter Gropius, Moholy-Nagy ve Frank Lloyd Wright’ın Aalto üzerindeki etkileri ve ilişkileri hakkında da belge görüntüler ve bilgiler içeriyor.

KAYNAKÇA

ADALI, B., Belgesel Sinema, İstanbul, Hil Yayın, 1986.

KAUFMAN. B., Bana Bir Hikaye Anlat, İstanbul, Belgesel Sinemacılar Birliği, Belgesel Sinemacılar 4. Konferansı Bildirisi, 27.02.2000.

MONACO, J., American Film Now, Oxford University Press, 1979.

VARDAR, B., Türk Sinemasında Kısa Film İçin Yanıtlar, Türk Sinemasında Kısa Film, Kurmaca Belgesel ve Canlandırma Sineması Üzerine Bir Soruşturma, Hazırlayan: Süleyma M.Dinçer, Ankara, Kiv Yayıncılık No: 1,1996.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bülent Vardar Arşivi