İ. Bülent Çelik

İ. Bülent Çelik

Ben bir şey anlamadım!

İlhan Selçuk ustanın dediği gibi “İnanç tartışılmaz, fikir tartışılır.
İnanç, adı üstünde inançtır! İsteyen istediğine inanır!”
· · ·
Hangi dinden olursa olsun dindarlara, inanç sahibi insanlara bir sözümüz yok.

Sözümüz dinden geçinenlere.
Yani siyasal dincilere!
· · ·
Siyasal dincilik anlayışı; taşıyıcı kolonunda “para ve bireysel çıkar” olduğu için olağanüstü kaypak bir zemin üzerinde hareket eder.
Siyasal dinciler en küçük zorlanmada ilk aklına geleni, en yakınındakini satar.
Çünkü uğruna ölümü göze alacak, tumturaklı bir ideolojileri yoktur.
Makasta sıkıntı hissettikleri anda raydan atlarlar..
Para, nasıl olur da ideolojiyi -finali dışında- böyle sıkı taklit eder bunu hiç anlamış değilim.
· · ·
Süleyman Özışık Türkiye gazetesindeki köşe yazarlığı görevine, “aklanıncaya kadar” ara verdiğini açıkladı.
Son makalesinde bu durumu onuruma yediremem mealinde bir şeyler yazdı..
Süleyman Özışık’ın; Gazetesine taşıması gereken haberi; bir mafya babası ile bir siyasetçi arasında taşımasını mı yoksa bunun ortaya çıkmasını mı onuruna yediremediğini hiç anlamadım.
“Ben onuruma yediremem, artık siz de yerseniz!” mi demeye getirdi, valla onu da anlamadım!
· · ·
Bütün bunlar bir yana;
Peker henüz, abi ‘Süleyman Özışık’ın adını hiç deklere etmemiş.
Daha sona, bu görüntülü telefon görüşmelerini paylaşırken yazacağı Twitter mesajı dışında Süleyman Özışık’ın adı hiç bir videoda geçmiyor!
Peker’in, Hadi Özışık ile yaptığı ikinci görüntülü görüşmede, ‘Süleyman Soylu ile görüşmeye giden gazeteci’ konusunu konuştukları sırada: “Gözünü seveyim! Benim adımı niye geçirdin orada! Çocuklara söyle benim adımın geçtiği bölümü kırpsınlar , ciddi sıkıntı olur” derken; bahsi geçen görüşmeye gidenin kendisi değil kardeşi Süleyman Özışık olduğunu, tekrar tekrar, altını çize çize, isim-soyisim vererek belirtmesinin nedenini bissürü kardeşi olan birisi olarak zinhar anlamadım!
· · ·
Tam bu satırda farkettim ki burada size “şahsımın da anlamadığı” şeyleri yazmaya çalışıyorum!
O halde Ziya Paşa’nın:
“İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez.
Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.”
şeklindeki beyitini aktararak bu yazıyı bitirmek anlamlı olacak diye düşündüm.
Bilmem anlaştırabildim mi?

Tekel bayilerine hibe desteği neden çıkmadı?

Pandemi kısıtlamalarında benzer işi yapan bakkal ve marketler açıkken tekel bayileri ısrarla kapalı tutuldu.
Yetmezmiş gibi, yeni açıklanan 3 ve 5 bin TL tutarındaki hibe desteği paketinin de dışında bırakıldılar.
· · ·
İktidar cenahından kimse açıkça söylemese de, bu genel yaklaşımın gerçek nedeninin tekel bayilerinin ana ticaret kaleminin alkollü içki satışı olması gayet aşikar.
· · ·
Hele alkollü mekanların halini hiç sormayın!
Pandemi kısıtlamaları bahanesiyle; hazır ele almışken onların ruhsat işleri de “hale yola” koyuldu..
Daha önce alkollü mekan açılış iznini belediyelerin ilgili birimleri verirken, belediyeler kaybedildikçe izinleri merkezi kontrole bağlama eğilimi burada da ortaya çıktı.
· · ·
Bu yılın Nisan ayında alınan kararla, artık içkili mekanların faaliyet göstereceği alanlar ile çalışma saatlerine, belediyelerle beraber; vali yardımcısı veya kaymakamın başkanlığında, ilgili belediye, kolluk birimleri, kamu kurumları ve meslek odaları temsilcilerinden oluşan ‘İçkili yer bölgesi tespit komisyonu’ karar verecek.
Yani; alkollü mekan açmak banka açmaktan daha zor hale gelecek.
· · ·
“Alkollü içki üretmek de, satmak da, içmek de kökünden yasak!” demeye şimdilik cesaret edemedikleri için, bir yandan üretenin, satanın, tüketen işini zorlaştırma, öte yandan vergi ve KDV ayarları ile fiyatlarını yükseltme yoluyla, yanlardan sıkıştırıp duruyorlar.
Peki uzun vadede işe yarar mı?
Geçtik tarihsel hafızamızdaki “4. Murad” tecrübesini, bu günkü İran’ı, Suudi Arabistan’ı bilmiyor olamazlar!
İçki içenin 200 kırbaç vurularak cezalandırıldığı Suudi Arabistan’ın, son Türk malı boykot kalemleri arasında Türk rakısı, Türk şarabı ve birası markaları da vardı diyeyim gerisini siz anlayın.
Alkol almanın 70 değnek cezası bulunan İran’da 130 tane aktif Alkol tedavi merkezi var.
Türkiye’de uyuşturucu tedavi merkezleri de dahil bu sayının 46 olduğunu belirtirsek mesele daha net anlaşılır.
· · ·
Demek ki yasaklar uzun vadede işe yaramıyor!
Ama zaten beklenti de uzun vadeli değil.
Zira durum acil!
· · ·
Ne diyor Hayyam:
“Niceleri geldi neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler.
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler hep senin gibiydiler.”

Satan satana!

Şu karmaşaya bakar mısınız?
Önce siyaset, “kurumsal dost” olarak uzun süre birlikte “çalıştığı” Peker’i -bir sebeple- satıyor.
O da “dönüş biletim!” dediği, “bir dost olarak uzun süre destekledim!” dediği, Süleyman Soylu’yu satıyor!
Özışık, Cüneyt Özdemir’e verdiği röportajda, dostum dediği Peker’i, “şerefime, namusuma” diyerek yeminle yalanlayınca, Peker, şak diye Özışık ile görüntülü telefon görüşmelerini yayınlıyor, dostum diye gazetecilik namusuna methiyeler düzdüğü Hadi Özışık’ı, hem de kardeşiyle birlikte satıyor.
Bu arada bir yerde, Hadi Özışık, “benim adım geçmesin” talebinde bulunarak ismini zikrettiği öz abisini sattığının farkında bile olmuyor!
· · ·
Tv programlarında ve gazetelerinde senelerdir canhıraş bir şekilde savundukları bu sistemin savcısı “üyesi olmamakla birlikte…” diye devam eden suça istinaden talimat çıkartıp evlerinde arama yaptırıyor, telefonlarına bilgisayarlarına el koyuyor! Bir satış da savundukları sistemden geliyor!
· · ·
Devam eden bölümler bize daha ne satışlar gösterecek allah bilir!

4,5 milyon Suriyeli ne durumda?

Twitter fenomenlerinden, xanax sormuş: “Çok acayip, 4-5 milyon Suriyeli buharlaşıp uçmuş gibi, haklarında hiçbir haber yapılmıyor. Ne yer, ne içer, nerede barınırlar? Salgından nasıl etkilendiler, aşı oldular mı? Bu bir bana mı tuhaf geliyor?” diye..
· · ·
Tuhaf gelmesin birader! Onların bir kısmı TC vatandaşı oldu, TC vatandaşlarının büyük çoğunluğu da fiziki ve içtimai koşullarda onlarla eşitlendi. Böylece olay homojenleşti. Artık hepimiz aynı çöplükte eşindiğimizden memleketin Suriyeli diye bir sorunu kalmadı. Haydi gözümüz aydın!

Haftanın saptaması

Artık birilerine “AKP yandaşı” demek onu tanımlamaya yetmiyor.
“AKP’de hangi grubun yandaşı?” demek gerekiyor!
Merdan Yanardağ/TELE1

Önceki ve Sonraki Yazılar
İ. Bülent Çelik Arşivi