Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

BEN POPÜLER FİLMLER YAPMAK İSTİYORUM AMA POPÜLİST FİLMLER DEĞİL!

Kendisi bir hikaye anlatıcısı. Onun filmlerini izlediğinizde herkesin klasik biçimde anlattığı bir mevzuyu o bambaşka bir tatta anlatıyor. Kendinizi bir masalın içinde hissediyorsunuz; gülerken ağlıyorsunuz, ağlarken gülüyorsunuz sonra birden şarkı söylemeye başlıyorsunuz. Size bambaşka bir yolculuk yaşatıyor. Türk sinemasında ‘masalsı gerçekçilik’ üslubunun en önemli ismi Ezel Akay. Uzun süredir kendisini yönetmen koltuğunda göremedik ve çok özledik. Tam 9 yıl aranın ardından Ezel Akay ‘9 Kere Leyla’ filmi ile sinemaseverlerle nihayet buluşuyor. Bir Ezel Akay filmi izleyecek olmanın heyecanı içindeyiz, bu kez sinemada değil dijital platformda film ile buluşacağız. Başrollerinde Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Elçin Sangu, Fırat Tanış ve Alican Yücesoy’un yer aldığı film, 4 Aralık Cuma tüm dünyayla aynı anda sadece Netflix’te! Ezel Akay röportajıyla Gazete Pencere’de.

Herkese film izlemeye ayırdığınız bir gün dileriz.  

Çok sayıda çekilmeyi bekleyen projeniz var. ‘9 Kere Leyla’ filmi başlama nedeniniz, bu konuyu seçme sebebiniz nedir ve film nasıl hayata geçti?

Ben ekonomik problemlerimi çözebilmek için oturup 3-4 tane, bir ya da iki mekanda geçen az oyunculu projeler tasarladım. Bu projelere kabaca konak-köşk filmleri diyorum. ‘9 Kere Leyla’ bu projelerden biriydi. Şimdiye kadar sosyal bir meseleye dokunmayan ve bir sosyal mesele etrafında örgütlenmeyen hiçbir proje ile ilgilenmedim, bu film de öyle. Kadına gösterilen şiddet bu kadar ayyuka çıkmasaydı bu filmi yapmayı aklıma getirmezdim.

Filmin hikayesi bir vodvilden yola çıktı

Peki çıkış noktanız hangi hikayeye dayanıyor?

Rahmetli Tayfun Türkili’nin bir vodvilinden yola çıktım aslında. Dokuz canlı diye hakikaten karısını dokuz kere öldürmeye çalışan başarısız, beceriksiz bir erkeğin hikayesiydi. Öğrencilerimle mizansen çalışması yapmak için kullandığım bir metindi bu. Birden bir ilham geldi ve bunun bir ciddi kadın hikayesi olduğunu fark ettim. Öyle başladı proje.

Filmde erkeklik denen şeyle alay ediyoruz

‘9 Kere Leyla’ filminin konusu nedir?

Orta yaş üzeri bir erkek karısından boşanıp sevgilisi ile beraber olmak istiyor. İlginç bir şekilde karısı hiç boşanmaya niyetli değil bütün söylediklerini gırgıra, şakaya alıyor adam da sonunda dayanamıyor. Kendince bunu çözmeye çalışıyor. Muazzam derecede başarısız oluyor, bunun hikayesi aslında film. Filmde biz erkeklik denen şeyle alay ediyoruz. Erkeklik dediğimiz şeyle dalga geçen ve alay eden bir yapısı var filmin.

Bizler alay ettiğimiz şey gibi olmak istemeyiz

Kadına yaklaşım nasıl bu filmde; bir tarafta eşi olan kadın var ama genç sevgilisi kadın uğruna diğer kadına yapılanlar da var…

Bir aşktan öbürüne geçmeye çalışan bir adam. Aslında bunda bir kusur yok, bunu şiddet yoluyla başarmaya çalışması kötü. Bu çok erkeğe has bir şey aslında. Çok trajik bir konu. Yüzlerce kadın sevgilileri, eşleri, yakınları tarafından öldürülüyor. Dokunulması çok hassas bir konu ve bu konuyu böyle bir alaycılık ortamında anlatmak o kadar kolay bir şey değil. Ancak ben alaycılığın bizi kurtaracak bir şey olduğunu düşünüyorum. Şöyle düşünün parça parça olmuş bir bedenin fotoğrafına bakmak istemezsiniz ama bir dedektif, bir polis ona bakmak zorundadır. Böylece o detayları görüp nasıl öldürüldüğünü bulur. Biz alay ederken bu çeşit bir olaya bakma imkanı sağlıyoruz. Çünkü bizler alay ettiğimiz şey gibi olmak istemeyiz. Komedinin etkisi buradan geliyor dolayısıyla bende sıkça bu yola başvuruyorum filmlerimde.

Filmde eğlenceli bir kadro var

Oyuncu kadrosundan ve rollerinden bahsedebilir misiniz?

Sekiz-dokuz tane oyuncu var filmde, kadro bundan ibaret başka diyaloğu olan oyuncu yok. Bu oyuncular olmasa ben bu kadar kısa sürede bu filmi asla tamamlayamazdım. Hızlı çekmek için bir aileyi yardıma çağırmış oldum gibiydi durum. Hem benim uzun yıllar önce birlikte çalıştığım insanlar var ekipte, hem de genç yeni insanlar var. Herkes bir saat gibi çalıştı aslında takır takır üç hafta hazırlık yaptık, oyuncular bir takım ön provalar yaptılar ama sette prova yapmadan nerdeyse ama önceden yapmış olarak büyük bir süratle çektik filmi. Hepsi çok başarılı oldu ve çekimler çok güzel geçti.

Haluk Bilginer Adem karakterinde, sürekli vicdani muhasebe yapıyor aynı zamanda kendi zihninin içinde de üç tane daha Adem’le karşılaşıyor. Demet Akbağ’ın karakteri ne olduğunu asla anlayamadığımız bir takım ruh hallerinde. Eziyet gören, aşağılanan bir kadın olmasına rağmen hayatı inanılmaz canlı yaşayan bir kadın, kendisiyle ve başka dünyanın kadınlarıyla da ilgilenen çok ilginç bir karakter oldu. Elçin Sangu karakterin özelliği içinde bir kızıl saçlı Lilith’den bahsediliyor, yuva yıkan kadın Lilith’i oynadı. Fırat Tanış filmin kötü adamını oynadı, kendini Lilith’in oğlu sayan bir antika toplayıcısı. Alican Yücesoy Haris diye adı gibi kıskanç bir karakter. Haluk Bilginer’in oynadığı Adem karakterinin avukatı ve onu muazzam derecede kıskanıyor üstelik sevgilisini o elde etmek istiyor. Onun dışında Hızır ve İlyas isminde ambülans şoförleri var ambülans şöforlerini Hakan Eke ve İhsan Ceylan oynadı. Bir de ikizler var çok ilginç iki karakter, onlar Fırat Tanış’ın oynadığı karakterin yardımcısı olan masum katiller. İkizleri Emre Kıvılcım canlandırdı. Filmde eğlenceli bir kadro var.

İnsan konuşma dilini dokuz senede değiştirmez

Sizin filmografinize baktığımızda Ezel Akay’ın farklı bir tarzı var, filmleriniz klasik bir anlatımda değil. Siz nasıl yorumlarsınız bu tanımlamaları?

Tarz dediğimiz, zevk dediğimiz şey sanattan uzak durması gereken şeyler. Benim tarzım bu o halde böyle yapayım demiyorum. ‘Tarz’ daha çok filmi seyredenlerin söylediği ve kullandığı bir kavram. Biz yönetmenler, sanatçılar daha çok buna bir dil demeyi tercih ediyoruz. Dolayısıyla insan konuşma dilini dokuz senede değiştirmez. Şüphesiz o arada bir sürü şey oldu ama ben kabaca şöyle söyleyeyim; kendimi aslında edebiyattan tanıdığımız Türkiye sinemasına ve Türkiye hikayeciliğine de çok uygun olan ‘masalsı gerçekçilik’ dediğimiz bir üsluba çok yakın hissediyorum. Bu alanda konuşmayı seviyorum ve dilimin bu alanda oluşmasından hoşnudum. Bu filmlerimde devam ediyor aslında. İçinde müzik ve şarkı olduğu için, bir karakter bolluğu olduğu için bir parça ‘Neredesin Firuze’nin ailesinden film sayılabilir bu filmde. Ama ‘9 Kere Leyla’ bugün geçen enteresan ve fantastik içyapısı olan bir acılı eğlence.

Çok acıklı ve ağır gelecek hikayeleri popüler olabilecek bir forma sokmayı seviyorum filmlerimde

Sizin filmlerinizin bir kalıbı yok her kesimden insana hitap ediyor aslında. Ezel Akay sineması diye izleyiciye yerleşen bir durum var. Bugün baktığımda sizin filmleriniz internette en çok izlenen filmler arasında.

Mesela ‘Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?’ gişede sadece 700 bin seyirci yaptı nete düşünce ise 12 milyon kişi seyretti. Sinemada çok izlenseydi ben çok para kazanırdım. Bu kadar uzun ara vermeyip bir sürü film çekebilirdim. ‘9 Kere Leyla’ da madem vizyona çıkamadık nette çok izlensin isterim. İnşallah bir kalıba girmem ve hayatımı böyle bitiririm. Hikaye ne gerektiriyorsa onu koyuyorsunuz içine, ünlü - ünsüz oyuncu her şeyi kenara bırakıp hakiki bir hikaye anlatıcısının hikayesini çekiyorsunuz ve bu çok rahatlatıcı bir şey. Sinemanın ideali yönetmen sinemasıdır. Ben popüler filmler yapmak istiyorum ama popülist filmler değil. Yani seyircinin suyuna giden filmler değil ama çok bol seyirci tarafından izlensin diye içine hediyeler konmuş filmler. Çok acıklı ve ağır gelecek hikayeleri popüler olabilecek bir forma sokmayı seviyorum filmlerimde.

Bu film kadınların erkekleri ellerinden çekip izletecekleri bir film

Filmin mottosu sloganı var mı, nedir o tek cümle?

Olup bitenlere hayır diyen, densin diye yapılmış bir film. Bu film kadınların erkekleri ellerinden çekip izletecekleri bir film. Kadınların kıkır kıkır izleyecekleri yanındaki erkekleri de dirsekleri ile dürtecekleri bir film. Erkeklerden nefret etmeyecekler ama “Gel seni ben bir adam edeyim” diyecekler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi