BEŞİKTAŞ DAHA “BİTTİ” DEMEDİ AMA

BEŞİKTAŞ DAHA “BİTTİ” DEMEDİ AMA
Beşiktaş gerçeğidir bu. Beşiktaş taraftarı, buna rağmen aşıktır renklerine… Siyahla beyaz gibidir hayatı.Sadece bir Necip’in, sadece sihirli ayaklarıyla bir Ghezzal’ın yetmeyeceği, Atibasız bir Beşiktaş orta sahası hayal...

Beşiktaş gerçeğidir bu. Beşiktaş taraftarı, buna rağmen aşıktır renklerine… Siyahla beyaz gibidir hayatı.
Sadece bir Necip’in, sadece sihirli ayaklarıyla bir Ghezzal’ın yetmeyeceği, Atibasız bir Beşiktaş orta sahası hayal edilemeyeceği görülmüyor muydu?
Buraya kadar neredeyse her hafta şapkasından tavşan çıkararak gelen, kimsenin inanmadığı sonuçları alan Sergen Yalçın değil miydi?
Devre arasında rakipleri milyonluk transferler yaparken, kadro yetersizliği daha Avrupa yolunda belli iken, sadece Cenk Tosun’u kadrosuna katan ve ondan da sadece üç maç faydalanan bu hoca değil miydi?
Son 5 maçına yedek kulübesine adam oturtmak için iki yedek kaleciyi dizdiren bu yönetim değil miydi?
Hakem hatası değil, taammüden, boyunlarında başkalarının ipleriyle puanları, penaltıları çalınan, rakibe verilmesi gereken kartları şortlarının arka cebinde saklayan hakemlere karşı sessiz kalan bu idareciler değil miydi?
Şampiyonluğa yürüyen takımın teknik direktörüne en büyük saygısızlığı yapan kendi yöneticileri değil miydi?
Rakipleri federasyon üzerinde baskı üzerine baskı kurarken, istemedikleri hakemleri ilan edip onları maçlarından alıkoyarken Kulüpler Birliği Başkanlığı’na tav olup susan bu başkan değil miydi?
Beşiktaş’ın maçına istemediğini söylediği hakem iki hafta üst üste atanınca yarım ağız demeçlerle ezilenler bunlar değil miydi?
Ghezzal ile Necip ile Larin ile oynadığı süre içinde Aboubakar ile buraya kadar gelindi.
Buradan çıkarılacak o kadar çok ders var ki… “Nasıl şampiyon olunur?” kitabının yazılmasını beklemeye gerek yok. Beşiktaş yönetiminin baştan aşağı tüm maçların özetini bir kez daha izlemesi yeter.
Haksızlıklarla mücadele etmeden, hocanın, futbolcunun arkasında dimdik durmadan, taraftarı, bilet, loca, forma sahibi değil de takımın bir parçası olarak görmeden bu mümkün mü? Mümkün mü iki rakibinin lobileri yanında bir hiç gibi dururken?
Şu mümkün; hepsini yeneceksin. Yendi Beşiktaş. Hepsini yendi. Ama son maça giderken, geçmişteki şerefli ikincilikleri, rakiplerinin 8-0’ları geliyor ister istemez akla.
“Kaç puan öndeyiz?” cümlelerinden “2 gol öndeyiz” durumuna geldi hayat Beşiktaş için.
Futbol sahada oynansa hala ümitli olunabilir ama çoktan beri masada oynanıyor. Şu kadroyla ligin en iyi topunu oynayan Karagümrük’e yenilmişsin, çok mu sorun? Değil.
Mesele, Karagümrük maçı değil, bunun anlaşılması lazım.
Dünkü maça dair, tüm 11’i alnından öpün. Necip ve Ghezzal’ı bir kez daha öpün. Aklınız hala yerindeyse Sergen Yalçın’a da uzun uzun sarılıp özür dileyin.
Sezon sonu konuşacak çok şey olduğunu her defasında söylüyor Sergen Yalçın. Sadece rakipleriyle mücadele ederek buraya gelmedi sizinle de sizin küçük dünyanızla da mücadele ederek buraya geldi. Alkışlıyorum.
Galatasaray, son haftaya gol sayısıyla girilen yarışlarda çok tecrübeli ve mahir bir takım. Tarih böyle yazıyor Galatasaray’ı. Hele de Göztepe maçına bu kadrodaki eksiklere Ljajic’i de ekleyerek giden bir Beşiktaş karşısında.
Beşiktaş, hala bir şampiyonluk hikayesi yazarsa, bunun altına Sergen Yalçın, Necip, Atiba ve sihirbaz Ghezzal yazılır, yöneticilere peşin söyleyeyim.
Ben cumartesi gününe kadar “Geçmiş olsun” diyorum. Ve ekliyorum. Aldırma Sergen aldırma, aldırma Kartal aldırma.
Üzgünüm.