“Beslendiğimiz şey tamamen duygularımız”

Şarkılarında, hüzün, öfke, sevinç fark etmeksizin özne olarak duygusallığını kullanan Mart Gibi, yeni teklileri Karanlık Derin’de de bu geleneği bozmuyor ve dinleyiciyi de kendi iç dünyasıyla beraber yanına çağırıyor.

Processed with VSCO with kp5 preset

Bizim alternatif müzik alemi için son 10 yıldır kullanılan bir tanımlama var: Üçüncü Yeniler. Bu ‘akımın’ içinde yer alan gruplar birbirine temas eden müzikler yapsa da bu türe kaptırıp gittiğinizde her birini bir diğerinden ayıracak noktalar mutlaka bulunuyor. Mart Gibi de bu akımın içinde yer alan bir topluluk. Vokal ve ritim gitarda Ertuğrul Teber, bas gitarda Gökhan Erdoğmuş, elektro gitarda Rıza Cengiz ve davulda Berkay Kuyucuklu’dan oluşan Mart Gibi yeni teklisi Karanlık Derin ile dinleyici karşısına çıktı.

Karanlık Derin, grubun diğer şarkılarında olduğu gibi duygu yoğunluğu hayli yüksek, aydınlığı ve karanlığı bir arada barındıran bir çırpıda çözülemeyecek bir şarkı. Dinleyicinin derdine de kucak açmakta bir beis görmeyen Mart Gibi’yle hikayelerini ve yeni şarkılarını konuştuk.

Biraz duygusal adamlarsınız galiba… Ne dersiniz?

Processed with VSCO with al3 preset

Hayatın karşımıza çıkardığı ve bizi içine sürüklediği durumlara yüzeysel şekilde bakmayı çok isterdik ancak sanatımızı besleyen ve bizi bir şeyler yazmaya, çalmaya sürükleyen şeyde tamamen duygularımız, bu yeri geliyor yaşadığımız bireysel haksızlıklara, ikili ilişkilerde ki dengesizliklere ve toplumsal gelişmelere çoğunlukla duygusal açıdan yaklaşıp bunlara olan yorumlarımızı sanatımızla aktarıyoruz. Bir bestenin yazım çizim aşamasından aranje aşamasına, dinleyiciye sunulmasından sahnede birebir etkileşime kadar yaptığımız her şey duygularla alakalı. Bu bizi biraz anılarda ve çoğunluğa göre geçmişte takılı bırakabiliyor. Ancak kimileri ilerlerken kimilerinin geriye bakıp hayatın duygusal bağlamda bize neler getirdiğini ve neler götürdüğünü yansıtması gerekiyor. Klasik bir tabir vardır sanatçı ileriye bakan geleceği gören ve kitlelere sanatsal bağlamda yön verebilen insanlardır. Bizim açımızdan bunun formülü, yaşadıklarımız ve geçmişteki deneyimlerimizin arasında gizli. Sonuç olarak duygusal insanlar olduğumuz söylenebilir.

Ben biraz geriye dönmek istiyorum. Nasıl bir araya geldiniz? Hikayesi nedir Mart Gibi’nin?

Grubumuzdaki herkes çocukluk denebilecek yaşlardan beri müziğin tam olarak içindeydi. Ekip olarak kuruluşumuza gelecek olursak 2017 yılının şubat ayıydı. Ertuğrul Teber (vokal) o sıralar Gölcük'te yaşadığı evde Duraklar şarkısını yazdı ve Gökhan Erdoğmuş (bas aitar)'a bunu iletti ve şarkıda bir enerji hissedip bizi bir şeyler yapmaya sürükledi. O sırada Mersin'de olan Gökhan Erdoğmuş da ilk fırsatta İstanbul'a gelerek Duraklar şarkısını aranje edip demosunu kaydettiler. Bu esnada Ertuğrul’un Gökhan’a yolladığı telefon kaydı adeta bir kulaktan kulağa oyunu gibi yayılarak bir Youtube sayfasında paylaşıldı. Bu süre zarfında biz diğer şarkılarımızın çalışmalarına başlamıştık. Bir gün Youtube'da Duraklar şarkısına denk geldik ve iyi bir izlenme aldığını gördük, yaptığımız çalışmalarımızı bir arkadaşımız aracılığıyla Türkçe alternatif rock gruplarının yoğunlukla bulunduğu ve zannımızca güzel işlerin çıktığı Fono Müzik ile görüşmeye başladık ve böylelikle Duraklar şarkısı 2018 yılında profesyonel bir şekilde dinleyici ile buluştu. Bu esnada diğer şarkılarımızın kayıtlarını da Oğuzhan Güngörmüş prodüktörlüğünde başladık. Bu süreçte grubumuza dahil olup ayrılan birçok arkadaşımız oldu. 2019 yılı itibariyle de grubumuzun gitaristi olan Rıza Cengiz aramıza katıldı, buna müteakip grubumuzun davulcusu olan Berkay Kuyucuklu'nun da katılmasıyla grubumuzun iskeleti ortaya çıktı.

Bir tanıtım bülteninizde, “Ancak geçmişte, karanlıkta kalmak öylesine çekici gelmektedir ki hala tüm varsayımlar ve ihtimaller daha bağlayıcı bir unsurdur,” diyorsunuz. Neden “karanlıkta kalmak” çekici geliyor size?

Az öncede belirttiğimiz gibi beslendiğimiz şey tamamen duygularımız. Bize yön veren ve hayatımızı olağanca etkileyen şey de duygularımız olunca anılar daha da anlamlı ve kutsal bir hale geliyor. Tabii ki bu tamamen bakış açısıyla ilgili, kimisi geleceğe dair umutlarıyla hayatına yön verirken kimisi anıları kurcalamaya devam eder ancak burada bahsettiğimiz şey takıntılı bir şekilde geçmişte kalmak değil bir nevi beslenmek ve kötü de olsa bir şeyler çıkarmak. Bunun yanı sıra bizi yıprattığını, tükettiğini hissetmemize rağmen aynı zamanda duruşumuzu, omurgamızı ve benliğimizi oluşturan şeyin bu olduğunu görürüz ve bu karanlıkta olsa güvenli bir liman haline gelmektedir.

Motivasyonunuzu bu “karanlık”tan mı alıyorsunuz?

Buna tam anlamıyla evet diyemeyiz, çünkü eserlerimiz her şeye rağmen umut vadediyor. Ögelerimizi karanlıktan alıyoruz diyebiliriz ancak motivasyonumuzu hissettiğimiz şeyleri başkalarına da hissettirebilmekten alıyoruz.

İlk teklinizden bu yana 10 şarkı yayınlamışsınız. Sizin jenerasyonunuzdaki isimlere baktığımızda biraz düşük bir rakam. Nitelik konusunda titizsiniz sanırım…

Değişen dünya ve dijitalleşmeyle birlikte her şeyde olduğu gibi müzik de bir seri üretim halini aldı. Gerek yaptığımız müzik türü gerekse duruş açısından yaptığımız şeyi bir şarkıdan ziyade eser haline getiren şeyin gerek duygusal, gerek anlam, gerek de müzikal açıdan kaliteli olması olduğu düşüncesindeyiz. Müzik sektörü öyle bir hal almış ki tamamen tıklanma ve ticari kaygılar üzerine üretim ve yayınlama çılgınlığı görüyoruz. Biz bu nehrin suyuna kendimizi kaptırıp yaptığımız eserin anlamından feragat etme düşüncesinde değiliz.

Yeni şarkınız Karanlık Derin’de karanlık, belirsiz bir taraf var. “Öfkeyle karışık hüzün”, “isimsiz kavga”, “gündüzler karanlık…” Bu sözlerde dinleyici sizden farklı yerlere gidip gelebiliyor. Kendi ‘karanlığını’, ‘belirsizliğini’ yaratabiliyor. Bu açıdan bakarsak ‘herkese ve her şeye açık’ bir şarkı diyebilir miyiz?

Aslında bu her şarkımız için geçerli, çünkü yaşadığımız şeyler farklı olsa da herkesin mutluluğu, sevinci, hüznü, hayal kırıklığını ve keşkelerini yaşama biçimi aşağı yukarı aynıdır. Bu kimine göre büyük bir kavga kimine göre küçük bir kaygı olabilir zaman zaman ancak hissettirdikleri bakımından aynıdır. Dediğimiz gibi bizler hissettiğimiz şeyleri başkalarına hissettirmekten sanatsal bir haz duyan insanlarız. Bu nedenle yaptığımız müzik elbette ki her şeye ve herkese açık olmamasına karşın, herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği eserler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Burak Soyer Arşivi