BİLE İSTEYE

Son Güncellenme Tarihi: Ağustos 7, 2021 / 10:48

Yangın dokuz gündür devam ediyor. Kayıplar büyük. Yangının neden çıktığına dair fırsattan istifade eden akıllı arkadaşlar çeşitli teorilere sarılıyor, doğa arkasına yaslanmış yapacağını yapıyor ve diyor ki, “Üzerinize, sizin de neden olduğunuz ve hazırladığınız şartlardan dolayı sıcak havayı basacağım, nemi yerlerde süründüreceğim, gerisi iki kuru dala bir çam kozalağına bakıyor. Üstelik bu yapacaklarımın sinyalini önceden gönderdim. Uydularınızla, çanak antenlerinizle, entelektüel bilgisayar yazılımlarınızla gözlemleme ve anlama imkânınız vardı. Hazırlık yapabilirdiniz, yapmadınız. Önlem alabilirdiniz, almadınız. Yangın çıktığı anda uçaklarınızla müdahale etmek suretiyle yangının daha küçük bir alanda kalmasına çalışabilirdiniz, çalışmadınız.”

Doğa konuşmaya devam ediyor, “Yakacağım kadarını yakmadan duracağımı sanmıyorum. Dikkat ederseniz, Akdeniz havzasına yoğunlaştım, sizin topraklarınız dışında da çalışıyorum beş-altı gündür. Dünya sizden ibaret değil, dünya benden ibaret. Sadece ben. İnsan, benim yarattığım bu büyük kozmoloji içinde kendine alan bulan türlerden biri. Ya adam olup beni korursunuz ya da hepiniz yok olursunuz”, diyor.
Üstünüze afiyet, bugün doğayı biraz agresif gördüm.

Diğer tarafta beş-altı kişi; bol kıllı, yağlı, deniz aygırı benzeşimi bir tür diyelim, televizyon dünyasının en çok izlenen haber kanalının canlı yayını sırasında yayını bastı. Pandemi nedeniyle yüz maskesi takmaları saldırganların bilime inancından, bilinç seviyeleri yüksek olduğundan değildi, fikrimce. Kim oldukları hemen anlaşılmasın diyeydi. Bu onlara on beş dakika kazandırmış olabilir, o kadar. Bu türden arkadaşlar, canlı yayının yapıldığı açık alana gelmeden önce iktidardakiler tarafından pişirilmiş de gönderilmiş olabilir. Belki de iktidar partisinin ilçe başkanlığı, büyüklerinden takdir toplamak için kendi başına hareket etmek istemiş ve yağlı, bol kıllı arkadaşlardan bir demet derlemiş de göndermiş olabilir. Hepsi olasılık dahilindedir. Bir tek şey olası değildir: Konuşma ve fikir özgürlüğüne saygı duymak ve bunu savunmak için gelmiş olmak… Şişeyi duvara çarparak kırıp bir silah haline getirerek saldırmaya kalkmakla fikirlerinin ne olduğu, anladıkları saygının alçak gerilim güç kondansatörü kadar bile işe yaramadığı ortadadır. Üstünüze afiyet.
Bir de yalan konusu var, tabi.

Türk Hava Kurumu’nun yangın söndürme uçakları bir inat uğruna, bile isteye çürümeye terk edilmiş olduğu bilgisi şurada dursun: Yangının çıktığı görüldüğü anda havadan müdahalelerle sekiz yurttaşın ölümü, milyonlarca ağaç, milyarlarca canlı, yüzlerce evin yok olması engellenemez miydi? Tek yetkili iktidarın, ilgili bakanlığının orman yangınını söndürme ya da yayılmasını engelleme konusunda ilk dört gün yetersiz kaldığını hepimiz biliyoruz. Hava raporu takip eden, rüzgâr bilen herkes yangınların kaç saatte, nereye ulaşacağını bilir. Yangının yayılmaması için hayatı pahasına uğraş veren itfaiye çalışanları ve halk günlerce yalnız bırakılmadı mı? Yalan bunun neresinde? İktidar organize olana kadar ne canlar gitti.

Doğa konuştuğu zaman dinlemek lazımdır. Karamsarlığın zulmünden çıkmak için doğayı iyi dinlemek lazımdır. O, yıkar. Sonra yeniden kurar. İnsan olanın onu korumaktan başka görevi yoktur.
Bugün iktidarı biraz agresif gördüm, üstünüze afiyet. Giderayak sakin olmalarında fayda görmekteyim.

Aytuna Tosunoglu

Ankara’da 1963 yılında doğan Aytuna Tosunoğlu’nun çocukluğu İzmir ve Malatya’da, öğrencilik yılları İstanbul ve Londra’da geçti. 2002 yılına kadar çeşitli çokuluslu şirketlerde çalıştı. “Müseccel Marka”, ilk öyküsünü on altı yaşında yazan Aytuna Tosunoğlu’nun ilk romanı.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top