BİLGİ ÇAĞINDA BİLGİSİZLİK

Bilgisayar doğru çalışmıyorsa verileri de doğru işleyemez. Bu durumda da anlamlı bir bilgi üretemez. Akıl da öyle. Doğru çalışmıyorsa, veri doğru bile olsa ürettiği bilgi yanlış ve anlamsızdır. Bir başka değişle mantıksız bir sonuç çıkartmış, yani “safsata” üretmiş olursunuz. Bilgi çağında bilgisizliğe mahkûm olursunuz.

Seviyorum paradoksal cümleleri. Çözülmesi gereken bilmece gibiler... Bu yazının başlığı da öyle. Hem bilgi çağında olacaksın hem de bilgisizlikten bahsedeceksin. Bir kere mantık hatası var bu yazının başlığında. Mantık hatası var ama bir yandan da müthiş bir gerçeği ifade ediyor. Eğer öyleyse, ‘bizim gerçeğimiz yani bugün yaşadığımız hayat’ mantığa aykırıdır anlamı çıkmıyor mu? Gelin biraz akıl yürütelim ve çözmeye çalışalım bu bilmeceyi.

BİLGİ ÇAĞI NEDİR?

Cümleyi ilk bölümüyle başlayalım işe. Bilgi kavramından hareketle, “bilgi çağı” ne anlama geliyor ona bakalım. Çünkü galiba problem buradan başlıyor. Belki de bizim kavramları birbirine karıştırmamız, bir kavramı yanlış ‘adlandırma’mız neden oluyordur buna.

Yaşadığımız dönemi “bilgi çağı” olarak adlandırmamızın nedeni, çok açık ki teknolojinin hayatımıza olan etkisinden kaynaklanıyor. İnsanlık bilimsel ‘bilgi’yi kullanarak teknolojiyi üretiyor ve sürekli geliştiriyor. Bu teknolojiyi gündelik hayatımızın içerisine sokan sektöre ise IT (Information Technology) Türkçesiyle BT (Bilişim Teknolojisi) diyoruz. Sanırım işler daha burada, yani en başında karışmaya başlıyor. Bilişim teknolojisi tabirinin TDK’da anlamına baktığınızda “Bilişimde kullanılan bütün araç ve gereçlerin oluşturduğu sistem” açıklamasıyla karşılaşıyorsunuz. Bu açıklama tabii ki yetersiz geliyor ve bu kez bilişim kelimesinin anlamına baktığınızda TDK’da şu tanımla karşılaşıyorsunuz: “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, enformatik.” E biz bu tabiri İngilizceden çevirdik ya… O zaman bir de İngilizce anlamına bakalım dediğinizde de Oxford Sözlüğü’nde şu karşılığı buluyorsunuz: “Elektronik araç gereçlerin, özellikle de bilgisayarların information’ı depolamak ve analiz etmek için kullanılması, geliştirilmesi ve çalıştırılması.” Oxford Sözlüğü’ndeki karşılığı çevirirken ‘information’ kelimesini özellikle orijinal haliyle bıraktım. Çünkü bence işte tam da o kelime ile ilgili problem yaşıyoruz. Biz İngilizce tabirde bulunan information kelimesini bilgi olarak kabul ediyoruz. Oysa bu kelimeden kasıt bilgi değil, malumattır. Peki “malumat dediğimiz şey bilgi değil mi zaten?” diye sorabilirsiniz. Hayır değil. TDK’ya bakarsanız öyle ama kavramsal olarak düşünürseniz, aradaki farkı hemen anlayabilirsiniz.

Malumat bize dışarıdan gelen, sahip olmak için ussal herhangi bir gayret göstermemize gerek olmayan veridir. İşte bize dışarıdan gelen bu veriyi, yani malumatı aklımızın süzgecinden geçirip, üzerine düşünerek ürettiğimiz şey de “bilgi”dir. Teknoloji üzerinden bir benzetme yapacak olursak… Veriler (data) bilgisayara yüklenir. Bilgisayar bu verileri işler ve ortaya işe yarayan, anlamlı, kullanılabilir bilgiye dönüştürür. Bilgisayarın bizim için ürettiği ve işimize yarayan çıktıdır bilgi. Süreç, bizim aklımızla bilgiyi üretmemizle aynı. Daha net söyleyecek olursak, malumat işlenmemiş ham veridir. Aklımız da bir bilgisayar bilgi o ham veriyi (malumatı) işler, anlamlı ve işe yarar bir bilgiye dönüştürür.

PEKİ BİLGİSAYAR DOĞRU ÇALIŞMIYORSA…

Böyle bir durumda sonuç belli. Bilgisayar doğru çalışmıyorsa verileri de doğru işleyemez. Bu durumda da anlamlı bir bilgi üretemez. Akıl da öyle. Doğru çalışmıyorsa, veri doğru bile olsa ürettiği bilgi yanlış ve anlamsızdır. Bir başka değişle mantıksız bir sonuç çıkartmış, yani “safsata” üretmiş olursunuz. Bilgi çağında bilgisizliğe mahkûm olursunuz.

Yani Avrupa’da enflasyon %1’in altındayken şimdi %6-7’lere çıktı diye bir veriyi sizin bilgisayar “enflasyon 6-7 kat arttıysa fiyatlar da 6-7 kat artmıştır” diye yorumluyorsa veriyi doğru işleyemiyor demektir. Dolayısıyla ürettiği bilgi anlamsızdır. Bu durumda ilk iş bilgisayara format atarsınız. Format sorunu çözmüyorsa ana kart falan yanmıştır, onu değiştirmek gerekir. O da sorunu çözmüyorsa yapacak tek şey kalmıştır, bilgisayarı kaldırıp atmak. Bilgisayarınız veri (malumat) alabiliyor ama onu işleyip anlamlı bir bilgiye dönüştüremiyorsa siz de o bilgi çağını yaşayamıyorsunuz demektir. Bilgi çağında bilgisizliğe mahkûm olmuşsunuzdur.

Bilgisayarınıza Japonya’da dolar 114 Yen, Türkiye’de ise sadece 11,20 TL diye veriler geldiğinde, o bilgisayar Türk ekonomisi iyi diye değerlendirebilir. Hatta bu bilgisayar bu verilerden Türk ekonomisi Japon ekonomisinden 10 kat daha iyi diye bir sonuç da çıkartabilir. Ama buradan çıkacak esas sonuç bilgisayarın bozuk olduğudur. Hatta bu kez verileri de hatalı almıştır. Mesela TL’den 6 sıfır atıldığı verisini yok saymış ve 1 doların o dönemde 11,20 TL değil, aslında 11.200.000 (on bir milyon iki yüz) TL olduğunu değerlendirememiştir. Bu kez hem veri hatalıdır hem de o veriyi hatalı işlemiş bir bilgisayarınız vardır. Bilgisayarınız hem doğru veriyi almaktan hem de yanlış olsa bile o veriyi işlemekten acizse, ikinci hatta üçüncü sınıf bir bilgisayarınız var demektir. Bu da sizi bilgi çağında bilgisizlere ve bilgisizliğe mahkûm eder.

Dünyanın bütün bilgisayarları “enflasyonu düşürmenin yolu, faizi yükseltmek” derken sizin bilgisayara gelen verilerin ürettiği bilgi “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” ise, baktırmak lazım o bilgisayara. Belli ki error (hata) veriyor. Veriler “dolar yükseldi” derken, bilgisayar “dolarla mı maaş alıyorsunuz? Dolar borcunuz mu var?” diyor. Dııııt. Error… Veriler “benzin fiyatı arttı” derken sizin bilgisayar “olsun, ben zaten hep 50 TL’lik benzin alıyorum” diyor. Dııııt. Error… Hata üstüne hata. Olmaz olsun öyle bilgisayar.

BİLGİSAYARIN DOĞRU ÇALIŞMASINA GEREK YOK.

Ama şunu da söyleyebilirsiniz. Senin bilgi çağı dediğin IT (Information Technology) değil mi? Yani bilgi değil, malumat çağı. E o zaman bilgiye gerek yok, malumat yeter. Dolayısıyla bilgiyi üretecek bilgisayarın doğru çalışmasına da gerek yok, veriler yeter. Zaten bugün yaşadığımız Türkiye’de verileri doğru analiz edip doğru bilgiler üreten bilgisayarlara rağbet yok. O zaman millet olarak bilgisayara da ihtiyacımız yok.

“Bilgi çağında bilgisizlik” bilmecesini çözelim dedik, ama bilgisayarlarımız error verdi, çözemedik. Değiştirsek mi artık şu bilgisayarları?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gönç Selen Arşivi