Mutlu Hesapçı

Mutlu Hesapçı

BİR FESTİVALİN ARDINDAN HAYAT PERDEME YANSIYANLAR…

Geçtiğimiz hafta sona eren Boğaziçi Film Festivali’nde iki film izleyebildim. Film ekibinin katılımlarıyla gerçekleşen filmlerden hayat perdeme yansıyan yine çok duygu oldu elbette. Çünkü sinema başka bir şey ve izlediğim her hikaye bir yerden beni yakalıyor, uzun süre de etkisi geçmiyor. İzlediğim filmler bir de herkesin geçmişinde en güzel anılarının olduğu Beyoğlu’nda gösterildiyse daha başka duyguda oluyorsun. Film çıkışı kendin bir filmin karesindesin çünkü ve İstiklal Caddesi sana eşlik ediyor her şeye rağmen. Fonda Beyoğlu, filmin içindeki insanlarla onların filmini konuşup, duygularını paylaşmak çok güzel.

Festivalde ‘İki Şafak Arasında’ ve ‘Kafes’ filmlerini izleme şansım oldu, söyleşide sorularımı sordum, yetmedi çıkışta uzun sohbetler ettim film insanlarıyla. Bir film izleyince hayatın gündemi değişiyor mu elbette hayır ama o gece için hayat değişiyor. Film izlemek insana iyi geliyor. İstedim ki filmlerini izlediğim insanlar benim sohbetimde kalmasınlar ve hayatın içinden geçen filmlerin sohbetine sizde katılın!

İKİ ŞAFAK ARASINDA; “EN DOĞRU KARARI ALMASINA YETECEK KADAR ZAMANI YOK” 

‘İki Şafak Arasında’ son zamanlarda etkilendiğim en iyi filmlerden biri oldu. Film, Boğaziçi Film Festivali’nden ‘En İyi İlk Film’ ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülleri kazandı. Filmin senaristi ve yönetmeni Selman Nacar ve En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazanan oyuncusu Mücahit Koçak ile filmlerini sizler için konuştum. Sizde mutlaka ‘İki Şafak Arasında’ filmini izleyin, izlediğinizde siz de uzun süre etkisinden kurtulamayacaksınız.  

Öncelikle üst üste gelen ödülleriniz için tebrik ederim. İlk filminizin bu kadar etkili olacağını düşünmüş müydünüz ve ödüllendirilince neler hissettiniz?

Çok teşekkür ederim. Evet, Antalya’da Jüri Özel Ödülü, En İyi Yardımcı Kadın ve Erkek Oyuncu Ödülleri ve Cahide Sonku Ödüllerini, Boğaziçi’nde ise En İyi İlk Film ve En İyi Erkek Oyuncu Ödülleri aldık. Filme gelen ödüller tabii ki çok kıymetli, ama benim için en özeli Cahide Sonku Ödüllerini paylaşan filmin Cast Direktörü Ezgi Baltaş ve Danışmanı Feride Çiçekoğlu’nun ödülleri oldu. İkisi de hem hayatıma hem filme çok etki eden iki kadın. Feride Çiçekoğlu ilk yazdığım senaryodan itibaren tüm sinema yolculuğum yanımda olan kişidir. Ezgi ile de tüm yaptığım filmlerde çalıştım, çalışıyorum… Bu çok kıymetli iki sinema emekçisi, bu ödülü çalıştıkları her filmde alabilirlerdi. ‘İki Şafak Arasında’ ile almaları beni ayrıca mutlu etti. Ayrıca, oyuncularımın aldığı ödüllere çok mutlu oluyorum. Şu ana kadar Mücahit Koçak, Nezaket Erden ve Erdem Şenocak ödüller aldı. Harika oyuncular… Çok uzun süre, karakterler üzerine prova ve set sürecinde çalışıyoruz. Oyuncu yönetiminin üzerine çok düşünüyorum ve çok önemsiyorum. Buna açık ve zengin oyuncularla çalışınca da film yapım sürecinde en keyif aldığım meseleye dönüşüyor. Bu yüzden oyuncularımı ve onlarla geçirdiğim süreci çok seviyorum. Ödül aldıkça da çok mutlu oluyorum!

Arada olan insandır derler

Son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri oldu “İki Şafak Arasında” Sosyal adaletsizlik temasından yola çıkarak vicdan ve ahlak çıkmazının içinde bırakmışsınız seyirciyi. İşlediği mesele çok önemli ve öyle güzel bir hikâye oluşturmuşsunuz ki içinde her duygu var. Bu kadar güzel bir senaryoyu nasıl yazdınız ve size yazdıran duygunuz, çıkış noktanız neydi?

Genelde karakterlerden yola çıkarak senaryo yazıyorum. Arada olan insandır derler. Bir labirente girip, gittikçe bir çıkmaza doğru sıkışarak ilerleyen bir karakter hayal ediyordum. Aynı zamanda çok kısa bir zaman diliminde insanların tepkilerinin nasıl değiştiğini gözlemlemek de istiyordum. Ayrıca hukuk fakültesinde okuduğum yıllardan beri hukuk, etik, ahlak gibi meselelerin üzerine düşünüyordum. ‘İki Şafak Arasında’ tüm bunları kapsayıcı bir hikâye sundu bana. En temelinde bu bir ana karakter üzerinden ilerleyen bir film olsa da yan karakterler üzerine çok çalıştım. Sahneleri yazdıktan sonra da hep sesli bir şekilde okudum. Her karakterin ve hikâyesinin derinlikli ve gerçekçi olmasına özen gösterdim. Tabii bir de mizah senaryonun en başından beri aklımda dolaşan bir unsurdu. Çünkü hayatta çok dramatik meselelerde bile mizahi bir taraf oluyor. Zaten senaryonun en temelinde de gözlemlerimden çok faydalandım diyebilirim. Filmdeki hiçbir şey şahsen yaşadığım bir olay olmasa da

gözlemleyip, üzerine düşünüp içselleştirdiğim meselelerdi diyebilirim.

SELMAN’IN İLK FİLMİNDE OYNAMIŞ OLMAKTAN HEP MUTLULUK DUYACAĞIM

Ne güzel oynamışsınız tebrik ederim çok etkilendim. Öyle ki bu etki jüriye de geçmiş, Boğaziçi Film Festivali’nde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü kazandınız. Ödül almak nasıl bir duygu ve neler hissettiniz?

Teşekkür ederim. Filmin ve bununla birlikte performansın da izleyenler tarafından beğenilmiş olması harika bir his. Tabii ki özellikle jüri üyelerinin ödüle değer bulması çok güzel duygular yaşatıyor. Oyuncu olarak, uzun zaman önce oynadığım ve sonra bağımı kopardığım karakterin, onca aradan sonra çıkıp perdeye gelmesi ve hem izleyenlere hem yeniden bana temas etmesi tarifi zor, çok tatlı bir his. Ayrıca Selman belli ki sinemamızın çok iyi yönetmenlerinden biri olacak ve ben onun ilk filminde başrol oynamış olmaktan hep mutluluk duyacağım.

“En doğru kararı almasına yetecek kadar zamanı yok”

Karakteriniz bıçak sırtı bir karakter vicdanı ve ahlakı ile sistemin içinde gerçeklerin çıkmazında kalıyor. Siz karakterinizi nasıl yorumlarsınız ve anlatırsınız?

Filmde olayların geçtiği zaman aralığında, söylediğiniz gibi, Kadir çıkmazda, sıkışmış bir karakter. Fakat bunu kabullenip pes etmiş değil. Adeta kapalı kaldığı kapısız bir odada bir çıkış aramayı ısrarla sürdürüyor.  Bu arada alınacak kararın ve atılacak adımın etkileyeceği her kişi ile empati kurup, en az zararla yol almaya çalışıyor. Tabi bu çok zor.  Üstelik durup resme uzaktan bakarak, sağlam kafayla, en doğru kararı almasına yetecek kadar zamanı yok.

“Bütün karakterlerin ‘kendince’ haklı nedenleri var

Rol size nasıl geldi ve filmden etkilendiğiniz duygu ne oldu?

Üzerinde isminin yazılı olduğu bir senaryo geldiğinde çok mutlu olup, hemen ilk fırsatta okudum ve bu rolü oynama ihtimaline çok heyecanlandım. Yakın arkadaşlarıma Kadir'in ağzından yaşadıklarını anlattım ve böylece onun gözünden olup biteni bi anlamaya çalıştım. Yaklaşık 20 gün sonra Selman ile buluştuk ve deneme çekimi yaptık. Bu buluşmadan, çıkacak sonuca razı, mutlu ayrıldığımı hatırlıyorum. Beklemek zordu ama görüşmeden bir buçuk ay kadar sonra Selman'dan hayırlı olsun haberi geldi. Senaryoda bütün karakterlerin, çoğu zaman aynı hayatta da olduğu gibi, öyle davranmak için 'kendince' haklı nedenleri var. Bu aralarındaki ilişkileri daha hakiki kılıyor ve gerilimi artırıyor. Bir yandan Kadir bu krizi yönetebilir hissine kapılırken bir yandan gittikçe sıkıştığını görmek çok enteresan. 

“İyi ki bir parçası olmuşum dediğim işlerde çalışmayı sürdürmek istiyorum” 

Kariyerinize baktığımızda sinema ile ilerlediğiniz başarılı bir grafiğiniz var. Bu bilinçli bir tercih mi, bu anlamda bir oyuncu olarak yapmak istediğiniz nasıl bir yolculuk?

Boğaziçi Üniversitesi'nde kimya öğretmenliği okurken oyunculuk ile tanıştım ve bir süre sonra okulu bıraktım. Lisans eğitimini açık öğretim yoluyla tamamladıktan sonra oyunculuk üzerine Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama bölümünde Yüksek lisans yaptım. Tabii bu arada çok televizyon projesi, reklam ve sinema filmi için audition verdim ve neredeyse hepsinden olumsuz dönüş oldu. Acaba oyunculuk yapmayı seçerek yanlış bir tercih mi yaptım endişesini uzun süre taşıdım. Kamera önü işlerden zamanla ümidimi kestim. Fakat şimdi geriye dönüp baktığımda, olsun istediğim işlerin çoğu için "iyi ki olmamış" diyorum. Bir zaman sonra iyi yönetmenlerin Kelebekler, Bozkır ve İki Şafak Arasında gibi iyi işlerinde rol aldım. Bu yaz başrolünde oynadığım, şu an yapım aşaması devam eden bir film daha var. Murat Düzgünoğlu'nun Köpekle Kurt Arasında filmini de merakla, heyecanla bekliyorum. Şimdiye kadar olduğu gibi "İyi ki bir parçası olmuşum" dediğim işlerde çalışmayı sürdürmek istiyorum. 

“Yol yürüdükçe yeni ufuklar açıldı”

Oyuncu olma motivasyonunuz ne oldu da oyuncu olmaya karar verdiniz?

Bir kararla başlamadım aslında ve bugün anladığım manada bir oyunculuğa bilerek başlamadım. Yol yürüdükçe yeni ufuklar açıldı. Günlük hayatın içinde olmadığın biri gibi yaşamak çok problemli bir davranış iken, sahnede ve kamera önünde gizli bir anlaşmanın verdiği yetkiyle bir süreliğine bir başkası gibi davranmak, onun istediklerini istemek, onun derdi ile dertlenmek çok büyülü geliyor bana. Ayrıca, korkmadan, kendinden uzağa açılmak ve emniyetle geri dönebilmek de müthiş. 

TARHAN KARAGÖZ; “KAFESTE YAŞAMAK KARAKTER İÇİN BOĞUCU BİR ÇARESİZLİK”

Boğaziçi Film Festivali’nde izleme şansı bulduğum ‘Kafes’ filminde en çok etkilendiğin şey başrol oyuncusu Tarhan Karagöz’ün performansı oldu. O kadar etkileyici oynamış ki karakterin gerçekten kendisi o mu diye düşündürüyor size. Kafes filmindeki rolüyle yakın zamanda gerçekleşen Altın Portakal’dan kendisi de ödülle döndü zaten. Oyuncu Tarhan Karagöz ile kafeste kalma durumundan yola çıkarak filmi konuştuk.

58. Antalya Altın Portakal film ödüllerinde ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünüz için tebrik ederim. O zaman filminizi izleyememiştim Boğaziçi Film Festivali’nde ‘Kafes’ filmindeki performansınızı izledim tebrikler çok iyi oynamışsınız. Ödüllerin bir oyuncu için önemi nedir?

Teşekkür ediyorum, sağ olun. Yaptığım çalışmanın böyle önemli bir festivalde büyük ödüle değer görülmesi çok gurur verici bir durum, motivasyon artıran bir güzellik.

“Şehrin orta yerinde ana arterlerden sokaklara saptığınız anda beliren ürkütücü bir getto!”

‘Kafes’ sizin için nasıl bir film oldu ve oyunculuk anlamında filmin sizin için önemi nedir?

Kafes, çok küçük bir ekiple, gerçek mekanlarda, profesyonel oyuncuların yanı sıra o mekanlarda yaşayan insanlarla çekildi. Dış çekimlerde insanlar, karşılarında belirene kadar fark etmiyorlardı bizi. Çekimlerden önce yönetmenimiz Cemil Ağacıkoğlu'yla ön hazırlık çalışmaları yaptık. O süreçte mekanları ve insanları gözlemleme, onlarla konuşma fırsatım oldu. İnanılmaz bir yaşam mücadelesi, feci bir  yoksulluk, çaresiz yalnızlıklar, delilik halleri bulunduğumuz ortamın rutiniydi. Şehrin orta yerinde ana arterlerden sokaklara saptığınız anda beliren ürkütücü bir getto! Tekinsiz sözcüğünün cisimleştiği sokaklar... Oyuncu olarak, tüm bu kaotik ritmin, zifiri karanlığın ve o sokakların geometrisinin içine girmeye odaklandım.

“Kafesten çıkabileceğine dair bir umut da var”

Bir insanın hem kafasının içinde hem de yaşam alanının içinde kendisini kafese sokması için çok geçerli bir kayıp bu. Siz karakteri nasıl yorumluyorsunuz ve hayatın içinde kafeste kalmak algısı nasıl bir histi?

Hasan karakteri mermi hızında atılıyor kapı dışarı. Boşluğa düşerken son anda kapı eşiğinin zeminine tutunuyor parmaklarıyla. Kafeste yaşamak karakter için boğucu bir çaresizlik ama içinde kafesten çıkabileceğine dair bir umut da var. 

“Filmdeki karakter adına mümkün değil maalesef”

İade-i itibarını kaybetmiş bir eski polisi canlandırıyorsunuz. Hasan dışlanmış ve ötekileştirilmiş bir karakter yaşama tutunması açısından psikolojik olarak verdiği zor bir savaş. Filmi izlemeyenler için spolier vermeyelim de, böyle bir durumdan galip çıkmak mümkün mü?

İade-i itibar? Filmdeki karakter adına mümkün değil maalesef.

Sizin kendinizi kafesin içinde hissettiğiniz zamanlar oldu mu?

Olmaz mı?! Fark ettiğimde çok üzüldüğüm, dehşete kapıldığım, öfkelendiğim deneyimlerim oldu kafeslerde dolanmak adına. Türümüzün bireysel ve toplumsal olarak özenle inşa ettiği bir şey kafes.

“Çaresiz bir itirazın hüznü diyelim”

Filmin sizde bıraktığı duygu nedir?

Filmi bir tek duyguyla niteleyebilmem zor. Çaresiz bir itirazın hüznü diyelim.

Oyunculuk insanın kendisini kafesin içinde hissetmeyeceği bir meslek. Bir karakterden ötekine geçerek her rolün içinde olma durumu büyük özgürlük. Bu anlamda oyunculuk size neler hissettiriyor ve oyuncu olmak nasıl bir şey?

Oyuncu olmak  herhangi başka meslekler kadar bir uğraş, ne fazla, ne eksik. İşinizi ne kadar sevdiğinizle, işinize gösterdiğiniz özenle ilgili sanırım sorunuzun yanıtı. Oyunculukta özgürleştirici olan, her yeni çalışma sürecinde zihninizi, bedeninizi zorlayarak bulmaya çalıştığınız gerçeklik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mutlu Hesapçı Arşivi