Bir Tablonun Anlattıkları “İki Frida”

Son Güncellenme Tarihi: Ekim 18, 2020 / 00:38

  1. yüzyılın özgün ve ayrıcalıklı sanatçılarından olan Frida Kahlo, kendi iç dünyasını cesur ve özgür bir biçimde ortaya koymadaki başarısını otoportreleri aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Frida Kahlo’nun çocukluk çağında başlayan hayata tutunma mücadelesi, tüm yaşamını ve sanat hayatını etkileyen bir süreklilik içinde gelişerek çağının çığır açan ve önemli ressamlarından biri olmasını sağlamıştır. Birçok ressamın aksine hayalleri değil, gerçekleri resmetmiştir ve yaşadıklarını tuvallerine taşımıştır.
    • • •
    Frida’nın yaşadığı tüm bu fiziksel ve duygusal sarsıntılar, onun sanatına trajik ve travmatik aktarımlar olarak yansımıştır. Frida sanatını şekillendirirken, ailesinin köklerini her zaman önemsemiştir. Meksika geleneğine bağlı olan Frida için devrimcilik her zaman güçlü bir tutku olmuştur ve politik kimliği ile ön plana çıkmıştır. Frida’nın eserlerinde önemli ve ayrıcalıklı bir yeri olan otoportreler, kendi bedeninde mekânlaşan acının temsil edilmesinde adeta bir araç olarak kullanılmıştır. Sanatçının kaza sonrası maruz kaldığı fizyolojik bozulma, Diego ile olan evliliğindeki sadakatsizler ve kaybettiği doğmamış çocukları gibi birçok arketipal imge, mekânlaşan ve Frida’nın bedeninde temsil edilen acının otoportredeki örnekleri olarak verilebilir.
    • • •
    En önemli eserlerinden biri olan İki Frida, ressamın kendi hayatında bir dönüm noktasını ve ona dair kendi bakış açısını yansıtmaktadır. Eser, Frida’nın ünlü ressam eşi Diego Rivera’dan boşandığı dönemde yapılmıştır. Bu nedenle eserde Frida’nın Diego’ya olan aşkı, ayrılıkları, acıları ve kendi kimliğine dair çeşitli anlamlar bulmak mümkündür.
    • • •
    Bir otoportre olan eserde, Frida’yı farklı iki şekilde görüyoruz. Sağ tarafta görülen Frida geleneksel Meksika kıyafetleri olan Tehuana içindedir, öte yandan daha açık tenli olarak resmedilmiştir. Soldaki Frida ise Victoria dönemi, beyaz, işlemeli İngiliz kıyafetleri giymektedir. Bu üst düzey izlenimi veren kıyafete ek olarak soldaki Frida’nın saçı düzgün bir biçimde toplanmış ve makyajı özenle yapılmıştır.
    • • •
    Yan yana oturan bu iki aynı kadın, el ele tutuşurken bir yandan da üzerlerinden dolaşan bir damar yolu ile de birbirlerine bağlanmışlardır. Bu damarın çıkış noktası sağdaki Frida’nın elindeki, küçük muskanın üzerinde bulunan çocuk Diego’nun bir fotoğrafıdır. Bu muskadan beslenen damar, dolaşıp Frida’nın kalbine oradan da diğer Frida’ya ulaşır. Bu çocuk Diego’yu, Frida’lara bağlayan damar bir yandan da bir göbek bağını çağrıştırır. Dolayısıyla Frida’nın Diego’yu yalnızca eşi olarak değil aynı zamanda da çocuğu gibi gördüğü çıkarımına ulaşabiliriz.
    Sağdaki Frida, ressamın hep inandığı gibi, Diego Rivera’nın baştan beri sevdiği, saygı duyduğu ve onu olduğu gibi kabullendiği “Meksikalı Frida”dır. Soldaki daha çok gelinliğe benzeyen elbise içindeki Frida ise, Diego’nun terk ettiği Frida’dır. Bu yüzden sağdaki Frida’nın kalbi bir bütün iken, soldakinin kalbi kesik yani kırıktır. Sağda Diego’dan doğan ve bu damarla beslenen Frida, soldakine bu damarı iletmiş olsa da o damar sonunda bir ameliyat makası ile kesilmiş ve kanamaktadır. Bu kesilmiş damar Diego ile ayrılıklarını yansıtırken bir yandan da Frida’nın kucağından damlayan kanlar, geçirdiği ameliyatlara ve sahip olamayıp düşürdüğü bebeklere dair acılarını ifade eder.
    • • •
    Resimdeki iki Frida aynı zamanda ressamın köklerine ve kimliğine dair birer semboldür. Sağdaki Meksikalı Frida, Meksika’da yaşadığı dönemi ve annesi tarafından Meksika’ ya ait köklerini simgelerken, soldaki Frida ise, Amerika ve Avrupa’ da yaşadığı sonraki dönemini ve bir Alman Yahudisi olan babasının kökenini çağrıştırmaktadır.
    • • •
    Arka plandaki karanlık bulutlarla kaplı ve uğursuz görünümlü gökyüzü yaklaşmakta olan bir fırtınanın habercisidir. Bu durum Frida’nın iç dünyasındaki karmaşayı ve içinde bulunan huzursuzluğu ifade etmektedir. Ve bu karanlık ve fırtınalı dünyada Frida’nın tek refakatçisi yine kendisidir. İster Meksikalı ister Avrupalı olsun Frida, “Frida”dır ve kendini kendisinden daha iyi anlayan, tanıyan ve destek olan başkası yoktur.
    • • •
    “Kendimi resmediyorum çünkü sıklıkla yalnızım, çünkü en iyi yaptığım şey bu.”
    Frida Kahlo (Fuentes et al, 2016).
Kubilay Kaptan

1970 yılında Trabzon’da doğdu. İlkokul ve ortaokul eğitimini İstanbul’da, lise eğitimini İstanbul ve Toronto’da tamamladı. Lisans eğitimini, 1993 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünde; yüksek lisans eğitimini 1995 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde tamamladı. Doktora eğitimine Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayan Kubilay Kaptan, Princeton Üniversitesi’nde geçirdiği dönemle beraber doktora çalışmasını 2004 tarihinde tamamladı. 1995 yılında STFA’da çalışmaya başladı. 1995 yılında Pakistan’da teknik ofis mühendisi, 1997 yılında Abu Dhabi’de Şantiye Şefi olarak görev yaptı. 1999’da Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Komitesi’nde Statik Şefi olarak çalışmaya başladı ve 2000 yılında Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Komitesi’nin ilk Türk İnşaat delegesi olarak seçildi. İnşaat delegesi olarak Hindistan, Bangladeş, Afganistan, Nepal’de görevlerde bulundu. 2001 yılında Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne de Anlaşmazlık Delegesi olarak çalışmaya başladı ve farklı ülkelerde görev yaptı. 2002 yılında Tancon İnşaat; 2006 yılında, Ukrayna’da D&C Company, 2007 yılında Nadir Yapı’yı kuran Kubilay Kaptan farklı inşaat projelerinde görev aldı. Akademik kariyerine 2006 yılında Yeditepe Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi mimarlık bölümünde başladı. 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Anabilim dalında, 2009 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Anabilim dalında, 2015 yılında Okan Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Anabilim dalında ve 2016 yılında Beykent Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Anabilim dalında yardımcı doçent olarak görev yaptı. 2009 ve 2014 yılları arasında Afet Araştırma Merkezi’nin kuruculuğunu ve müdürlüğünü üstlendi. Beykent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Türkçe ve İngilizce Bölüm başkanlığına 2018 yılında atandı. 2017’de ilk kitabı Bilim İnsanlarının Tarihi, 2018’de ikinci kitabı Yansımalar ve 2021’de ilk romanı Oyuncak Bebek yayınlandı. Halen inşaat mühendisliği, yazarlık, IFRC ve ICRC danışmanlığını sürdüren Kubilay Kaptan evli ve bir çocuk babasıdır.

Gazete Pencere'yi Google'da Takip Et

Scroll to Top