‘Biz de yapabiliriz’ rezaleti!

Milli Takımın buralarda olması ve böyle maçlar oynamak zorunda kalmasının utandırıcılığı daha önce epeyce söylendi. Buna karşılık, en parlak dönemimizde bile 4 maçı hiç gol yemeden galibiyetle tamamlamak gibi bir durum da görülmemişti. 5’incide futbol tarihimizin büyük rezaletlerinden birini yaşamanın eşeğinden dönmemiz da şaşılacak bir durum olamazdı. Hatta bu bizim klasiğimiz sayılırdı.

İlk 4 maçta elde ettiğimiz 12 puan tekrar B kategorisine dönmemiz için yeterli olabilirdi ama bu kadar parlak bilançoyu da bozmamak gerekiyordu. Bu karşılaşmada elde edilebilecek bir beraberlikle hedefe ulaşacak olmayı yeterli göremezdik. Grupta canımızı sıkacak tek takımın Lüksemburg olduğu görülse de aradaki güç farkı ortadaydı. Tarihte tek yenilgi dışında rakibimiz karşısında mutlak bir üstünlüğümüz söz konusuydu ama onların son dönemde gerçekleştirdiği ilerleme de gözden uzak tutulmamalıydı. Ancak maçın büyük bölümünde bize karşı bir üstünlük kurmaları da insanın gözleriyle gördüğünde bile kolay inanabileceği bir durum değildi.

Aslında U19 maçının 4-4 sonuçlanmış olması, küçük bir alarmdı. Geçmişte alt yaş gruplarında önemli başarılar kazanırken şimdi oralarda dökülmeye başladık.

Şu ana kadarki bilançosu hiç de kötü olmayan teknik direktörümüz Stefan Kuntz, gönderilebileceği yolundaki söylentilere hak verdirecek formsuzluktaydı. Takımını maça iyi hazırlayamamıştı. Orta alan üstünlüğünü rakibe bırakan kadro düzenlemesi de maç boyunca sıkıntı çekmemize yol açtı. Alman hocanın, ‘Bunu nasıl yapar’ dedirten hataları, bir anda hedef adam durumuna gelmesine yol açabilir.

Yediğimiz gollerdeki bireysel hatalar dehşet verici düzeydeydi. İlk golde kalecimiz Uğurcan ile Eren’in, ikincide Kaan Ayhan’ın ne yapmak istediklerini anlamak zordu. Hani ‘amatör takım bile böyle goller yemez’ diye bir kalıplaşmış laf vardır ya, bunlar onunla bile anlatılamazdı.

Hava durumunun belki de aylardır ilk kez gündüz saatlerinde bile maçı oynamaya uygun olduğu bir ortamda 21.45’te başlama durumu UEFA’nın ilgisizliği olarak nitelenebilir. Çok düşünülecek bir durum değil ama bizde böyle maçlara zaten 2-3 bin kişi gelir, onlar da vazgeçebilir diye endişe yaratacak bir durumdu. Öyle olmadı. Tribünler neredeyse doldu. Bu da maçın ilginç yanlarından biriydi. Keşke dolmasa demek de mümkündü çünkü sahaya bir şeyler atmak gibisinden hastalıkların sürmesi, seyirci desteğini anlamsızlaştırıyor.

Tek futbolcumuzun değerinin rakibin toplam kadrosundan daha fazla olduğu bir ortamda neye uğradığımızı şaşırdığımız bir ilk yarı oynadık. Rakibin sadece istek olarak değil, fizik güç, taktik düzenleme ve oynama becerisi olarak bizden daha üstün oluşu, inanılır gibi değildi. Bizse oynuyormuş gibi yaparak da rakibi rahatlıkla yenebileceğimizi sanıyorduk.

İlk 10 dakika içinde onların daha istekli görünmesi çok çabuk sonuç verdi. Uğurcan ile Eren’in hiçbir sorun olmayan pozisyonda rakibe armağan ettikleri gol, ‘insaf’ denilebilecek türden bir beceriksizlikti. Fazladan bu golü önleyebilmek için Çağlar da sakatlık tehlikesi geçirdi. 4 maçta hiç gol yememiş takım 5. karşılaşmada sanki ‘yerse böyle yer’ mesajı verir gibiydi.

Neyse ki bu saçmalık sadece birkaç dakika sonra Kerem’in yarattığı, Cengiz Ünder’in attığı penaltı ile ortadan kaldırıldı. Çok geçmeden bu kez Kaan Ayhan, bir daha transferde adının geçmesini olanaksız kılacak şekilde topu rakibine verip gol yememize yol açtı. Hemen ardından Cengiz Ünder’in rakibin kendi kalesine atmasına yol açtığı gol, bu azaptan erken kurtulmamızı sağladı.

İkinci yarıdaki değişikliklerle oyundaki etkimiz arttı ama bu kez de özellikle Enes’in gol becerisi konusundaki eksikliği sorun oldu. Sonrasında çok çabuk dağıldık ve topu bir kez daha ağlarımızda gördük.

Milli takımımız geçmişte çok büyük skandallar ve futbol utançları yaşadı. Son yıllarda bunlardan uzaklaştığımızı sanıyordum. Eksik olmasınlar, bu takımımız da ‘Aynısını biz de yapabiliriz’ demiş oldu. Böyle bir şeye hiç gereksinme yoktu. Birkaç gün sonra gidip Faroe Adalarına da yenilerek bu rezaleti inanılmaz bir seviyeye taşımalarından endişe edilirdi. Neyse ki genç İsmail’in son dakikalardaki golü korkunç bir rezaleti biraz olsun önledi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Çakır Arşivi