‘Bizim dindar insanlarla bir derdimiz yok’

Barış Pehlivan’ı Odatv’de yazmaya başladığımda tanıdım. Şahsıma katkılarını hayırla yâd edeceğim bir isim… Bakış açılarımız farklı olsa da saygı çerçevesinde güzel işler yaptık. Ortak paydamız ülkemiz için endişelenmekti… Bundan ötesinin çok da anlamı yok aslında. Odatv’de yazdığım zaman zarfında gözlemlediğim şey, Odatv’nin en çok kızılan bunun yanı sıra en çok güvenilen haber sitesi olma özelliğini taşıması olmuştur.
Bu bir başarıdır ve bu başarının mimarlarından biri de Barış Pehlivan’dır…
Barış Bey’le son yaşananlarla ilgili kısa bir konuşma yapma imkânım oldu. Kendisine Süleyman Soylu ile aralarındaki kavgayı, tarikat ve cemaatlerle ilgili haberlerini ve dindar insanları kamu da görmenin kendilerini rahatsız edip etmediğini sordum. Söyleşinin öncesinde gazetecilerin tutuklu yargılanmalarına itirazımı dile getirmek istiyorum. Gazeteciler suçtan muaf değildir elbette, lâkin adalet mekanizması düşünce ve ifade özgürlüğüne karşı bu kadar katı olmamalıdır. Bir tarafta kadınlara şiddet kullanan, taciz eden, hayatlarını zindan erkekler tutuksuz yargılanıyor, hayvanları öldüren ve işkence edenler cezalandırılmıyor diğer tarafta haber yapan gazeteciler tutuklu yargılanıyor…
◼ Barış Bey, İstanbul Valiliğinin Terkoğlu ve sizin koruma kararını kaldırmasıyla ilgili bir açıklamanız oldu. Kararın arkasında Soylu’nun olduğunu ve bir anlamda devletin size gözdağı verdiğini söylüyorsunuz. Devletin sizinle ne derdi olabilir? Kamuoyundaki görüntü Süleyman Soylu ile aranızda bir kavga olduğu. Kendisiyle konuşmayı hiç denediniz mi?
“Devletin tümünün bizimle bir kavgası olduğunu düşünmüyoruz. Haberlerimiz bazı bürokrat ve siyasilerin canını sıkmış olabilir, bütün mesele bu. Bugüne kadar “Yalan haber yazıyorsunuz.” suçlamasıyla karşılaşmadık hiç. Sadece “Neden yazıyorsunuz?” itirazı var aslında.
Süleyman Soylu, bizimle kavga etmek yerine iddialarımızı araştırabilirdi ve “Biz varken siz merak etmeyin, diyerek sakin sakin anlatabilirdi.”
◼ Peki, sizden başka doğruları bilen gazeteci yok mu, tek siz misiniz?
“Çok açık söylüyorum; maalesef bizim yazdığımızı onlarca gazeteci biliyor ama yazmıyor, susuyor. Bizim bütün meselemiz tüm baskılara rağmen cesaretimiz… Biz gazeteciyiz Ayşe Hanım ve gazetecilik budur. Korku duvarını yıkmamız gerekiyor. Bunu adil bir gelecek için istiyoruz.”
◼ Cemaat ve tarikatlarla ilgili yaptığınız haberler bir hayli gündem oldu. Bu yapılara karşı mısınız? Dindar bir insanın devlet içinde görev alması sizi rahatsız eder mi?
“Bizim dindar insanlarla bir derdimiz yok, olması söz konusu da olamaz zaten. Bakın zamanında bu ülkede “alnı secdeye giden insanlar” kriteri üzerinden çok suiistimal yapıldı. Bu kriter baz alınarak koltuklar dağıtıldı. Devlette liyakat böyle olmaz. İnsanların dini duyguların sömürülmesini istemiyorum.”
◼ Tarikatları tehlikeli mi görüyorsunuz?
“Tarikatların din ve vicdan özgürlüğüne zarar verdiğine inanıyorum. Bir örnek vereyim: Zikir denilen bir şey vardır, bilirsiniz. Zikri ne kadar isterseniz yapabilirsiniz. Ne zaman ki bir şeyhe bağlanırsınız o zaman şeyhin belirlediği sayıyla yapmaya başlarsınız.”
◼ Bunun ne zararı var?
“Ayşe Hanım tarikat mensubu bir kişi devlette görev aldığında bu hâkim olabilir, polis olabilir; kanunlara, anayasaya değil de şeyhinin sözüne göre hareket ederse bu hepimizi ilgilendirir.
Bakın F-16 kullanmak çok kabiliyet gerektirir, önemli eğitimler gerektirir. Bu kadar zorlu yolu aşan bir pilot 15 Temmuz’da Gülen’in emrine veriyor uçağı. Benim karşı çıktığım bu.”
◼ Bu iktidarın da rahatsız olacağı bir şey değil mi?
“2017 yılı Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara bakarsanız rahatsızlığı görürsünüz. Bizim derdimiz FETÖ’den boşalan koltuklarda başka tarikatlara yer açılmaması.
Yarın bir gün bir tankın içinden başka bir cemaat mensubunun çıkmayacağının garantisini verebilir mi devlet bize?”
◼ 2011 ve 2020 yıllarındaki tutukluluğunuz Ak Parti döneminde gerçekleşti. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?
“Bunu AKP’nin nasıl değerlendirdiğini merak ediyorum asıl. Gülen’le bu kadar mücadele eden ve bedel ödeyen gazeteciler bunları neden dönüp dolaşıp yine yaşıyor, sorusunun cevabını bilmek isterdim.”
◼ 9 Kasım’da Müyesser Yıldız’ın duruşması var. Beraat bekliyor musunuz?
“Umarım vicdanlar ilk duruşmada beraat kararını verir. Tutuklu olmaması gereken bir gazetecidir Müyesser Yıldız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşe Baykal Arşivi