“Bizim Yunan” kazandı…

Bu satırları maç öncesi yazıyorum;
“Aslında çoktan bitmiş bir aşkın sürdürülmesi gibi…” dersem haksızlık mı ederim?
Erol Hoca, senin oyundan aldığın Caner, çıkarken seni protesto ediyorsa, sen ertesi hafta onu cezalandırıp kadroya almıyorsan, ilişki soğumuş demektir. Ancak diğer oyuncular senin kadroya almadığın oyuncuyla fotoğraflarını sosyal medyada paylaşıp “arkadaşımızın yanındayız” mesajı veriyorsa iş daha da zor demektir.
42 haftalık maratonun daha 27. Haftasında maça herkes “Erol Bulut için varolma mücadelesi” gözüyle bakıyorsa, hala Hoca radikal arayışlar içindeyse, neyin detayını anlatacaksın?
Bu saatten sonra hoca değiştirmek mümkün olsa, daha iyi bir hoca bulma şansı bulunsa belki “Erol Hoca bırak” derdik ama bu da pek mantıklı görünmüyor şu aşamada…
Maç sonrasında yukarıdaki satırları değiştirmeye gerek duymuyorum. Maça gelirsek…
Avcı’nın topu rakibe bırakma taktiği mi yoksa FB daha istekli olduğu için mi tartışılır ama maçın ilk 30 dakikasında Fenerbahçe topa daha hakimdi. Fenerbahçe iyi paslaştı, kanatları iyi kullandı, ileriye kalabalık çıktı ve pozisyonlar yakaladı, 3 net pozisyonda Uğurcan’ı aşamadı.
İlk yarının son 15 dakikasında ise Trabzon tempo yükseltti ve oyuna hakim oldu. Onlar da iki pozisyonda kaleci Altay’ı aşamadı.
Fenerbahçe’de öne çıkan ya da çok aksayan oyuncu yoktu ilk yarıda. Sosa zaman zaman geriye verdiği toplarla sıkıntı yarattı ama oyun kurmak için de ciddi çaba sarfetti. Günün sürpriz sol beki Szalai, “nereye koyarsanız orada iyi oynarım” dedi, Mert Hakan da geldiğinden beri en aklı başında oyununu oynadı.
İkinci yarı mücadelenin daha yoğun olduğu bir 45 dakika yaşandı. Fenerbahçe ilk yarım saatteki etkinliği sağlayamadıysa bile oyunun her an ortağıydı. İlk defa gerçek bir baskı gördük Fenerbahçeli oyunculardan… Bazen bir topa üç Fenerbahçe’li oyuncunun birden yüklendiğini gördük. Bugüne kadar ilerde bir iki oyuncuyla yapılan sahte baskılardan bugün eser yoktu, herkes canla başla asıldı.
Birkaç hafta önce Beşiktaş’ın sağ kanadını her pozisyonda darmaduman eden Nkayeme bugün Gökhan Gönül’ü sadece bir veya iki kere geçebildi.
Sosa ikinci yarıda ilk kırk beş dakikadan daha da iyiydi, oyunun iki yönünde de etkiliydi. Mesut Özil’in her hafta yavaş yavaş da olsa kondisyonu yükseliyor ama aklımda bir soru var. “Mesut beş maçta bir kere çalım atmadı, neden?” dersem çok mu haksızlık ederim?
İki takımın da Yunan oyuncularından beklentisi büyüktü. Trabzon’un devre arasından beri yıldızı Bakesetas bugün taraftarını hayal kırıklığına uğrattı. Fenerbahçe’nin Yunanı Pelkas ise üç puana imzayı atan isim oldu.
Oyuna sonradan giren Ferdi, kanatta rakipten topu kaptı, sonra üç Trabzonlunun arasından Pelkas’ı gördü. Pelkas da üç Trabzonlunun arasında önce topu sürdü, sonra kaleye uzaktan vurdu. Her topu kurtaran kaleci Uğurcan’ın, bu direk dibine giden topa yapabileceği bir şey yoktu.
Hep yazıyorum Ferdi, Pelkas gibi hızlı, teknik yönü kuvvetli, topla oynamayı seven oyuncular futbolu renklendiriyor. Top kayıplarına fazla aldırmadan onları yeteneklerini sergilemek konusunda cesaretlendirmek gerekiyor.
Gustavo ve İrfan Can Kahveci de gelince Fenerbahçe’nin eli daha da güçlenecek ancak golcülerine çare bulmak zorunda. Samatta uzatmalarda kaleciyle karşı karşıyayken yaptığı kötü vuruşla “bunu da atamayacaksan neyi atacaksın?” dedirtti.
Fenerbahçe bir deplasmandan daha üç puanla ama daha önemlisi umut vadeden bir mücadeleyle dönüyor. Bakalım haftaya nasıl bir 11 ve nasıl bir oyun göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ümit Sezgin Arşivi