Boğaziçi İletişim ve Hukuk?

Üniversitenin paydaşlarının müdahil olmadığı bir süreç sonunda yapılan rektör atamasının yanlışlığını anlatmaya çalışırken ikinci bir sürpriz ile karşılaştık: yine bir hafta sonu kararı ile Boğaziçi’nde İletişim ve Hukuk fakülteleri açıldı. İki üniversitede fakülte açılması başvuruları hazırlamış olduğumdan fakülte açılma süreçlerini yakından biliyorum ve bu uygulamanın ilk 500’e giren üniversitelerde eşi benzeri bulunduğunu sanmıyorum. Bir hafta sonu kararı ile fakülte açılabilmesi YÖK’ün üniversitelerden istediği stratejik planların anlamsızlığına da işaret ediyor.
Ortak sorunlar
Benim öğrenciliğim döneminde 3,000 öğrencisi olan Boğaziçi, 2000’li yılların başında 10,000 öğrenciyi aştı ve 2020 itibarı ile 17,000 öğrenciye ulaştı. Üniversitenin kampüslerinde bırakın yeni fakülte açmayı, yeni bölüm açacak yer bile yok.
Boğaziçi Üniversitesi’nin eğitim dili İngilizce. Devlet üniversitelerindeki tüm İletişim ve Hukuk fakülteleri Türkçe eğitim veriyorlar. İngilizce İletişim eğitimi sadece vakıf üniversitelerinde var. Hukukta ise en fazla %30 İngilizce eğitime izin veriliyor. Bu yeni fakültelerin eğitim dilinin ne olacağı meçhul.
Boğaziçi’ndeki bölümlerin büyük çoğunluğunda akademisyenler yurt dışında doktora almış, verilen eğitim dünya standartlarında ve mezunları da dünyanın her yerinde çalışabiliyor veya eğitimlerine devam edebiliyor. İletişim ve özellikle Hukuk ise yerele odaklı programlar.
TÜBİTAK verilerine göre sosyal bilimlerde İletişim ve Hukuk en az yayın yapan alanlardan. Örneğin 2004-2014 arasında Eğitimde 3,921 endeksli yayın yapılmış iken, İletişimde sadece 106, Hukukta ise sadece 67 yayın yapılmış. Bu iki fakülte Boğaziçi’nin akademisyen başına düşen yayın sayısını azaltırsa Boğaziçi’nin dünya sıralaması olumsuz etkilenir.
İletişim?
Şu anda Türkiye’de 58 üniversitede İletişim fakültesi var. 2020 için toplam kontenjan 14,418 iken öğretim üyesi sayısı 1,402 imiş. Öğrenci başına düşen hoca sayısının 40 olması bu alanda öğretim üyesi bulmanın zorluğuna işaret ediyor. Daha önemlisi, bu fakültelerin mezunlarının ücretli ve sigortalı iş bulmaları son derece zor. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi’nin verilerine göre, İletişim mezunlarının üçte biri en az 12 ay iş aramak zorunda kalıyor ve mezunların %70’inin başlangıç maaşı 3,000 TL’nin altında. Ayrıca mezunların sadece %39’u niteliklerine uygun işlerde çalışıyorlar. Birçok medya kurumu İletişim mezunlarını bir veya iki yıl “ücretsiz” olarak çalıştırıyor. Kanımca bu alandaki toplam kontenjan ihtiyacın zaten çok üzerinde ve yeni fakülte açılmasına hiç gerek yok. 67 vakıf üniversitesinden sadece 10 tanesinde bu fakültenin bulunması da talep konusunda bir gösterge.
Hukuk?
2010 yılında 8,710 olan hukuk kontenjanı, 2017’de 16,420’ye çıktı ve ülkede şu anda ciddi bir hukuk fakültesi öğretim üyesi açığı var. Türkiye’deki Hukuk fakültelerinde 2020 itibarı ile toplam 1,446 öğretim üyesi bulunmakta ve öğrenci-hoca oranı maalesef 50’nin üzerinde (Avrupa standardının 3 misli). Yargıdaki sorunların önemli bir sebebi nitelikli öğretim üyesi eksiği. Ayrıca geçen sene tam 21 Hukuk fakültesinde 1,000’in üzerinde kontenjan boş kaldı! Daha önemlisi, şu anda ülkemizde 137,000 avukat var ve bu sayı Hukuk fakültelerindeki öğrenciler mezun olduğunda 200,000’i geçecek ve kişi başına düşen avukat sayısında Avrupa’daki ülkelerin çoğunu geride bırakacağız. Şu anda bile bazı hukuk mezunlarının işsiz olduğunu veya asgari ücret ile çalışmak zorunda olduğunu düşünürsek, avukat sayısındaki bu artış ülke için iyi bir istihdam planı değil. Yılda 8,000 hukuk mezunu vermek için kurgulanmış bir eğitim sisteminden 16,000 mezun çıkarmaya çalıştığınızda, kaçınılmaz olarak sınıflar büyüyor ve eğitimin kalitesi düşüyor. Şu anda ülkemizdeki birçok hukuk fakültesinde sınıflar çok kalabalık, kürsüden öğretme sistemi kullanılıyor; devam zorunluluğu, yabancı dil eğitimi, tartışma, araştırma ve pratik yok. Özetle, hoca sayısı yetersiz, kontenjan fazlası var, eğitimin kalitesi düşük ve mezun sayısı ihtiyacı aştı. Durum böyle iken yeni Hukuk fakülteleri açmak yanlış.
Üniversite paydaşlarına (ve tahminim YÖK’e bile) danışılmadan açılmış olan bu fakültelerin büyük resme bakıldığında da savunulabilir bir tarafı yok. Zaten Cumhurbaşkanı danışmanlarının inisiyatifi ile fakülte açıp kapamanın da çağdaş üniversite sisteminde yeri yok. Umarım bu büyük hatadan en kısa zamanda geri dönülür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Erkut Arşivi