Bahattin Yücel

Bahattin Yücel

Bu daha başlangıç

Gezi’de atılan “bu daha başlangıç” sloganı, üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş olsa da belleklerimizdeki canlılığını koruyor. Siyasal tarihimizde ilk kez yaşanan ve başlangıçta siyasal partilerin uzak durmaya özen gösterdikleri, barışçıl bir eylemdi Gezi.

İstanbul’un en güzel mevsimi olan ilkbaharın, yaza dönmek üzere olduğu günlerdi. 28 Mayıs gecesi Taksim’de yaşananları ilk aktaran kişi oğlumdu. Olan biteni önce başından geçenler gibi değil, üçüncü kişilerden duymuş gibi anlatmıştı. Bir süre dinleyince; Taksim’e gittiğini ve kendi gözlemlerini aktardığını hissettim. Gençlik günlerimin heyecanını bir kez daha yaşıyor gibiydim.

Türkiye’de farklı siyasal görüşleri ve inançları olan her yaştan insanın, yılların içinde birikmiş tepkilerini, barışçı eyleme dönüştürdükleri, daha önce rastlanmadık bir gösteriydi. Gezi -bana göre- bu topraklarda yaşanan, kitle tabanı farklı kesimlerden oluşan bir demokratik devrim girişimiydi. Ağaçlara sahip çıkanlar, demokratik haklarını kullanarak, yaşam tarzlarına yapılan bu arsız müdahaleye karşı çıkıyorlardı.

Kısa sürede Gezi Parkı ve korunan ağaçları salt Türkiye’de değil, Dünya kamuoyunda demokratik kitle eylemlerinin simgesine dönüştüler. AKP İktidarı boyunca Türkiye’nin adının geçtiği, ender olumlu haberlerin yayınlandığı günlerdi.

Zamanla iktidarın sertleşme eğilimlerinin arttığını, sonradan sabıkalı oldukları ortaya çıkan bir takım saldırganların örgütlendiğini sezinleyince Ankara’ya giderek, dönemin Cumhurbaşkanı ile görüştüm. Olası gelişmelerden duyduğum endişeyi dile getirdim. Gençlerin heyecanlarının haklı isteklerinin önüne geçebileceği olasılığından söz ederek, bu barışçı eylemin sertlikle önlenmesinin sakıncalarından söz ettim.

Düşüncelerimizin örtüştüğünü anladım. Fark ettiğim başka bir şey daha vardı. Gezi, AKP’yi çok endişelendirmişti. Kitlesel gösterilerin yaygınlaşmasından çekindikleri ortadaydı. Asıl kaygıları; bu kez karşılarına hiç alışkın olmadıkları yapıda bir muhalefetin çıkma olasılığıydı. Gezi’de muhalefet partileri kendiliğinden gelişen bu inanılmaz dinamizmin gerisinde kalmışlardı. Farklı hatta zıt görüşlü grupların dayanışmaları, Türk siyasetinin geleneksel çizgisinin boyutlarını hayli aşmıştı.

AKP’nin Gezi’ye yaklaşımı bir süre küllendi.

Büyükada’da buluşan üç kişinin, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde ortak tavır belirleyerek, anayasal suç işledikleri gerekçesiyle bir soruşturma başlatıldı. İçlerinden Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasıyla başlayan, Sırrı S. Önder ile sürdürülen, bir anlamda öç alma sürecinde, yeni bir aşamaya gelindi.

Osman Kavala’nın dört yıl boyunca tutuklu kalmasına ve geçtiğimiz gün ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılmasına hükmeden bir mahkeme kararıyla Gezi yeniden ülke gündeminin ilk sırasına yükseldi.

Aslında hukuk ve adalet kavramlarını hiçe sayan, bu ısrarın amacı, muhalefeti Gezi üzerinden ülkenin gerçek gündeminden uzak tutmaktan başka bir şey değil.

AKP’nin sürdürdüğü yönetim anlayışının; derinleşen yoksulluk, kırsal kesimde üretim düşüşüyle ortaya çıkan vahim tablo ve içinden çıkılmaz hale getirdikleri ekonomiyi, geniş halk kitlelerine unutturmak için başka bir yolu denemesi mümkün değil.

Unutmayalım; sırada HDP için Anayasa Mahkemesi’nde görülen, kapatma davası var. Seçim yasasındaki değişikliklerle oylamanın sağlıklı yapılacağı kuşkuları ortaya atılmış, terör konusunda eskileri anımsatan bazı saldırılar başlamışken, AKP’nin yeniden sertlik ve HDP üzerinden CHP ile Millet İttifakı’nın diğer partileri arasındaki işbirliğini önleyecek girişimleri kimseyi şaşırtmamalı.

Ancak Kavala ile yargılanan diğer sanıklara verilen ağır cezalar, sadece Gezi’yi gündeme taşımakla kalmadı. CHP’ de şimdiye kadar sürdürdüğü, sağ eğilimli siyasal çizgiden uzaklaşıldığı izlenimi veren bir çıkışa neden oldu. Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun dün Meclis grubundaki konuşması, Millet İttifakı içinde CHP’nin yerini belirleyecek “bir başlangıç” olabilir.

AKP’nin “Gezi” konusunda alınan son yargı kararı ile 10 yıl önce Gezicilerin attıkları; “bu daha başlangıç” sloganını anımsatması ne kadar ilginç değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Bahattin Yücel Arşivi