Bu haber bizde niye var?

Bu haber bizde niye var?
Habercilik! Adı üstünde haber vermek. Haberi alırsın, aldığın gibi de verirsin. Duyduğunu, öğrendiğini, doğruysa şayet bildiğini, gördüğünü geniş kitlelere aktarırsan habercisindir.Bu eylemin iş haline genel olarak ve...

Habercilik! Adı üstünde haber vermek. Haberi alırsın, aldığın gibi de verirsin. Duyduğunu, öğrendiğini, doğruysa şayet bildiğini, gördüğünü geniş kitlelere aktarırsan habercisindir.

Bu eylemin iş haline genel olarak ve meslek olarak gazetecilik deniyor.

Süte su katanlar varsa şu hayatta, helale haram katanlar da biliyoruz ki her yerde.

Hilesiyle hurdasıyla gazeteciliğin de bir namusu var.

Merkez medya, gazetecilik ahlakını, adaletini, geleneğini ters yüz etti. Tek manşetli, tek merkezden kontrollü propaganda araçlarına dönüştü geleneksel medya.

İçindeki insan unsurunu, vicdanlı gazetecileri, muhabirleri de öğüterek, okurunu izleyicisini küstürdü.

Gerçeğin kırıntısını arayanlar Twitter ve YouTube peşine düştü; küçük ama bağımsız nefis mecralar buldu herkes kendisine göre.

Tarım bitti, hayvancılık bitti; üreticinin battığını haber verecek gazetecilik durur mu?

O da bitti.

Buğdayın ithal edildiği, çiftçinin zarar ettiği topraklarda gerçekler dahi yeşermiyor artık.

Gerçeği de kurutmak gerekiyordu, uğraşıp eğip büküp onu da azıcık kuruttular.

Olup biteni, yaşadığımızı kendilerine göre tarif edebilmek için gazeteciliğin ezberini bozdular; işi gazetecilik ve habercilik olan arkadaşların yardımıyla, onların da rızasıyla…

Sattıkları, satın aldırdıkları, kurdukları medyaları haber vermemek üzere, haber yazmamak üzere inşa ettiler. “Gazetemiz var, haber yazmaz; televizyonumuz var, gıkı çıkmaz” dediler, övünüp gururlandılar.

Dahası gerçekleri rehin aldılar, “Tutuyoruz, sakladık biz; istediğiniz gibi at oynatın” diyerek iktidarın, güçlünün önünü açtılar.

Gazetecilik heyecan verici bir iş, biraz biliyorum. Ofisboyluktan karanlık odaya, foto muhabirliğinden, başbakanlık muhabirliğine her yerinde haber kovaladım. Sonra ekran önü arkası, programcılık, yöneticilik derken televizyonun da her aşamasında çalıştım.

Tek derdimiz haberdi.

Gazetecilik yaparken çalıştığımız gazeteyi değil, sabah erkenden en çok öteki gazeteleri merak edip hatmederdik. Televizyon muhabirliğim de rakip kanalları izleyerek geçti. “Ne atlamışım?”, “Hangi haberleri yapmışlar?” diye. Çünkü haber müdürü sorar, “Bu haber bizde niye yok?” der. Sabah toplantısında eğer o sözü duyduysan “Bu haber bizde niye yok” diye sorduysa müdür, büyük utanç! O gün bitmezdi. Kimsede olmayan, hiçbir televizyoncunun, gazetecinin yazıp bulamayacağı yeni bir haberi müdürün masasına koymadan geçmezdi o utanç. Ve o atlatma haber öteki kanalları, diğer gazeteleri hoplatırdı. O bela soru artık rakip haber merkezinde sorulurdu: “Bu haber bizde niye yok?”

Şimdi öyle mi. Ara ki bulasın haberi. Çünkü şu ara haber yapmayanlara haberci deniyor. Devleti yönetenler haber yapmayanları gazeteci sayıyor.

Kriz, zam, dolar, yolsuzluk, parasızlık, iş, elektrik-doğalgaz faturası, her şey haber aslında ama hiçbiri haber olmuyor. Çünkü patronlar sevmediği için editörler haber istemiyor. Ve haber müdürleri artık “Bu haber bizde niye yok?” diye değil, “Bu haber bizde niye var?” diye endişeleniyor.