Bu model 2023’ü görmez

Bu model 2023’ü görmez
Prof. Dr. Kamil Yılmaz, hükümetin ekonomi politikası için, ‘Böyle bir egzersizi uygulayan başka bir ülke yok, deney kobayı olarak bir uygulama içindeyiz. Hepimizin refahından çalıyorlar’ dedi. Kurun gelecek yıla kadar dayanamayacağını...

Prof. Dr. Kamil Yılmaz, hükümetin ekonomi politikası için, ‘Böyle bir egzersizi uygulayan başka bir ülke yok, deney kobayı olarak bir uygulama içindeyiz. Hepimizin refahından çalıyorlar’ dedi. Kurun gelecek yıla kadar dayanamayacağını söyleyen Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz, kasımda seçim beklediğini ifade etti.

BiDeBunuİzle YouTube kanalında ekonomik değerlendirmelerini paylaşan Yılmaz şunları söyledi:

CARİ AÇIK 40-50 MİLYAR DOLARI BULACAK
Kısa vadede büyüme var. İlk çeyrekte büyüdünüz, ikinci çeyrekte büyüdünüz ama bu enflasyonu kontrol altına almak durumundayız. Enflasyonun yüzde yüz, yüzde iki yüz, yüzde üç yüz, kademeli olarak yükseleceğini öngörebilmesi lazım Sayın Nebati’nin. ‘Bu politikanın Türkiye için en doğrusu olacağını düşündüğümüz için bunu yaptık’ demiyor Bakan. ‘Biz bunu yaptık çünkü yukarıdan böyle bir emir geldi, uygulamak durumundaydık. Onun sonucunda yeni ekonomi modeli diye bir şey uydurduk, ihracat artacak dedik, cari fazla vereceğimizi söyledik.’ Bunların hepsinin gerçek dışı olduğu ortada. Cari açığımız 40-50 milyar doları bulacak bu yıl sonunda. Enflasyon üç hanelere gidiyor. TÜİK’in enflasyonu bile şu son müdahaleler olmasa yüzde yüzlere doğru gidiyordu. Seçim gelecek yıla ertelenirse yüzde yüz ellilere çıkma ihtimali var. Enflasyonla mücadele eden bir hükümet yok, bir Merkez bankası yok, her şey laf ü güzaf. (Nebati’nin) Konuşması açıkça ‘biz mücadele etmiyoruz’ demek. ‘Biz seçim önce büyümeye odaklandık…’ AKP son 10 yıldır her seçim öncesi bunu yapıyor. Bugünkü ekonomik sorunlarımızın Gezi’yle alakası yok, AKP’nin büyüme modeliyle alakası var.

100. YILIMIZDA BORÇ KRİZİ YAŞAYACAĞIZ
Seçime giderken büyüme sağlıyorsunuz; şirketlerin, bankaların kârları patlıyor ama dar gelirlinin, ücretlinin milli gelirden aldığı pay iki yılda yüzde 39’lardan yüzde 31’e düşüyor. Artık bununla seçimi kazanmaları mümkün değil, bindikleri dalı kestiler: Yabancı sermaye.

Yabancı sermayenin verdiği krediyle ekonomi iki yıl arka arkaya büyüyünce 2017 referandumunu da kazandı, 2018 seçimini de kazandı. Bu sürecin sonunda görev zararları patlama yapacak, kur korumalı mevduattan yükümlülükler iyice patlama yapacak, devletimiz de 2001’de yaşadığımız gibi bir borç krizi yaşayacağız, hem de 100. yılımızda. Yabancı sermayenin fonladığı AKP’nin kısa vadeli miyopik büyüme modelinin yabancı sermaye olmadan başarılı olmasını bekleyemezsiniz. Ne yazık ki AKP’nin ekonomi kurmayları bunu Cumhurbaşkanına kabul ettiremedi.

BÜTÜN SABİT GELİRLİ ZARAR GÖRÜYOR
Erişah Arıcan’ın Bakan olması için talep gittiğini ama kendisinin kabul etmediği şeklinde duyumlar almıştım. Bir iktisatçının bu politikaları uygulamaya soyunması kendi bilgilerini inkar etmesi anlamına geliyor. Faiz düşürme politikasıyla krediyi ucuz alan kazanıyor, şirketler kazanıyor. Sattıkları malın maliyeti yüzde altmış yetmiş artarken onların kredi maliyeti sadece yüzde yirmi sekiz artıyor faiz olarak. Bakan dar gelirli demiş ama bütün sabit gelirli zarar görüyor. Ama sonunda mevduat sahibi de bi ölçüde zarar görüyor. Mevduatını TL’ye de koysa kur korumalıya da koysa enflasyonun altında getiri elde ediyor. Bunu adı tamamen finansal baskılama. Böyle bir egzersizi uygulayan başka bir ülke yok, deney kobayı olarak bir uygulama içindeyiz. Deney sonunda hepimizin zarar gördüğü yazacak, o bilimsel yayın olmayacak ama bizim tarihimizde anmak istemeyeceğimiz bir dönem olarak kalacak. Çünkü hepimizin refahından çalıyorlar. Açlık sınırına gelmedik belki ama oralara doğru da gidebiliriz. Hükümetin görmek istemediği bu politikalarla seçimi kazanacağına inanmış olması. Muhalefet de elini kolunu sallamadan kazanacak anlamına gelmesin ama hakikaten altın tepsiyle önlerine bir seçim sunulacak. Bu politikalarla seçimi kazanması mümkün değil.

ENFLASYONU ÜÇ HANEYE ÇIKARACAK
Enflasyonu tek haneye biz indirdik diye yıllardır bize söyleyen Cumhurbaşkanı, enflasyonu üç haneye götürmeyi başaracaklar. O zamanki söylemiyle şimdiki söylemine bakın ve şu anda enflasyonu övüyor bir ölçüde. ‘Ben faizi yükseltip birilerine kazandırmayacağım’ diyor. Şunu görmüyor, şu an faizi yüzde 19’a çıkarsa yetmeyecek, yüzde 70’lere çıkarması lazım, reel faizi pozitife getirmesi lazım. Yaptığı hatayı yaşayarak görecekler ama onlara etkisi en az çünkü bizim vergilerimizle devlette kaynaklar var ama bizler daha da fakirleşiyoruz. Bizi daha iyi yönetmeleri için seçtiğimiz siyasetçiler bir noktada her şeyi biliyor, biz iktisatçılar ya da eleştirenler bir şey bilmiyor ama faturası yine bize çıkıyor.

Hükümet, Sayın Nebati verimlilik artışını sanıyor ki düğmeye basarsın, hemen ertesi gün sene büyürsün, yok böyle bir şey. Sanayinin yurt dışındaki rekabet gücünü artırabilmen için önce daha verimli üretim yapman lazım, iyi eğitilmiş bir iş gücün olması lazım. Kayıt dışını kayıt içine alabilmen lazım, vergi sisteminde reform yapman lazım. Kurumsallaşmayla bunları değiştiremeden biz bu sistemi hep yaşayacağız. Önce normal çalışan bir makro ekonomin olacak, bunun üzerine uzun vadeli planlar yapabileceksin. Doğrudan yatırım teşvikleri vereceksin, arkasından etki analizini yapacaksın, etkisi olmayanları kesiyorum diyeceksin. Devlet gerektiğinde kaynağını verir ama karşılığını da bekler. Biz veriyoruz, lansmanını yapıyoruz sonra n’oldu bilmiyoruz.

KAMU'NUN FAİZ GİDERİ DAHA DA ARTACAK
Kamunun faiz giderleri daha da artacak, kur korumalı mevduat gibi baraj tamamen su alıyor ve tıkamaya çalışıyorsunuz ama onların hepsi maliyetli. Bankacılık sektörünün kârı ilk 4 ayda 100 milyar lira. Geçen yılın tamamında 90 milyar lira. Mevduat faizi yüzde 17 civarında, kredi yüzde 30 civarında. Oradaki makas öyle açılmış durumdaki oradan kâr ediyorlar. Bizim aldığımız sattığımız dövizlerden devlet marjı artırdıkça bankalara kâr olarak gidiyor. Hükümet bizi caydırmak için bu aradaki marjı artırıyor ama halk caymıyor çünkü herkes biliyor ki bu enflasyon ortamında, bu cari açıkla, bu kadar bol krediyle ne olacak? TL değer kaybedecek. Kur Korumalı Mevduatın 6 ay etkisi olacağını söyledik. 1 yıl gitmez bu. Kurda nerden baksanız yüzde 30’in civarında artış var.

DAHA KÖTÜYE GİDİYOR
Merkez Bankası ihracatçının dövizinin yüzde 40’ını alsa bile swap sonrası net rezervler eksi 60 milyar dolar. Bu daha önce eksi 50’lerin altındaydı, yani daha da kötüye gidiyoruz. Kur Korumalı’dan yaklaşık 35 milyar dolar geldi, yüzde 40 ihracattan gelse, Merkez Bankası 60-70 milyar doları piyasalara arka kapıdan satıyor.

ELDE TL TUTMANIN MANTIĞI YOK
Mevduatta Türk Lirası tutmanızın bir mantığı yok. Onun için çok parası olan 10 tane ev alıyor, 10 tane araba alıyor. Şu anda onun için varlık fiyatları iyice uçmuş durumda. O da kiraları iyice arttırmış durumda. Yani sürdürülemez bir politikayı palyatif önlemlerle sürdürmeye çalışıyorlar, omuzlarımıza daha fazla yük bindirerek. Seneye yıl sonunda yüzde 50’leri bulmuş kamu borç yüküyle karşı karşıya kalacağız. Bu arada vergiler arttı, vergi topluyor hükümet çünkü enflasyondan dolayı kârlar artıyor, bir de tüketim bu arada devam ediyor. Çünkü insanlar varsa parası satın alıp elinde tutuyor.

SEÇİME GİDİYORLAR, KASIMDA SEÇİM GÖRÜYORUM
(Asgari ücrete zam, 3600 ek gösterge, emekli enflasyon farkı…) Hepsini yapacaklar çünkü seçime gidiyorlar. Bu da enflasyonu 3 hanelere taşıyacak. Kaçarı yok, yapmak zorundalar. Zam değil bunlar, enflasyon farkı. Kasımda seçim görüyorum. Gelecek seneye kadar kuru tutmaları mümkün değil. Hem Cumhurbaşkanının konuşma tonu hem 3600 hem konutla ilgili gündeme getirdikleri, bunların hepsi bana aynen 2015 Haziranı’nı hatırlatıyor. Seçim seneye kalırsa çalışanlara şimdi zam yapmak zorunda, bir de yıl sonunda yapmak zorunda. Bunların hepsi fiyat-ücret-kur sarmalı olarak büyük bir çığ halinde neye sebep olur siz düşünün.

VERİLERLE OYNAMAYA DEVAM EDERSE…
Enflasyon verileriyle oynamaya bu şekilde devam ederlerse, yıl sonu yüzde 50’lerde tutacağız derlerse o zaman herkes hükümeti daha da eleştirecek; benden çalana, benim reel gelirimi düşürene ben niye oy vereyim diyecek. Beni fakirleştiriyor, bir de enflasyon farkını da tam vermemek için enflasyon verileriyle oynuyor. Şu anda büyüme yaptırmak adına belirsizlik tepe yapmış durumda. İnsanları fakirleştirdiler. Bunu da sonunda Bakan açık açık söylüyor, ‘Biz enflasyonla büyümeyi tercih ettik’ diyor.

İKTİDAR DEĞİŞMEDEN OLMAZ
AKP şu anda istediği kadar söylem değiştirsin, ne yerli ne yabancı yatırımcıyı ikna edebileceğini sanmıyorum. O bitti artık, dönüş yok. AKP iktidarı devam ederse yabancı yatırımcı gelmeyecek, biz kendi yağımızda kavrulmaya çalışacağız, oda bizi kavuracak, büyüme falan gelmeyecek. Bu enflasyonu durdurmak için bir noktada reel ücretleri aşağı çekmeleri gerekiyor.

SOSYAL YARDIMI GÜÇLENDİRMEK GEREK
Diyelim seçim gelecek seneye oldu, dertlerimiz katlanarak büyüyecek, iki üç yıllık bir program yine gerekecek. 5 yıla da gidebilir, çöküntü ne kadar büyük olursa o kadar uzun vadeye yayılacak. Ben şuna inanıyorum, 2001 krizinde olduğu gibi dalgalı kur sisteminde dip yapacağız, reel faizler yukarı çıkacak.

Önemli nokta şu, kamu maliyesini çok olumsuz olmadan koruyabilirsek kamu maliyesini kısıp sosyal yardım kısmını güçlendirmemiz gerek. Gerekirse vergide büyük kâr yapan şirketlerin vergi oranlarını artırmak. Buradaki konu, bunun sosyal tarafını dikkate almazsan o zaman yapacağın şey kısa ve orta vadede gelir dağılımını, toplumsal uzlaşmayı olumsuz yönde etkileyecek. Maliye politikasında ne kadar alanın varsa kullanman gerekecek, Seçim ne kadar geç olursa maliye tarafında alanımız o kadar dar olacak.

Muhalefette bu işi yapacağını bilen ekonomistler var, ekip var. Sadece AKP’de göremiyorum, her partide var. AKP’de danışmanları ciddi boyutta bu konuları tartıştığı bir yerde kendi politikalarını bile savunduklarını görmedim.

SİYASETÇİLER ARABAYI DUVARA TOSLUYOR
Mark Twain’in ‘Sigarayı bırakmak çok kolay, ben bunu hep yapıyorum’ dediği gibi biz de 'Bu krizleri atlatmak çok kolay, biz bunu hep yapıyoruz'. Sağ olsun siyasetçilerimiz de mutlaka gelip arabayı duvara tosluyorlar ve sıkıntısı bizi buluyor.