Siz de farkında mısınız? Siyasette görüntüler puslu…
Ne yapılıyorsa bir telaş bir telaş… Bir acelecilik. Özellikle iktidar kanadında…
Peki ama neden?
◆◆◆
Adalet ve Kalkınma Partisi, 7.Olağan Büyük Kongresini mart ayına yetiştirmeye çalışıyor.
Amaç, hiç şüphe yok ki bir an önce parti üst yönetiminin şekillenmesi.
Nereden bakarsanız bakın bu üst yönetim bir “seçim” için seçileceği kesin.
Cumhur İttifak’ın diğer tarafı da ha keza… Milliyetçi Hareket Partisi tarihini bile açıkladı.
18 Mart’ta 13. Büyük Kurultayı’nı yapacak.
Şimdi aklıma takılıyor… Peki neden bu kongrelerde acelecilik yaşanıyor… Neden şu lebaleb kongreler? Bunca salgına rağmen bunca riske rağmen neden? Neden yasaklar dinlenmiyor?
Kamuoyunun tepkileri neden görmezden geliniyor? Neden bir an önce il ve ilçe kongreleri tamamlanmaya çalışıyor. Ardı ardına… Nefes alınmadan… Yangından mal kaçırırcasına bir görüntü neden veriliyor?
Akla o zaman şu soru geliyor:
Tüm bunlar acaba bir erken seçim hazırlığı mı?
◆◆◆
MHP lideri Devlet Bahçeli son günlerde diline pelesenk ettiği bir söylemi var:
“Halkların Demokratik Partisi’nin kapatılması…”
Bahçeli’nin, HDP’nin bir an önce ama bir an önce kapatılmasını istemesi insanı düşündürüyor. Diyeceksiniz ki AKP istemiyor. Evet, AKP’nin parti kapatmaya razı olmadığı açıklamaları var. Var ama bu işin aması da var. Çünkü daha önce de aynı şeyler yaşanmıştı.
Önce Bahçeli dile getiriyor, sonra AKP karşı çıkıyor. Ama sonunda Bahçeli’nin önerisi kabul görüyor. Örnek Organize Suç Çetesi Lideri Alaattin Çakıcı’nın cezaevinden çıkartılması.
Önce, “af yok” denildi, sonra infaz yasa değişikliği yapıldı.
Şimdi de hesap aynı hesap…
AKP’nin kurmayları da artık yavaştan yavaştan HDP’nin kapatılmasına ilişkin görüşleri yüksek sesle düşündüklerini belli ediyorlar. Hatta harekete bile geçtiğinin söylenmesi yanlış olmaz. Çünkü biliyorsunuz ki, parti kapatmak için yasa değişikliği ve istisnai haller gerekiyor.
Şimdi bir telaşla AKP ve MHP Seçim Kanunları ile Siyasi Partiler Kanunu’nda büyük değişiklik getiren çalışmayı tamamlamak üzere olduğu belirtiliyor.
Peki, bu yasa değişikliğinin amacı erken seçime hazırlık mı, acaba?
◆◆◆
(Yeri gelmişken söylemek isterim. Terör nereden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın lanetlemenin bir insanlık borcu olduğuna inanırım. Ne zaman birinin şehit düştüğü haberini alırsam, üzüntümü anlatamam. Hele Gara’daki 13 şehide? Şu yaşlı yüreğim yine burkuldu, yine acıdı.) Gara’daki operasyon başarıyla sonuçlansaydı şüphe yok ki hepimiz çok sevinirdik. Kesinlikle… Ama şimdi bu elem sonucun nasıl bir siyasi hesaplaşmaya alet edilmemesi gerekiyorsa, bu operasyonun başarılı sonuçlanması durumunda siyasi nemalanmasına da karşı çıkardım. Bu operasyonu bir erken seçimle ilişkilendirilmesine karşı çıktığım gibi… Bu mesele hepimizin meselesiydi, çünkü. Üzüntümüz nasıl ortaksa sevincimiz de ortak olmalı. Ancak şimdi operasyonda alınan bu kötü sonucun muhalefete yüklenmesi amacının kamuoyunca sorgulanması kadar doğal ne olabilir? Çünkü şu soruyu sormak için güvenlik uzmanı olmaya gerek yok ki… Soru şu; Gara Operasyonu’nun yapılması için zamanlama doğru muydu? Çetin kış ve coğrafi şartlarda bu operasyonun başarısından bu kadar nasıl emin olundu? Evet, kamuoyunu ikna etmek için bu başarısız operasyonun muhasebesi bir an önce yapılmalı ve bir sorumlu bulunmalı?
◆◆◆
İktidar kanadında yaşanan bir başka telaş ise kabine değişikliği söylentisi…
Özellikle kamuoyunda çiftçilerin sorunu, yiyeceklerin fahiş fiyatla satılması, vatandaşın alım gücünün olmaması, erken yaşta emeklilerin sorunu gibi ekonomik alanda tepki çeken ilgili bakanlıklarda yapılacak değişiklikler yoğun biçimde kulislerde dillendiriliyor. Bu kulis bilgileri de bir erken seçim olma ihtimaliyle değerlendiriliyor. Bu erken seçim söylentileri, esnafa verilecek müjdeli (!) haberlerle daha da yoğunlaşacağa benziyor.
Varsın olsun, erken seçim merken seçim söylentisi olsun; bir de şu korona aşısı, yüz yüze eğitim sorunlarına ilişkin müjdeli (!) haberler verilse…
Menü
